Paralel yapı iddialarına yönelik soruşturma kapsamında ikinci dalga operasyonda tutuklanan dört polis için avukatları tutukluğa itiraz etti. Avukatlar itiraz dilekçesinde, tutuklamaların “hayali gerekçelere” dayandığını savunarak, tutuklamaya neden olan ceza alt sınırının tutuklamaya yeterli olmadığını belirtti.
Şüpheli polisler, “Eşi MİT mensubu olan bir kadının Ankara’daki evinden PKK’ya ait mail hesaplarının kullanıldığı ADSL hattının takibe alınması’’ gerekçe gösterilerek tutuklanmıştı. Avukatların savcılığa sunduğu itiraz dilekçesinde, “Takip kararında gerçek isim yazılı. Ceza sınırı tutuklama yasağı kapsamında” denilerek polislerin serbest kalması istendi. Dilekçede ayrıca, polislerin tutuklanma gerekçesi olan “görevi kötüye kullanma” suçlamaları için ilgili yeterli delil olmadığı ve kaçma şüphesinin yersiz olduğu savunuldu.
“DOSYA YETERİNCE İNCELENMEDİĞİ İÇİN TUTUKLAMA KARARI VERİLDİ”
Geçtiğimiz hafta Cuma günü tutuklanan polislerin avukatları, söz konusu ADSL hattının takibe alınmasıyla ilgili kararda gerçek isminin yazıldığı, sahte veya kod ismin kullanılmadığını vurguladı. İtiraz dilekçesinde, “Buna rağmen mahkeme, dosyayı yeterince incelemediği için tutukluluk gerekçesinde, sanki sahte isim veya eksik isim yazılmış gibi tutukluluk kararı verilmiştir” denildi.
“HAT SAHİBİ TANINMIŞ DEĞİL”
MİT mensubuna ait ADSL hattının takibe alınmasıyla ilgili, hat sahibinin topluma mal olan bir kişi olmadığının vurgulandığı dilekçede, “Ancak mahkeme, tutukluluğu gösterdiği gerekçede, toplumda tanınan veya ve kamuoyuna mal olmuş bir çok kişinin dinlenilmesini gerekçe göstermiştir. Bu durum yine müvekkilimin, tutuklama gerekçesinin hayali olduğunu göstermektedir” ifadelerine yer verildi.
“Kişilerin arasındaki konuşmaların dinlenilmesi ve kayda alınması” suçlamasıyla tutuklanan polislerle ilgili itiraz dilekçesinde, suçla ilgili ceza miktarının iki yıldan beş yıla kadar olduğu ve tutuklama yasağı kapsamı dışında olduğu savunuldu. Dilekçede, “Ancak suçun işlendiği tarih itibariyle geçerli olan kanunda öngörülen ceza en fazla 3. fıkrasına göre, ‘altı aydan iki yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezası’ öngörülmüştür. Bu durum CMK 100. kapsamındaki tutuklama yasağına girmektedir. Hakimin bu durumu nazara almadan, kanun değişikliği tarihte işlenmiş suç gibi değerlendirme yaparak müvekkil tutuklaması kanuna aykırıdır” denildi.