Akil İnsanlar Kobani Provakasyonları Gölgesinde Çözüm Sürecini Değerlendirdi

Akil İnsanlar Kobani Provakasyonları Gölgesinde Çözüm Sürecini Değerlendirdi

Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölge Başkanı, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi ve KTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, çözüm sürecini sabote etmek isteyenlerin Kobani’yi çok ciddi bir şekilde koz olarak kullandıklarını söyledi.
Hakyemez, çözüm sürecinin kendi mecrasında devam edeceğini ancak 10 yıllardır devam eden bir sorunun biranda çözülmesini beklemenin yanlış olacağını belirtti.
Kobani konusunda provakosyonların olduğuna dikkat çeken Hakyemez, İHA muhabirine yaptığı açıklamada “Kobani konusunda Türkiye’de gerçekten bir provakasyon oldu. Yaşananlardan sonra bugün daha sağlıklı bir değerlendirme yapabiliyoruz. Nitekim provokasyona sebebiyet verenlerde daha sonra ortaya çıkan acı tablonun neticesi çok açık bir şekilde ifade etmeseler de pişman olduklarını konuşmalarında satır aralarında ifade etmiş oldular. İşte, ’biz protesto yapın’ dedik, ’yakın, yıkın’ demedik. ’Sadece sokağa çıkarak tepkinizi gösterin’ dedik. Maalesef bu olaylar protestonun neticesinde gerçekleşti. Bu benim kanaatim, ancak pek çok kişi de aynı şeyi düşünüyor. Kobani’yi gerekçe göstererek çözüm sürecini sabote etmek isteyenler, çözüm sürecine karşı olanlar çok ciddi bir şekilde bunu koz olarak kullandılar. Yakıp yıkma eylemlerinde de kitleleri yönlendirdiler. Sonrasında çözüm sürecine destek veren aktörlerde işin bu boyutunu gördükten sonra özellikle de can kaybının 30’larla ifade edildiğini gördükten sonra burada kendilerine aslında böyle bir sonuç istemediklerin ifade ettiler. Ancak maalesef yapmış oldukları açıklamalarla birlikte prim vermiş oldular. Çözüm sürecini sabote etmek isteyenlere prim verdiler. Siyasi aktörlerin bunu görmemesi mümkün mü? Bence mümkün değil, siyasi aktör dediğiniz zaten bunları görebilecek olan basiretli kişiler olması gerekiyor. Aksi takdirde sizin yaptığınız siyaset olmaz. Bu nedenle burada maalesef HDP cephesi iyi bir sınav vermedi ve sorumlulukta önemli ölçüde onların üzerindedir. Çünkü Kobani ile ilgili olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptıklarını tüm Türkiye ve tüm dünya kamuoyu biliyor, görüyor. Kobani’ye en büyük desteği veren Türkiye Cumhuriyetidir" dedi.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ BASİRETLİ POLİTİKA İZLİYOR ABD TÜRKİYE’Yİ YALNIZ BIRAKTI
Türkiye’nin basiretli politika izlediğini belirten Hakyemez ”1989 Peşmergeler’e kapıyı açma örneğinde olduğu gibi benzeri burada da oldu. Kobani’deki çocuklar, yaşlılar neredeyse hepsi Türkiye’ye geldiler. Orada sadece çatışma vardı. Türkiye’nin bu çatışmaya girmesi gerekir miydi? Bence gerekmezdi, çünkü Türkiye Cumhuriyeti burada bana kalırsa basiretli politika izliyor. Çünkü yıllardan beri Suriye ile ilgili olan süreçte Türkiye aslında doğruları savunuyor ama ABD işin başında Türkiye Cumhuriyetini maalesef yalnız bıraktı. Şimdi de ABD’nin gevşek politikaları gerek Suriye’de, gerek se Irak’ta İŞİD gibi terör örgütlerinin ortaya çıkmasına sebebiyet verdi. Bunun neticesinde de ortaya çıkan sorunu ayıklamada Türkiye Cumhuriyeti’ni oraya sokma gibi bir düşünceleri var. Türkiye Cumhuriyetinin ordusu, askerlerinin, gençlerimizin oraya girmesi çok ciddi sıkıntılara sebebiyet verebilir. Bizim oraya girip savaşmamızın hiçbir anlamı yoktur. Ama Türkiye Cumhuriyeti orada muhtaç zor durumda olan insanlara kucağını açmıştır. Suriye’den gelen milyonun üzerinde mültecinin yanında Irak’tan gelenler zaten vardı. Şimdi de Kobani’den gelenlere kapısını açmıştır" diye konuştu.
