Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut, son dönemde petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki hızlı düşüşün, emtia ihracatçısı gelişmekte olan ülkelerin büyümesini etkileyeceğini ve aşırı borçlanma riski olabileceğini söyledi. Aşut, “Bir türlü tam anlamıyla gerçekleştiremediğimiz yapısal reformlara önem verdiğimiz zaman, dış şokları, küresel krizleri, uluslararası sıkıntıları düşünmeye gerek kalmaz ve bu sorunlarla daha kolay başa çıkarız” dedi.
MTSO Başkanı Aşut, yaptığı yazılı bir açıklamada, 2014 yılı Türkiye ve dünya ekonomisini değerlendirerek, önümüzdeki süreçte Türkiye’de yapısal reformların mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtti. 2014 yılı ikinci çeyreğinde yavaşlayan Türkiye ekonomisinin, yılın ikinci yarısında nispeten daha iyi bir performans sergilediğini kaydeden Aşut, öncü göstergelerin özel tüketim ve yatırım talebinde ılımlı bir toparlanmanın başladığına ve iç talebin büyümeye daha fazla katkı verdiğine işaret ettiğini dile getirdi. Buna rağmen, küresel ekonomideki yavaşlamanın da etkisiyle ihracatın yıllık büyümeye olan katkısının göreli olarak azaldığına dikkat çeken Aşut, ikincisi yayınlanan Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu verilerini değerlendirdi.
“PETROL FİYATINDAKİ HIZLI DÜŞÜŞ ÜLKELERİN BÜYÜMELERİNİ ETKİLİYOR”
Rapora göre, 2014 yılı Mayıs ayından bu yana küresel iktisadi faaliyette ciddi bir ivme kaybı yaşandığını aktaran Aşut, “Petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki hızlı düşüşün de katkısıyla enflasyon oranları düşük seviyelerini koruyor. Ancak, ABD ve diğer ülkeler arasındaki büyüme eğiliminin artan oranda farklılaştığı gözleniyor. Çin dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde büyüme ivme kaybederken, Euro bölgesi, Rusya ve Japonya’da ekonomik büyümenin oldukça kırılgan ve zayıf bir görünüme sahip olduğu görülüyor. ABD ekonomisi ise güçlü bir toparlanma sergiliyor. Son dönemde emtia fiyatlarındaki aşağı yönlü hareket, emtia ihracatçısı gelişmekte olan ülkelerin büyüme dinamiklerini olumsuz etkileyecektir. Bunun yanı sıra, son dönemde küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyri, küresel para politikalarındaki normalleşme sürecini de öteleyecektir. Gelişmiş ülke para politikalarındaki normalleşmenin gecikmesi halinde aşırı borçlanma riski söz konusu olabilecek. Bu durumda, ekonomilerin, özellikle de finansal sistemin şoklara karşı dayanıklılığını arttırma ve ‘basiretli borçlanmayı’ teşvik amaçlı tedbirler önem arz edecektir. İşte bu noktada yıllardır ifade ettiğimiz ama hep ihmal ettiğimiz veya bazı konularla sınırlı tuttuğumuz ‘Yapısal Reformlar’ işin içinde girmektedir” ifadelerini kullandı.
“YAPISAL REFORMLARI TAM ANLAMIYLA GERÇEKLEŞTİREMİYORUZ”
“Yapısal reform bir sitemin daha verimli çalışabilmesi ve şoklara karşı daha dayanıklı hale getirilebilmesi için, o sitemin yeniden yapılandırılmasıdır” diyen Aşut, Türkiye ekonomisini ve dolayısıyla ekonominin birinci derecede etkilediği sosyal yaşam kalitesini, refahı ve toplumsal huzuru daha dayanıklı ve güçlü kılacak olan yapısal reformların bir türlü tam anlamıyla gerçekleştirilemediğinin altını çizdi. Temel anlamda yapısal reformları birkaç maddede toplayarak aktaran Aşut, şunları kaydetti: “Büyümenin ithalata bağımlı bir yapıdan kurtarılması ve sonuç olarak cari açığın düşürülmesi gerekiyor. Ne yazık ki, imalat sanayimiz, sanayi üretimimiz büyük ölçüde ithal ara malına dayanıyor. İhraç ettiğimiz 10 TL’lik bir ürünün ne yazık ki, çoğu zaman yarısı ithal girdilerden oluşuyor. Bu da ihracattan umduğumuz karı azaltıyor. Eğer üretimde yerli malı ikamesini arttırabilirsek ki buna mecburuz, işte o zaman gerçekten yüzde 100 ihracat yapıyoruz diyebiliriz. Aksi takdirde, ihracatın katma değeri cari açığı düşürecek düzeye gelemez.”
