İspanya'nın doğusundaki Katalonya özerk yönetiminde yerel parlamentonun aldığı bağımsızlık yanlısı yeni kararlar, İspanya ve Katalonya arasındaki gerginliği bir kez daha arttırdı.
Siyasi belirsizliğin devam ettiği ve 10 Kasım'da bir kez daha seçime gidecek İspanya'daki geçici sosyalist hükümet, Katalonya parlamentosunun aldığı kararların iptaline ilişkin yasal süreci başlatacağını açıkladı.
Hükümet Sözcüsü Isabel Celaa, Bakanlar Kurulu'nun ardından düzenlediği basın toplantısında, "Katalonya parlamentosunun aldığı kararlar, Katalanlar arasında birlikte yaşamaya saldırıdır. Bu hükümet, özerklik statüsüne ve anayasaya saldırılmasına müsaade etmeyecektir." dedi.
Katalonya parlamentosunun aldığı kararlara karşı "kararlı ve soğukkanlı hareket edeceklerini" vurgulayan Celaa, "Hükümet, siyasi bir karar aldı. Katalonya parlamentosunun bazı kararlarına itiraz edecek. Bu kararlar Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra Devlet Avukatlığı kurumu bunların iptal başvurularını yapmak için çalışmalarına başlayacak." diye konuştu.
Anayasanın 155. maddesinin yürürlüğe sokularak Katalonya'nın özerklik haklarının askıya alınması için mevcut durumda gerekli şartların olmadığını savunan Celaa, "Olayları ve verilen cevapları aşırılaştırmayın. Bu kötü bir işaret olur. Şu anda çıkan kararlar yasa değil, 155. madde için gerekli koşullar yok." değerlendirmesinde bulundu.
Celaa ayrıca Katalonya Özerk Hükümet Başkanı Quim Torra'dan "açık şekilde şiddeti kınamasını istediklerini" söyledi.
Katalan parlamentosundan İspanya karşıtı yeni kararlar
Katalan parlamentosu, 1 Ekim 2017'deki yasa dışı bağımsızlık referandumunun yıl dönümüne yakın bir tarihi seçerek dün yaptığı genel kurul oturumunda bağımsızlık girişimleriyle ilgili yeni kararlar almıştı.
Ayrılıkçı siyasi partilerin oylarıyla kabul edilen karar metinlerinde, Katalonya'daki İspanyol jandarması birimlerinin çekilmesi ve İspanya hükümetinin Katalonya'daki temsilcisi Teresa Cunillera'nın istifa etmesi istenmişti.
Ayrıca "Yara alabilecek sosyal, siyasi ve sivil hakların savunulmasında kurumları araç olarak kullanmak ve sivil itaatsizlik meşrudur." ifadesiyle Katalonya'da İspanyol devletine karşı yapılan sivil itaatsizliğin meşru olduğu savunulmuştu.
Katalan parlamentosunun aldığı diğer bir kararda ise "Kendi geleceğine karar verme hakkı" adı altında bağımsızlık referandumu talebi yenilenmiş ve Yüksek Mahkeme'de yargılanan 12 Katalan siyasetçi ve sivil toplum örgütü liderinin hüküm giymeleri halinde af yoluyla serbest kalmaları için çaba gösterileceği belirtilmişti.
Diğer yandan İspanyol jandarmasının yaptığı operasyonla Katalonya'da sivil bağımsızlık girişimlerinde şiddet içerikli eylemler yapan "Cumhuriyeti Savunma Komitesi" (CDR) üyesi 9 kişinin gözaltına alındıktan sonra 7'sinin terörizm suçundan tutuklanarak cezaevine gönderilmeleri de ayrılıkçı Katalan siyasetçilerin tepkisini çekmişti.
Katalonya Özerk Hükümet Başkanı Quim Torra, İspanya devletinin, Katalonya'daki barışçıl bağımsızlık girişimlerini terörizmle ilişkilendirilme çabasında olduğunu savunmuştu.
Tutuklama kararını veren Ulusal Mahkeme Hakimi Manuel Garcia Castellon ise gerekçesinde "Şiddet dahil her türlü yolla Katalonya Cumhuriyetini gerçekleştirmek istiyorlardı." ifadesini kullanmıştı.
Katalonya parlamentosunun eski divan üyeleri yargılanacak
Bu arada Katalonya Adalet Yüksek Mahkemesi (TSJC), 27 Ekim 2017'de Katalonya parlamentosunda ilan edilen tek taraflı bağımsızlık kararının okunması sırasında Divan Kurulu üyesi 5 eski milletvekili ve aşırı sol görüşlü Halk Birliği Adaylığı (CUP) partisinden eski milletvekili Mireia Boya'nın 19-22 Kasım'da "devletin kurumlarına karşı itaatsizlik" suçundan yargılanacaklarını açıkladı.
