Eskişehir’de Vişnelik Mahallesi Park Sokak’ta, 17 Haziran Cuma sabahı işe gitmek üzereyken eski sevgilisi Fatih S. tarafından 4 kez bıçaklanan Tuba Korkmaz, yardım istemek için telefonuna sarıldı. Bunu gören Fatih S. geri dönerek Korkmaz'ın boğazını sanayi tipi falçata ile kesip olay yerinden kaçmıştı. Yaklaşık iki saat sonra otomobilinin içinde kendini de aynı bıçakla yaralamış olarak bulunan Fatih S., hastanedeki tedavisinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Tuba Korkmaz ise 5 gün boyunca yoğun bakımda yaşam mücadelesi vermişti. Yoğun bakımın ardından Genel Cerrahi Servisinde tedavisi tamamlanan Tuba Korkmaz, dün taburcu olduktan sonra sosyal paylaşım sitesinde yaşadığı süreçle ilgili anlamlı bir paylaşımda bulundu.
"ASLINDA YARIN YOKMUŞ"
Tuba Korkmaz paylaşımında, yaşadıklarının yanı sıra hayatını, sevdiklerini, hayallerini ertelemenin, şimdi değil sonra demelerinin ne kadar anlamsız olduğunu dile getirirken yazıyı okuyan sevenleri de onunla aynı duyguyu paylaştı.
İşte Tuba Korkmaz'ın sosyal medya sitesindeki paylaşımı: "Başına kötü bir şey gelmeye görsün, insan hemen sorgular; neden ben? 11. günü bitiriyorum. Kafamda hep aynı soru. Neden ben? Neyi yanlış yaptım? Nerede yanlış yaptım? İki tane hap alıyorum uyuyabilmek için. Ancak gözlerimi açık tutmakta zorlansam da aklım dimdik ayakta, bir insan bir insana neden bunu yapar? Kâbus gibi. Çok korkunç bir kabus… neden, nasıl derken tüm sorular cevapsız ve yanımda benim için çırpınanlardan hep aynı cevap: sen artık bunları düşünme!
Ziyaretime gelenlere çok mutlu oluyorum. O iki dakikalığına da olsa beni sevdiklerini hissediyorum ya, ne güzel insan biriktirmişim? Çocukluk arkadaşlarım arıyor, hocalarım… ne garip demek ki ölmek üzere olan birine daha çok sevgisini ilgisini gösteriyor insanlar. Çünkü her an gidebileceğini gösterdi. Oysa hepimiz her an gidebiliriz. Başak Can’a dedim bugün; seni sevdiğimi söylemiş miydim hiç? Gökalp Bingül benim sıkıntılı halime dayanamayıp, ‘kıyamam’ diye bana sarıldığında ‘ben de sana kıyamam’ demiş miydim? Şevval Elif Solmaz Tütüncü’ye ona anlatmam gereken çok şey olduğu halde sonra anlatırım diye ertelediğim, işim var diye telefonunu meşgule attığım ne çoktur. Şems Dedelek meğer ne çok uğraşmış benim için, ben de onun için konuşacaktım, işini ne kadar ustalıkla yaptığını anlatacaktım, ama sonra demiştim kendimce, şu Cersai telaşı geçsin bi… Aynur Oykun Kaya ablama şöyle sıkıca sarılıp hayırlı işler dilememiştim hiç, nasılsa her sabah görüyordum, Ceren’imi aramamıştım uzun zamandır… Övgü Yıldırım ile ‘bi hafta sonu’ planı yapıyorduk hep, ilerde bi haftanın sonu işte. Babama kocama sarılıp yolcu edememiştim, ne haddime bi de sözde kırılmıştım…
Çünkü yarın var sanıyordum. Çünkü o sabah evden çıktığımda sandım ki servise binip Firdevs Özen’e günaydın deyip, çantamdaki kitaba kaldığım yerden devam edebileceğim, sandım ki Aylin Köktürkyücel ablamla kahvaltı ederiz, dertleşiriz, Onur Coşkun telefon eder paketlemede karo bakarız, Mehmet Ali Çavuşoğlu ile şakalaşırız. Sandım Safiye Mercan hadi bana bi kahve yap derim de dedikodumuzu yaparken yudumlarız. Yetişmesi gereken işleri listelerim, mailleşmeler filan… öyle sanmıştım o sabah… akşam kızımın ilk karnesini kutlarız, düzeltilmesi gereken tezi ve hayal ettiğim her şeyi yarına atarım…
Meğer yarın olmayabiliyormuş. Bir an’mış hayat! Acı bir tecrübeyle iyice belledim artık. Tüm arayan soran dostlarım, ‘Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte’ diyen Ismail Karageyik e :), beni bu olay vesilesiyle bulan çocukluk arkadaşlarım Okan Orak ve Kamile Kuzu’ya, şimdiye kadar hiç kelimeleriyle gözlerimi doldurmamış olan Fulya’ya, ‘ölseydin seni gebertirdim’ diyen sevgili Neşe Uğur Nohutcu’ma, bana bakarken gözleri dolan Hayati abime, odada hıçkıra hıçkıra ağlayan Elif Gonul Alptekin ve Kahraman Alptekin’a, aklı selim duruşuyla desteğini hep hissettiğim Mukadder Kılıç’e… Oya Turay Uzuner ben sizi severdim hep de sizin beni bu kadar sevdiğinizi bilmezdim :) Ve Murat bey, yerde kanlar içinde yatarken sizinle son göz göze gelişimizi unutamıyorum! ben ameliyatta iken ailemi yalnız bırakmayan herkes… Sizi korkuttuğum için Özür dilerim, sadece şımarık bi çocuk gibi beni ne kadar sevdiğinizi görmek istedim diyelim :) Özellikle canım, en kıymetlilerim ailem! siz de şımarttınız da şımarttınız beni… teşekkür ederim!
Daha yapılacak çok iş, gidilecek görülecek yerler veeee alınacak derin derin nefeslerim var benim… O sabah 'nefes, nefes' diye inlerken anladım, iç çekmek ne güzel bir şeymiş ki şimdilerde yapamadığım! Ve kıymetini bilmeden yaptığınız ama benim yapamadığım her şey ne kıymetliymiş…
olsun, bunlar da geçer! Can Yücel’in de dediği gibi; 'Gece evinde, dostların olsun, sohbet mezen, kahkahan içkin olsun.. Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?' Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!"