Arktik, 15 milyon kilometre kareden oluşan, büyük bir kısmı buzullarla kaplı olan Kuzey Kutbu’nun adı. Mevsime bağlı olarak Arktik’te bulunan ortalama buzul miktarı 1.6 milyon kilometre karelik alanı kaplıyordu. Ancak 2012’den sonra bu rakam 1.2 milyon kilometre kareye kadar geriledi. Buzullardaki erimenin en önemli nedeniyse Kuzey yarımküredeki iklim değişikliğine bağlı sıcak hava dalgaları ve ılık rüzgârlar. Nitekim son büyük buzul çatlamasında da Şubat 2018’den bu yana sıcaklıklarda görülen anormal artış etkili olduğu belirtiliyor. Kademeli olarak sıcaklığın artışı, direnç gücü yüksek olan kalın buzul tabakalarının bile zayıflamasına neden oluyor...
Arktik’te bulunan buzullar küresel iklim dengesi ve okyanuslardaki su seviyesinin korunması açısından hayati öneme sahip. Bölgenin kırılganlığının en önemli nedeniyse küresel ölçekte meydana gelen bir derecelik sıcaklık artışının burada daha yüksek oranda karşılık bulması... Son 20 yılda küresel olarak sıcaklık bir derece artarken bu, Arktik’te 2-3 derece olarak karşılık buluyor. Buna bir de ılık rüzgârlar eklendiğinde söz konusu sıcaklık artışının tahrip gücü daha yüksek oluyor.
Hukuki muğlaklık
Buzulların erimesiyle hem yeni enerji kaynaklarının ortaya çıkacak olması hem de deniz ulaşımı yönünden elde edilecek üstünlükler ülkelerin bölgeye ilişkin iştahını kabartıyor. Geniş buz kütlelerinin kapladığı bölge, enerji kaynaklarının önem kazandığı 20. yüzyılın ikinci yarısında sınır ülkeler başta olmak üzere dünya ülkelerinin dikkatlerini üzerine çekmiş durumda. Özel bir sözleşmeyle statüsü netleştirilmemiş olan bölge, bu belirsizlik yüzünden zaman zaman gerilimlerin kaynağı oluyor.
Arktik bölgesinin dünya doğalgaz rezervinin yüzde 30’una sahip olduğu düşünülüyor. Bunun yanında bölge mineraller, soğuk su balıkçılığı, ulaşım açısından da iştah kabartıyor. Halihazırda Arktik bölgesi Rusya, ABD, Kanada, Danimarka ve Norveç arasında bölüşülmüş durumda. Kıyıdaşlar olarak isimlendirilen bu ülkeler kendi siyasi, ekonomik ve jeopolitik kaygıları doğrultusunda bu narin bölgede faaliyetler yürütüyor. Rusya ve Norveç uzun süredir bölgedeki doğalgaz ve petrol kaynaklarına ulaşmaya ve bunları işletmeye çalışıyor.
Bölgede sadece kıyıdaş devletler faaliyetler yürütmüyor. Yakın dönemde Çin, Rusya’nın enerji projelerine davet edilen Suudi Arabistan, Avrupa Birliği, Almanya gibi pek çok ülke ve oluşum Arktik’te görünür olmaya başladı.
Bölgenin buzullarla kaplı olması, burasının kara parçası mı, deniz mi sayılması gerektiği açısından hukuksal statüsünün belirlenmesi sorununda önemli bir rol oynuyor. Hatta geçmişte Arktik’in buzullarla kaplı olmasından dolayı buranın genel olarak deniz hukuku rejimine tâbi olmaması gerektiğini savunuluyor. Bu yaklaşım buzul bölgesinin kara parçası sayılması gerektiği görüşlerinin ortaya atılmasına neden oluyor. Bölgede buzulların erimesi dolayısıyla gelişen birtakım fırsatlar ülkelerin bölge hak iddia etmelerine neden olan önemli bir gelişme.