Çözüm süreci ciddi bir sorunun çözümü için başlatılan bir süreç olduğunu ifade eden Hakyemez, “Bundan sonraki aşamada Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri devleti bunun bir devlet politikası şeklinde yürütmeye çalışıyor. Çözüm süreci, ciddi bir sorunun çözümü için başlatılmış olan bir süreçtir. Üç günlük bir faaliyetle halledilebilecek bir süreç değildir. Bu süreç kendi mecrasında devam ediyor. Bu süreç yine bu şekilde devam edecektir kanaatindeyim. Ama burada aktör Türkiye Cumhuriyetinin karar alıcılarıdır, yetkilileridir. Dolayısıyla hükümet burada nerede ne zaman ne şekilde ne kadarlık adım atacağını kendisi kararlaştırıyor. Böyle olması gerektiğini de bu yaşanan olaylar bütün çıplaklığıyla birlikte esasıyla bize gösterdi” şeklinde konuştu.
"ARTIK MALA VE KOLLUK GÖREVLİLERİNE YAPILANLARA SIFIR TOLERANS GÖSTERİLMELİ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çözüm süreciyle ilgili açıklamalarını da değerlendiren Hakyemez, şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız Üniversitemizdeki yeni eğitim yılının açılışında yeni Türkiye’den bahsetti. Yeni Türkiye’de önemli bir konu da çözüm süreci. Çözüm sürecinden sonra artık Türkiye o eski tartışmaları o eski can kayıplarını yaşamak istemiyor. Yeni Türkiye, yeni bir bakış açısı demektir. Vatandaşına özgürlükleriyle birlikte birey olarak bakıyor, bunu ön plana çıkarıyor. Aynı zamanda istikrarı da ön planda tutuyor. Tabi ki bundan rahatsız olanlar var. Çünkü kandan, terörden nemalananlar var. Dolayısıyla tekrar eski günlere dönülmesini hedefleyenler vardır. Burada sayın Cumhurbaşkanının , hükümetin de benzer bir düşüncesi var ki medyaya aksettiği kadarıyla ifade ediyoruz. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde demokratik bir tepki ortaya koymanın ötesinde mala, kolluk görevlilerine yönelik şiddet kullanımının daha farklı bir şekilde yaptırıma tabi tutulacağına dair yeni düzenlemeler yapılması gerekiyordu. Gerçekten insanları rahatsız eden nokta o. Yani bir demokratik tepki mi bu, yoksa başka bir şey mi? Bu resmen bir talan bir vandalizim şeklinde cereyan etti ve binleri ifade edebilecek olan binalar yakıldı, yıkıldı. Bu ciddi bir servet kaybıdır. 30’un üzerinde can kaybı olması çok kötü bir şey. Çözüm süreci başladığı zamandan buyana hiçbir şekilde can kaybı olmamıştı. 30’un üzerindeki can kaybı esasında ciddi bir bedeldir, bu nedenle bunlara sebebiyet verenlerin bana kalırsa hukukun ön gördüğü sınırlar dahilinde en ağır şekilde cezalandırılması gerekiyor. Bunun demokratik ülke standartındaki durumu bu şekildedir. Burada şiddeti demokratik bir gösteri olarak kabul etmemek gerekiyor. Bunu en son yaşanan olaylar bütün çıplaklığı ile ortaya koydu. Siyasi iradenin artık bir görevi vardır. Bu görev de; mala, kolluk görevlilerine yönelik olarak yapılan veya kişilere yönelik olarak yapılan saldırgan tutumların en ağır bir şekilde hukukun ön gördüğü standartlar dahilinde cezalandırılması. Bununla ilgili yasal değişikliklerin bir an önce yapılması, bu hususlara tolerans gösterilmemesi gerekiyor. Değişik ülke örneklerinde bunu görmek mümkündür. Tolerans gösterilecek olan şeyler bellidir. Kabul etmeseniz de çok ağır eleştirilere tolerans gösterilebilir, hakaret olmadıktan sonra. Ama siz başkalarının hakkını gasp edecek şekilde kişinin yaşam hakkını ortadan kaldıracak şekilde, kişinin, kamunun malına zarar verecek şekilde müdahale ediyorsanız , kamu düzenini ciddi şekilde tehdit ediyorsanız, bozuyorsanız burada bunun demokratik bir gösteri olmadığı ortada. Burada hükümetin yasal düzenlemeyi bir an önce yapması gerekir."
