Ak Parti Didim İlçe Başkanı Cenk Ünlü, “10 Ağustos tarihinde ülkemizin demokratik olgunluğunun en güzel şekilde bir kez daha ortaya konulacağının inancı içindeyiz” dedi.
Ak Parti Didim İlçe Başkanı Cenk Ünlü 10 Ağustos’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili yaptığı değerlendirmede Cumhurbaşkanlığı süreci ilişkin değerlendirmede bulunarak“ Değerli Didimliler ve Didim'de bulunan misafirlerimiz; Türkiye bu pazar günü yapılacak seçimlerde 12. Cumhurbaşkanı seçecek. 10 Ağustos tarihinde ülkemizin demokratik olgunluğunun en güzel şekilde bir kez daha ortaya konulacağının inancı içindeyiz. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa Cumhurbaşkanımızı doğrudan sandığa giderek seçeceğimiz bu seçimle; milletimizin iradesi ülkemizi temsil eden en üst makamını seçecektir. Şu ana kadar temsili demokrasi vasıtasıyla milletin vekilleri aracılığıyla millet meclisi tarafından seçilen Cumhurbaşkanı, tarihimizde ilk defa millet eliyle görevinin başına getirilecek ve meşruiyetini doğrudan halkımızdan alacaktır. Daha önce defalarca milletin iradesini vesayet üzerinden yönetmeye çalışan zümreler ve güçler Cumhurbaşkanını seçerken kendisini göstermiştir. Görünürde demokratik seçimler T.B.M.M'de yapılmıştır. Ne yazık ki milletin adına pek çok defa bazı güç odaklarının adayları meclise yapılan dayatmalarla cumhurbaşkanı seçilmiştir. 1960 darbesi neticesinde 1961'de Cemal Gürsel'in, 1966'da Cevdet Sunay'ın, 1982'de Kenan Evren'in Cumhurbaşkanı seçilmesi, 2007 cumhurbaşkanı seçimlerindeki 27 Nisan e-muhtırası, Anayasa mahkemesinin nitelikli çoğunluk 367 toplantı yeter sayısı kararı, vesayet rejiminin cumhurbaşkanı seçimlerine müdahalelerinin en çarpıcı örnekleridir. En sonunda 2007 referandumu neticesinde ilk defa vesayetin müdahalesi olmadan doğrudan milletin elliyle devlet başkanımız seçilecek. 10 Ağustos'ta seçilecek Cumhurbaşkanımız gücünü sadece ve sadece milletten alacak başka hiçbir güç odağından değil. 10 Ağustos 2014 tarihi bir milat olacaktır, hepimiz tarihe tanıklık ediyoruz. Lütfen hatırlayın, 1990'lı yılları sürekli değişen koalisyon hükümetlerini, 2001 ekonomik krizini, bir gecede Türk lirasının yarı yarıya değer kaybettiği devalüasyonları, bankacılık sisteminin çöküşünü, kredilerin geri çağrılışını, insanların umutsuz olduğu yılları ve 2002 yılında Ak Parti hükümetiyle küllerinden yeniden doğan Türkiye'yi. 12 yılda ülkemiz ekonomisi tüm makroekonomik değerler anlamında müthiş büyüme gösterdi. Gayri safi milli hasıla 2002 yılında 230 milyar dolar iken 2013 yılı sonunda 822,8 milyar dolara çıktı. Kişi başına gelir 3492 dolardan 10818 dolara çıktı. Faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı 2002 yılında % 85,7 iken 2013 yılı sonunda %15,3'e düştü yani gelirleriyle yatırım yapan, milletine daha çok hizmet eden bir Türkiye gelişti. 12 yılda 628 milyar TL devletimiz yatırım yaptı. Eğitimi genel bütçenin en büyük kalemi haline getirip, 12 yılda eğitim bütçesini 11,3 milyar TL'den 7 kat büyütüp 78,5 milyar TL'ye çıkaran, çocukların daha kolay okuması için ders kitaplarını ücretsiz yapan, Fatih projesiyle öğrencilerimize elektronik ortamda eğitim sağlanması için akıllı tahtalarla ve tabletlerle eğitimde çığır açan, yükseköğretimde okuyan öğrencilerine 5 kat daha fazla burs veren, geleceğimiz çocukları eğiten öğretmenlerimizin gelirini 12 yılda % 317 arttıran bir devlet olduk. Sağlık bütçesi 12 yılda 5,5 kat artarak yılda 75 milyar TL sağlık harcaması yapan hastasına devlet eliyle, evde sağlık hizmeti götüren, özel hastanelerde bakılmasını sağlayan, 18 yaş altındaki tüm çocukların sağlık hizmetini devlet garantisi altına alan, gerçek bir sosyal devlet olduk. Türkiye gerçekten de kabuğunu kırmaya