25 yıldır pop müziğine yön veren Serdar Ortaç, Uçankuş TV’nin her Salı ekrana gelen programı “Ünlüler Bulvarı”na konuk oldu. Ünlü popçu hep yaptığı gibi yine yaz başında piyasaya çıkardığı “Gıybet” adlı yeni albümündeki şarkılarının hikayesini tek tek anlattı. Can Tanrıyar sordu, ünlü popçu yanıtladı.
Canlı yayın öncesi Serdar Ortaç, aldığı telefonla şoke oldu. Amerika’da bir modellik ajansıyla çalışan ve şu günlerde Miami’de bulunan şarkıcının model eşi Chloe, kaldırımdan düşmüş ve burnu parçalanmıştı. Ortaç, program boyunca şarkı aralarında apar topar hastaneye kaldırılan eşinin sağlık durumu hakkında sık sık bilgi aldı.
İşte program boyunca Serdar Ortaç’ın anlattıkları:
· “Serdar’ın 10 senede bir değişimi var. 20 ile 30’lu yaşlarda kadınların gözyaşlarına dayanamazdık. 30 ile 40 arası daha da yumuşuyorsun. Karımın eline bir şey batsa, bana batmış gibi hissederim. Şimdi mesela burnunu duvara vurmuş. Topuğu kırılmış, kaldırımdan düşmüş. Nazar işte… Güzelim kızın burnu, ne gerek var bu duruma? Allah’tan Miami’de akrabamın yanında kalıyor. Hemen hastaneye götürmüşler. Şimdi annem de panik olsun istemem.
· Baba olmayı çok isterim. Hanım genç, gençliğini ve özgürlüğünü yaşamak istiyor. Bana kalsa hemen çocuk olsun. Karım 1 sene sonra 2017’de bebek yapmak istiyor. Daha önce baba olmak istedim ama karımı tanıdıktan sonra ‘İyi ki senden önce baba olmadım’ dedim. Benimki böyle bir aşk ve böyle bir bağlılık… Eşim Amerika’dan 1 hafta sonra geliyor. 2 yeni çekim almış. Çalışmayı seviyor. Burada evde boş boş oturmak istemiyor. Şimdi sabah, öğlen, akşam ve gece konuyoruz. Benim ilacım karım… Ben en son karımı tanımak istiyorum. Allah bizi boşatmasın.
· Şimdi ayrılık iddiaları çıktı. Kadın adamı niye bırakıp Miami’ye gitti diye bizim Türkiye’de sorgulanıyor. Ben Almanya’ya konsere gittiğimde onu bırakıp gitmiyor muyum? O da beni bırakıp çekime gidebilir. Gerçek Türkiye’ye göre bu genişlik, bana göre çağdaşlık… Ben kadın da doğabilirdim. O zaman kocam her şeyi yasaklardı.
· Eşimi aldatmam. Benim nefsim kurudu. Gözüm karımdan başkasını görmüyor. Ben yapmak istesem vücudum kabul etmez. Ben kusarım, zehirlenirim. Karıma bunu yapamam. Babam 40 sene boyunca anneme parmakla sayılacak kadar “Seni seviyorum” demiş ama ben karıma “Günaydın seni seviyorum” diyerek güne başlıyorum. Ben adam olmam.
· “İnsanlar gıybet yapar… Çünkü kıskançlık hepimizin içinde olan bir duygu… ‘Neden onda var, ben de yok’ deriz. ‘Neden onun cipi var, benim yok?’ deriz ama hiç “Biz onu hak edecek bir şey yaptık mı?” demezler. İnsanlar güzel bir aşkı da görmek istemiyorlar. Genelde kendinden mesut olamayanlar bunu yapıyor. Mutsuz insan dedikodu yapmaz. Sen mutluyken mutlu olanlar var. Sadece zengin olanlar mutlu sanıyoruz. Ben şimdi zengin değilim ama mutluyum.
Bir zamanlar zengindim. Her şeyi har vurup harman savunmadan önce…. Çocukken tornacıydım. O zaman da mutluydum. Hiç zengin değilim diye düşünüp üzülmedim. O zaman borcum yoktu ama daha mutluydum. Zenginlik ve para mutlu etmez. Aşk mutlu eder. Ben de evlendikten sonra daha mutlu bir adam oldum.”
