Kıbrıs'ta Rumların 1974 öncesi mülkiyet haklarının tanınarak, mahkeme niteliğinde özel komisyon kurulması kararı, topraklarının yüzde 80’i eski Rum mülkü olan KKTC’de kaosa yol açtı.
Rumlar, KKTC’deki 30 bin dönümün tazminat ve takas yöntemiyle el değiştirmesini, 1 milyon 520 bin dönümün ise Rum sahiplerine iade edilmesini bekliyor. Bu durum günümüzdeki KKTC topraklarının yüzde 76’sının Rumlara iadesi anlamına geliyor. Muhalefet milletvekilleri, Rum ve Türklerin mülk konusunda karşı karşıya gelmesinin iç savaşa yol açacağı uyarısı yaparken, yabancılar da dahil Kuzey Kıbrıs’taki mülk sahipleri endişeye kapıldı.
Mülkiyet krizi, hafta başında Türk ve Rum liderler Mustafa Akıncı ile Nikos Anastasiadis’in mülkiyet konusunu görüştükten sonra yapılan ortak açıklamayla başladı. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs özel temsilcisi Espen Barth Eide, iki liderin yanında, “Liderler, 1974 öncesi bireylerin mülkiyet hakkını tanıdı. Çözümden sonra mahkeme niteliğinde mülkiyet komisyonu kurulacak” dedi.
İLK SÖZ HAKKI RUMLARIN
Bireysel mülkiyet hakkı ve özel komisyon Kıbrıs müzakere tarihinde çok kullanılan terimler olması nedeniyle ilk günlerde tepki çekmedi. Rumların bireysel mülk haklarının, ‘tazminat, takas ve iade’ yöntemleriyle çözüleceği Kıbrıs sorununda yerleşmiş parametreler arasında bulunuyor.
Ancak Rum medyasının anlaşmanın içeriğiyle ilgili art arda yayınlar yaparak, “Mülkiyetle ilgili ilk söz hakkı Rum mülk sahibinde olacak. Rumlar 1974 öncesi mülklerine dönecek” propagandasına başlaması, KKTC’de mülk sahibi Kıbrıslı Türk ve yabancılar arasında paniğe neden oldu. İlk söz hakkının Rumlarda olması, pratikte Rumların mülkiyetteki çözüm yöntemlerinden tazminat ve takas yerine mülklerinin iadesini tercih edeceği sonucunu doğurdu.
“İÇ SAVAŞ ÇIKAR”
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın müzakerelerdeki gizlilik esası nedeniyle sessiz kalması belirsizliği daha da artırdı ve konu kısa sürede KKTC’nin birinci gündem maddesi oldu. Muhalefet milletvekillerinden Mustafa Arabacıoğlu, Türk ve Rumların mahkeme özelliği taşıyacak mülkiyet komisyonu üzerinden karşı karşıya gelmesinin ve mülkiyetle ilgili ilk söz hakkının Rumlara bırakılmasının ‘iç savaşa’ neden olacağını ileri sürdü.
TATAR: KAMUOYU BİLGİLENDİRİLSİN
Eski Maliye Bakanı ve Ulusal Birlik Partisi Genel Başkan adayı Ersin Tatar ise, parlamento ve toplumun karanlıkta kaldığını belirterek, Türkiye’nin garantörlüğü gibi kırmızı çizgiler ve mülkiyet konusunda Cumhurbaşkanı Akıncı’yı açıklama yapmaya çağırdı. Konu kısa sürede KKTC medyasının da birinci gündem maddesi oldu.
KKTC TOPRAKLARI KİMİN
3 bin 325 kilometrekare yüzölçümüne sahip KKTC’de toprakların yüzde 80’i 1974 öncesinde Rum mülküydü. KKTC’de özel mülkiyette kullanılan ölçü birimi İngiliz dönümü. Bu çerçevede KKTC toprakları 2 milyon 400 bin dönümden oluşuyor. Her bir dönüm ise, 1335 metrekare. 1974 öncesi tapu kayıtlarına göre, KKTC’deki mülkiyet durumu şöyle:
-- Rum mülkü: 1 milyon 550 bin dönüm
-- Türk mülkü: 380 bin dönüm.
