Amasya’da Türklerin 1071’den Önce Anadolu’ya Geldiğine İşaret Eden Bulgular Ortaya Çikti
Amasya’da İstanbul Üniversitesi tarafından 5 yıldır sürdürülen Oluz Höyük kazılarında, Türklerin Anadolu’ya geliş tarihi olarak kabul edilen 1071 Malazgirt Savaşı’ndan önce, İslami usullere göre gömülmüş öncü göçebe Türklerin 10. veya 11. yüzyıla ait sağlam durumdaki iskeletleri ortaya çıkarıldı.
Höyükte şu ana dek, İslami geleneklerle gömülmüş cenazelerin bulunduğu 115 mezarın olduğunu belirten kazı başkanı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevket Dönmez, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, "100 bireyi aşan mezarlık boyutu ve mezar yapımında kullanılmış yerleşme dışı malzemeler, Oluz Höyük’ü mezarlık olarak seçmiş göçebe Türk aşiretinin 1071 Malazgirt Savaşı’ndan önce en az 100-150 yıldır Amasya bölgesinde olduğunu göstermektedir” dedi.
Kazı çalışmaları sırasında arazi gözlemine dayalı ilk önerilerinin, mezarlıkta açığa çıkarılan bireylerin 10. ve 11. yüzyıllarda yaşamış göçebe insanlar olduğu yönünde geliştiğini belirten Doç. Dr. Şevket Dönmez, “Bu bireyler İslam dini gelenekleriyle gömülmüşlerdi. Ancak, 6 yaşındaki bir kız çocuğunun mezarından çıkan tunç küpeler ile fibulanın yanı sıra, mezarların Geç Roma Dönemi kiremitleri, taşlar ve ahşaplarla oluşturulmuş olmaları, hem İslamiyet dışı ölü gömme geleneklerine hem de mezarlık sahiplerinin malzeme zafiyeti yaşamış olduklarına işaret ediyordu. Bu değerlendirmeler ışığında mezarlığın, 10-11. yüzyıllarda Amasya ve yakın çevresinde yaşamaya başlayan, göçebe yaşam tarzına sahip öncü bir Oğuz (Türkmen) aşireti ile ilgili olabileceği sonucuna varılmıştı. Arkeolojide doğru ve kesin tarihlendirme çok önemli bir husustur. Oluz Höyük Ortaçağ Mezarlığı’nın kesin tarihini öğrenebilmek amacıyla, kazının antropoloji uzmanı Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal tarafından iki iskelet üzerinde yaş tayini amacıyla Tokyo Üniversitesi’nde yaptırılan C14 analizleri, söz konusu bireylerin 1020-1077 tarihleri arasında ölmüş olduklarına işaret etmiştir. Amasya ve yakın civarını yurt tutmuş Oluz Höyük mezarlığı bireylerinin, kazının daha 8. yılında 100’ü aşmış bulunması, mezar sayısının yakın gelecekte daha da artacağına ve aşiretin oldukça kalabalık olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca Oluz Höyük dışından taşınmış ve mezarlarda kullanılmış Geç Roma Dönemi kiremitleri, mezarlık sahiplerinin yakın çevreyi gayet iyi bildiğini göstermektedir. Bu veriler ışığında 100 bireyi aşan mezarlık boyutu ve mezar yapımında kullanılmış yerleşme dışı malzemeler, Oluz Höyük’ü mezarlık olarak seçmiş göçebe Türk aşiretinin, 1071 Malazgirt Savaşı’ndan önce en az 100-150 yıldır Amasya bölgesinde olduğunu göstermektedir. Bu durumda Kuzey-Orta Anadolu’da öncü Türk grupların 10. yüzyıldan itibaren dağınık da olsa görünmeye başladığı anlaşılmaktadır” diye konuştu.
Mezarlığın civardaki tarihi köylerin gömü alanı olmaması, dağların arasında nirengi noktası yaratan konumu, su kaynağının yakında bulunuşunun, yerleşik olmayan ve bölgedeki varlıkları bilinen Ulu Yörükler adlı Türkmen boyuna işaret ettiğini vurgulayan Şevket Dönmez, “Anadolu’ya gelen öncü Türkler genellikle Müslümandı. Buna karşın göçebelerin İslam dininden yerleşikler kadar derin etkilenmemiş oldukları gözlemlenmektedir. Oluz Höyük mezarlığı bulguları İslamiyet öncesi Türk din ve kültüründen izler taşımaktadır. Küpeleri ve fibulası ile defnedilen kız çocuğu bu duruma çarpıcı bir örnektir. Tüm verilerin titiz bir şekilde değerlendirilmesi sonucu, Oluz Höyük mezarlığının kısa bir süre önce İslamiyeti kabul etmiş, buna karşılık İslamiyet öncesi dün ve kültürden izler taşıyan, üstüne üstlük yaşamaya başladığı coğrafyanın ölü gömme geleneklerinden de etkilenmiş olan öncü göçebe Türklere ait olduğu ihtimali çok kuvvetlendi" şeklinde konuştu.
Oluz Höyük mezarlığındaki bireyler arasında 6 yaşında bir kız çocuğuna ait kafatasının oldukça sağlam durumda olduğuna değinen Dönmez, hastalık sonucu öldüğü saptanan kızın kafatasının üzerinin plasterin ve silikon benzeri özel maddeler kullanılarak gerçekleştirilen yeniden yüzlendirme çalışmaları sonucu, uzmanlar tarafından kemik yapısına uygun görünümünün ortaya çıkarılıp, teslim edildiği Amasya Müzesi’nde sergilenmeye başladığını sözlerine ekledi.