HEP KAYAHAN GİBİ BİR BESTECİ OLMAK İSTERDİM
· “Örnek aldığım elbette değerli sanatçılar oldu. Kayahan’ı örnek alırdım. Çok iyi besteciydi. ‘Hep onun gibi olmak isterim’ derdim. Erol Evgin vardı. O dönem kendi yaşımızda örnek alacağımız çok fazla kişi yoktu. Kenan Doğulu, Tarkan, Mustafa Sandal, ben ve Hakan Peker vardı. Can abi senin elinde büyüdük…”
· “Abi” şarkısındaki “Aşk buyurmuş gelmiş” sözleri benim yaşantımı ifade ediyor. Benim evleneceğimi kimse düşünmüyordu. Aşk buyurdu geldi. Aşık oldum. 40 yaşından sonra aşık oldum. Aşık olduğumu onsuz olmak istemediğimde anladım. Eskiden arkadaşlarımla konsol oyunu oynarken çok mutluydum ama sonra karımla tanıştıktan sonra hep onun yanında olmak istedim. Aşk dediğin hep onun yanında olmak istemek, her şeyi konuşabilmek… Başta ‘Beni ne için sevdi düşünüyorsun ama daha sonra sorgulamayı bırakıyorsun ve teslim oluyorsun. Allah bizi ayırmasın, boşatmasın…’ diye konuştu.”
ARTIK AĞLAYACAK BİR ŞEY BULAMIYORUM
· “Eskiden ağlardım. Şimdi ağlayacak bir şey bulamıyorum. Bu meslekten sonra içime atmayı öğrendim. Artık doya doya ağlayamıyorum. Hastalıktan sonra ve babamı kaybettikten sonra artık hiçbir şey beni üzemez. Eskiden bir sevgilimden ayrılınca üzülürdüm. Ama şimdi Allah çok daha iyisini ve bir melek çıkardı karşıma…
· Sanatçılığı yeni öğreniyorum. Eskiden yüksek egom vardı. Herkese yüksekten bakardım. Eskiden burnum büyüktü, ‘Ben starım, benim orada ne işim var?’ derdim. Oysa star biri bunları yapmaz. Ne zaman ki mülayım biri oldum, işte o zaman kendimi sevmeye başladım. Sanatçıda ego olmamalı… Egonu sadece işini daha iyi yapmak için kullanmalısın. Yanındakilere ego yapmayacaksın. Şimdi ben ofisteki hiç kimseye ego yapmıyorum. Hep söylüyorum, benim babam gitti. Bugün var, yarın yok.
“BANA YAŞATTIKLARINI ALLAH DA SANA YAŞATSIN” DEDİM
· Ben geçmişte yaşadığım birkaç aşk acısından sonra “Bana yaşattıklarını Allah da sana yaşatsın” diye onlara ah etmiştim. Ama belli bir yaştan sonra geride kalanların hepsi mutlu olsun istiyorum. Gözüm artık eşimden başka kimseyi görmüyor.
Ama şu bir gerçek ah almak istemiyorsan, ah etmeyeceksin. Ben de demek ki, ah aldım ki hasta oldum. MS hastalığına yakalandım. Yıllarca içime ata ata sinir sistemim patladı ama bu normal bir şey miydi? Belli ki birinin ahını almıştım. Hastalanmak bile Allah’ın tokadı… Allah ‘Kendine gel” diyor. İnsan hastalığından da çok şey öğreniyor.
· Ebru Gündeş benim elimden tutup o dönemin en iyi plakçısına götürdü. Üzerimde büyük emeği var ama ben bir eşeklik ettim. Kocasının başına bu olaylar geldiğinde mesaj bile atmadım. Kendi hastalığımın derdine düştüm. O dönem yataktaydım. Elim bir türlü tuşlara gitmedi. Geçmiş olsun demeliydim. Ben de onun durumunda olsam mesaj beklerdim. Şimdi mesajlaşıyoruz ama arada mesafe var. “Nasılsın, n’aptınız?” diyorum. O da “Sağol” diyor falan… İlla beni affedecek. Affeder diye düşünüyorum. O affeder yani…. Onun öyle bir yüreği var.
· Pişmanlıklarım var. Kumar oynadım, öyle bir pis alışkanlığım vardı ama Milli Piyango oynasam da Allah’ın gözünde aynı… Keşke hiçbirisini yapmasaydım.