"KOBANİ NE İLK NE SON OLACAK"
Çözüm sürecini sabote etmek isteyenlerin olduğunu kaydeden Hakyemez, “Çözüm süreci başladığı zamandan bu yana çözüm sürecini sabote etmek isteyen kişiler var, fraksiyonlar var. Bölücü terör örgütünün içerisinde de mevcut. Dolayısıyla bu fraksiyonlar yeri ve zamanı geldiğinde fırsatları mümkün olduğunca değerlendirmeye çalışıyorlar, çalışacaklar. Bu nedenle bunu çok farklı bir şekilde yorumlamak mümkün. Acaba Kandil ve KCK Öcalan’ı tasfiye mi ediyor? Şeklinde nitekim olaylardan sonra Öçalan’ın mektubunda daha fazla diyaloğa geçilmesi yönünde beyanatları oldu. Daha sonrasında sayın Demirtaş’ın maalesef gecikmeli olarak daha önce yapması gereken sağduyulu konuşmayı daha sonra yapması bir anlamda Öcalan’ın ağırlığını ortaya koymuştur. Burada önemli olan çözüm sürecindeki kararlılıktır. Çözüm sürecindeki kararlılığı bizim devlet otoritemizin açık bir şekilde ifade etmesi önemlidir. Biz bu yaşananlara çözüm sürecini feda etmeyiz şeklinde sayın Cumhurbaşkanı da sayın Başbakan’da, hükümet yetkilileri de demeçleri vardır. Biz bunları önemli görüyoruz. Çözüm süreci kendi mecrasında ilerleyecektir ama bu sorun neredeyse 10 yılları alan bir sorun. Dolayısıyla bu sorunu 1 yılda yada çok kısa zamanda beklemek doğru olmaz. Bu sorun çözülürken sabote etmek isteyenler tekrar eski günlere dönmek isteyenler mümkün olduğunca ilk fırsatta bu biçimdeki tepkileri kullanmaya çalışacaklar. Devletin görevi bunlara fırsat vermemektir. Onun için caydırıcı yasal düzenlemelerin yapılmasında fayda var” ifadelerini kullandı.
"YAPICI BİR DİL KULLANMALIYIZ"
Çözüm sürecinin başladığı son 1,5 yıldır bu kadar can kaybı yaşanmadığına da dikkat çeken Hakyemez, “1,5-2 yıldır terör nedeniyle bir can kaybı yaşamadık. En son sokak olayları Kobani protestoları dolayısıyla can kayıpları oldu. Gerçekten çözüm sürecinin ne kadar faydalı olduğunu bu vesileyle görmüş olduk. Bir günde 30 can kaybını duyuyorduk. Hemen akabinde 10 günlük bir süre içerisinde ikinci bir bu kadarlık bir can kaybı oluyordu. Böyle bir can kaybı uzun zamandır yaşanmadı. İnşallah bir daha da yaşanmaz. Çözüm süreci bu tür can kayıpların olmamasına katkı sağlamıştır. Sayın Demirtaş’ın önceki demeçleri eleştiriliyordu. Bu demeçlerinin yanlışlığı özellikle can kaybının ortaya çıkması neticesinde çok değişik kesimler tarafından daha açık biçimde ifade edildi. Çözüm sürecinden sonraki aşamada siyasi aktörler gerekse de BDP çizgisindeki siyasi aktörlerin de bu tür demeçlere mutlaka dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü bu tür demeçler kıvılcımı ateşleyebiliyor ve çok ciddi olumsuz sonuçlara sebebiyet verebiliyor. Dolayısıyla yeni Türkiye’de bundan sonra büyün siyasi aktörlerin buna BDP çizgisi de dahildir çok farklı tutum içerisinde olması gerekiyor. Yapıcı bir dil kullanması gerekiyor, daha demokratik bir limit dahilinde hareket etmesi gerekiyor. Artık halk Doğu’da ve Batı’da hiçbir şekilde yakmalara, yıkmalara prim vermiyor. Bu halk nezdinde de belki de değişik kesimlere duyulan sempatiyi de önemli ölçüde zedeleyebiliyor” dedi.