Katalonya Özerk Hükümet Başkanı Quim Torra ise 28 Nisan'daki genel seçimler öncesinde, Yüksek Seçim Kurulunun talimatına rağmen Katalonya'daki resmi kurumların binalarına asılan ve yargılanan Katalanlara destek veren pankart ve sembolleri kaldırmayı reddettiği için 18 Kasım'da mahkemeye çıkacak.
Katalonya sorununun süreci
İspanya'nın doğusunda bulunan ve en önemli kentleri Barselona, Girona, Leida ve Tarragona olan 7,6 milyon nüfuslu Katalonya, ülkenin gayrisafi milli hasılasının yüzde 19'unu karşılıyor.
Katalonya özerk yönetim bölgesinde bağımsızlık yanlısı girişimlerde son yıllarda görülen artışın en önemli sebebi, 2006 yılında dönemin sosyalist hükümetinin girişimleriyle Katalonya'ya tanınan genişletilmiş özerlik haklarının 2010 yılında Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi oldu.
Katalanlar, Anayasa Mahkemesinin iptal kararını protesto etmek için ilk büyük gösteriyi Haziran 2010'da Barselona'da yaparken daha sonraki tarihlerde bu gösteriler Katalan ulusal bayramı (Diada) olan her 11 Eylül'de tekrarlandı.
Ayrılıkçı Katalan siyasetçiler, bağımsızlık referandumuna yönelik ilk girişimini 9 Kasım 2014'de yapmıştı. Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen gerçekleştirilen ve katılımın yüzde 37'de kaldığı halk oylamasında yüzde 80 "bağımsız bir Katalonya'ya" "evet" demişti.
Söz konusu halk oylamasının, yasa dışı olmasına rağmen gerçekleştirilmesinden dolayı dönemin Katalonya Özerk Hükümet Başkanı Artur Mas ve iki Katalan bakana 2 yıla kadar kamu görevinden men cezası verilmişti.
Ayrılıkçı siyasi partilerin koalisyonundan oluşan Katalan hükümetinin İspanyol devletine meydan okuyan ikinci bağımsızlık yanlısı girişimi ise 1 Ekim 2017'de oldu.
İspanya Anayasa Mahkemesi tarafından yasa dışı ilan edilmesine rağmen 1 Ekim 2017 tarihinde Katalonya'da yapılan bağımsızlık referandumuna katılım yüzde 43 olurken oy kullananların yüzde 90'ı bağımsızlığa "evet" dedi.
Katalonya parlamentosu, 27 Ekim 2017'de de tek taraflı bağımsızlık deklarasyonunu kabul etmişti.
Bunun üzerine Senato'dan çıkan onayla dönemin sağ görüşlü hükümeti Anayasanın 155. maddesini yürürlüğe koyup, 27 Ekim 2017'de Katalonya'nın özerklik haklarını askıya alarak merkezi hükümete devretmişti.
Katalonya'da yerel seçimler yapıldıktan sonra 155. madde 2 Haziran 2018'de sona erdirilip Katalonya'ya özerk yönetim hakkı geri verilmişti.
Katalan parlamentosunda çıkarılan bağımsızlık yanlısı yasalar da olduğu gibi 2014 ve 2017'deki referandumlar ve tek taraflı bağımsızlık deklarasyonu da Anayasa Mahkemesi tarafından anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilip tamamen geçersiz sayılmıştı.
Yasa dışı olan referandumu organize etmekten ise 12 Katalan siyasetçi ve sivil toplum örgütü lideri 12 Şubat-12 Haziran tarihlerinde Madrid'deki Yüksek Mahkemede yargılandı.
Davada yargılanan tutuklu 9 ve serbest 3 sanık hakkında "anayasal düzeni kısmen ya da tamamen şiddet yoluyla yıkmak", "kanunun uygulanmasına engel olmak", "devlet kurumlarına itaatsizlik" ve "kamu malını kötüye kullanmak" suçlarından 7 ila 25 yıl hapis cezaları isteniyor.
Yüksek Mahkemenin en geç ekim sonuna kadar kararını açıklaması bekleniyor.
İspanya'da 28 Nisan erken genel seçimi ve 26 Mayıs yerel seçimlerinde, tutuklu sanıklardan 4'ü milletvekili, 1'i senatör, 1'i de belediye meclis üyesi seçilse de davadan dolayı bu hakları dondurulmuştu.
Diğer yandan İspanya'da haklarında arama ve tutuklama emri bulunan eski Katalonya özerk yönetim hükümeti başkanı Carles Puigdemont'un da aralarında olduğu 5 Katalan siyasetçi yaklaşık iki yıldır ülke dışında yaşıyor.
Puigdemont ve Antoni Comin 26 Mayıs'taki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde parlamenter seçilmesine rağmen haklarındaki tutuklama kararından dolayı İspanya'ya gelerek mazbatalarını almamışlar ve Avrupa parlamenteri olamamışlardı.