başladı, ülkesinde ürettiği katma değeri büyümeye, yatırıma ve insanına harcamaya başladı. Gelişmiş ülkelerin, sermayesi bol ülkelerin karşısında daha dik duran onlara daha az faiz ödeyen, bir başka anlamda kendini daha az sömürten bir ülke olduk. Dünyada batının gücünün doğuya kaydığı son 10-15 senede, ülkemizde kendisini bir güç odağı olarak ortaya koydu. Şimdi soru şu, Türkiye yakaladığı bu trendi yapacağı doğru siyasi tercihlerle devam ettirebilecek mi yoksa bu hafta başında kendisine dayatılan yüksek faizler nedeniyle borçlarını ödemeyeceğini açıklayan Arjantin gibi ekonomik ve siyasi bir buhrana mı sürüklenecek. Önümüzde iki seçenek var. Ya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yapılan siyasi ve ekonomik reformlarla hayallerini, ümitlerini ve saygınlıklarını geri veren; son 12 yılın mimarı Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığında istikrar ve güven ortamının devamı ya da son derece kritik bir coğrafyada, ekonomik ve siyasi havada macera dolu bir 5 yıl. Ekmeleddin İhsanoğlu zaten kamuoyunda yeterince kendini tanıttı ancak bir de Ekmeleddin İhsanoğlu'nun referansına bakmak lazım kendisi ikinci Kemal Derviş'tir. Hatırlayacağınız üzere kendisi 2001 krizinde Dünya Bankasında çalışırken krizde kurtarıcı olarak ülkemize gelmiş ekonomi bakanı olarak IMF pazarlıklarını yürütmüş, İsmail Cem ile Yeni Türkiye Partisi(YTP)'nin kuruluş çalışmalarına katılmış ancak yarı yolda bırakmış, CHP'den milletvekili adayı olup 2005 yılına kadar milletvekilliği görevini yürütüp bu pozisyondan da istifa edip, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) başkanlığına getirilerek mükâfatlandırılan uluslararası bir bürokrattır. 2002 seçimlerinde Türkiye'de sol seçmenin hayallerini YTP, DSP ve CHP'yi birleştirmek gibi ütopik bir projeyle yıkan bir siyasi aktördür. Umarız sosyal demokrat seçmenler ve milliyetçi MHP tabanı Kemal Derviş gibi bir referansa sahip bir başka uluslararası bürokrata oy vermeyi tekrar düşünür. Diğer Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'a baktığımızda ise kendisini siyasi arenada sadece etnik milliyetçilik üzerinden siyaset yapıp, bu ülkenin birleştirici değerlerini göz ardı ederek siyasi arenada var olma mücadelesi veren bir fikrin temsilcisi olarak tanımlayabiliyoruz. 77 milyon insanımızın kucaklaştığı milli birlik ve bütünlüğümüzün güçlendiği, 7 coğrafi bölgemiz arasında ekonomik sosyal ve fiziki altyapı farklılıklarının en hızlı azalma gösterdiği son 12 yılda, demokratik ve ekonomik reformlar; devletin elinin on yıllarca uzanmadığı yerlere hizmet gitmesini sağlamıştır. 12 yılda farklı etnik ve dini kimliklere sahip kardeşlerimizin kazandığı siyasi kültürel hak ve özgürlükler, Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Recep Tayip Erdoğan'ın başkanlığındaki bir devletin ne kadar adil ve vatandaşlarına eşit mesafede bir yapıda ve bilinçte olacağının habercisidir. Ak Partinin yapacağı işler henüz bitmemiştir. Yürünecek daha çok yol var. 2023'e kadar yürüyüşe hızlanarak devam etmeliyiz. Yeni Türkiye için, Güçlü Türkiye için, Hedefleri olan bir Türkiye için Ak Parti Didim İlçe Başkanı olarak, herkesi oy kullanmadan önce az önce belirttiğim hassasiyetler çerçevesinde bir kez daha düşünmeye davet ediyor ve Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan için desteklerinizi bekliyorum“ dedi.
Ünlü açıklamasının sonunda yurt dışı seçmenleriyle ilgili gümrüklerde oy kullanımının sürdüğünü belirterek “10 Ağustos'ta yaşayacağımız demokrasi şöleninde oy kullanmak isteyen yurtdışından gelen vatandaşlarımız en yakın Bodrum, İzmir Adnan Menderes Hava Limanının Dış Hatlar Terminalinde ve Kuşadası Limanında giriş-çıkış yapmaksızın oy kullanabilirler.”dedi.