“EKONOMİYİ DOLAYLI VERGİ YÜKÜNDEN KURTARMALIYIZ”
Ekonominin dolaylı vergi yükünden kurtarılması gerektiğinin de altını çizen Aşut, Türkiye’de alınan vergilerin yüzde 65’inin dolaylı vergiden oluştuğuna işaret etti. “Böyle adaletsiz bir ekonomik sistem ne kadar ayakta kalabilir?” diye soran Aşut, “Vergi adaletini ve etkin vergi sistemini kuramadığımız için dolaylı vergilerle bunu telafi etmeye çalışıyoruz. Kamu geliri anlamında bu az da olsa bir işe yarıyor gibi görünse de ekonomik anlamda tam aksine kaliteyi düşürüyor, haksızlık yaratıyor. Dolaylı vergi derken, sadece merdiven altı üretimin neden olduğu ve yarattığı bu haksız vergi sisteminden değil, aynı zamanda yasal bir zemini olan ama ekonomiye katkı sunmayan KDV ve ÖTV gibi vergilerden bahsediyoruz” dedi.
“GÜNEŞ ÜLKESİ OLAN ÜLKEMİZDE BU ZENGİNLİĞİN YOK SAYILMASI KABUL EDİLEMEZ”
Türkiye’nin enerji fakiri bir ülke olduğuna ve enerji ihtiyacını ithal ederek karşıladığına da dikkat çeken Aşut, enerji tasarrufu ve yeni enerji kaynaklarının oluşturulması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: “Sanki enerji zengini bir ülkeymişiz gibi enerji israfında en üst sıralardayız. Yılda 100 gün bile güneşi olmayan Almanya güneş enerjisinden yaralanırken, güneş ülkesi olan ülkemizde bu zenginliğin yok sayılması kabul edilemez. Bu aynı zamanda bir ulusal güvelik konusudur.”
“YAPISAL REFORMLAR BİR BÜTÜNDÜR”
Eğitim ve adalet sisteminde siyaset üstü bir sistemin kurulmasının şart olduğunu da savunan Aşut, ekonominin sosyal yaşamdan uzak tutulamayacağını dile getirerek, yapısal reformları bütüncül görmek gerektiğini belirtti. Aşut, “Ekonomik yapısal reformların yanı sıra yargının siyasetten bağımsız hale gelmesi, eğitimde daha analitik ve sorgulayıcı bir sitemin kurulması, düşünce özgürlüğünün tesisi, basın özgürlüğünün sağlanması, çevre duyarlılığı, insan haklarının yükseltilmesi, hayvan haklarının korunması, siyasi temsilde adaletin sağlanması, üniversitelerin bilimsel ve idari özerkliğe kavuşması bu yapısal reformların içinde ilk aklımıza gelenlerdir. Huzurun olmadığı yerde ticaret olur mu? Analitik düşünen insanların olmadığı yerde bilim ve yenilikçilik olur mu? Özgürlüğün olmadığı yerde girişimcilik olur mu? Hukukun üstün olmadığı yere yatırımcı gelir mi? İşte bunlardan dolayı tüm yapısal reformlar birbirinin ayrılmaz parçasıdır. İşte bunlara önem verdiğimiz zaman, dış şokları, küresel krizleri, uluslararası sıkıntıları düşünmeye gerek kalmaz ve bu sorunlarla daha kolay başa çıkarız. Bunları gerçekleştirebilirsek geleceğe daha umutla bakarız” ifadelerine yer verdi.
Aşut, tüm iş dünyasının ve Mersin halkının yeni yılını ve 3 Ocak Mersin’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünü de kutladı.