-- Kamu alanı: 470 bin dönüm (Dağlar, yollar)
-- Güney Kıbrıs’ta kalan Türklerin mülkü: 450 bin dönüm
KRİZİN TEMELİNDE NE YATIYOR
Uluslararası hukuk ve Rumlar, KKTC’nin verdiği tapuları tanımıyor ancak, ‘mevcut kullanıcıların’ haklarını da reddetmiyor. ‘Bu hakların neler olacağı ve mevcut kullanıcı tanımına kimlerin gireceği’ soruları krizin temelini oluşturuyor.
-- Türk tarafı, ‘KKTC tapusunu kim elinde tutuyorsa, mevcut kullanıcı odur’ açıklaması yapıyor.
-- Rumlar ise, mevcut kullanıcı tanımını, ‘Hayatını idame ettirmek için Rum mülkünü elinde tutanlarla’ sınırlıyor. Rumlara göre, 15 bin dönüm hayatı idame ettirmek için kullanılan (bahçe tarla), 15 bin dönüm de üzerine yatırım yapılan (otel, apartman, villa) mülk bulunuyor. Rumlar, toplamda 30 bin dönüm Rum mülkünün tazminat ve takas yöntemiyle el değiştirmesini, 1 milyon 520 bin dönümün ise Rum sahiplerine iade edilmesini bekliyor. Bu durum günümüzdeki KKTC topraklarının yüzde 76’sının Rumların iadesi anlamına geliyor.
RUM MÜLKLERİ KİMLERE DAĞITILDI?
KKTC topraklarında ‘Mevcut kullanıcı kimlerden oluşuyor’ sorusunun cevabı, 1983 yılında kurulan cumhuriyette, 1 milyon 550 bin dönümlük Rum mülkünün dağıtım mekanizmasında gizli.
-- 1983 yılında kurulan KKTC 1 milyon 550 bin dönüm Rum mülkünün, 1 milyon 350 bin dönümünü farklı yöntemlerle bireysel tapu vererek dağıttı.
-- Rum mülkleri, Kıbrıslı Türklerin güneyde kalan mülklerine karşılık eşdeğer adı altında tapulandı. Bunun yanında geri kalan Rum mülklerinin tapusu da 1974’te mücahitlik yapan Kıbrıslı Türklere ve 1975’te Türkiye’den tarım işgücü için göç eden TC vatandaşlarına tahsis adı altında verildi.
180 BİN TAPU İŞLEMİ
-- KKTC tapu kayıtlarına göre, 1983’ten bugüne mülkler üzerinde (alım, satım, devir, inşaat, ipotek) bugüne kadar 180 bin işlem yapıldı. Parsellenen araziler üzerine oteller, iş yerleri, apartmanlar ve villalar yapıldı. Kimi yerler en az 3 kez el değiştirdi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile İngilizler başta olmak üzere yabancılara yoğun satışlar gerçekleşti.
-- Günümüzde KKTC ekonomisinin bel kemiğini oluşturan tüm yatırımlar Girne ve Mağusa sahil bölgesi gibi yüzde 99’u Rum mülkü olan bölgelere yapıldı.
RUM TARAFINDAKİ TÜRK MÜLKLERİ
-- KKTC elindeki Rum mülklerini geliştirirken, Rumlar kendi topraklarındaki 450 bin dönüm Türk mülkünü atıl ve boş bıraktı, altyapı yatırımı yapmayarak değersizleştirdi.
-- Rumlar, KKTC’nin tapu işlemlerini tanımıyor ve el değiştirilen yerlerin yeni sahiplerini ‘mevcut kullanıcı’ olarak kabul etmiyor.
AKINCI SÖZCÜSÜ ARACILIĞIYLA HÜRRİYET'E KONUŞTU
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın sözcüsü Barış Burcu, Kıbrıslı Türkler başta olmak üzere Kuzey Kıbrıs’ta mülk sahibi yabancılarda tedirginliğe yol açan mülkiyet konusundaki son gelişmeleri Hürriyet’e anlattı. Rumlarla müzakerelere de bizzat katılan Burcu, mülkiyet konusunda Türk tarafının aleyhine adımlar atmadıklarını belirterek, “Vatanı satıyor diyorlar ama satmıyoruz. Haklarımızı sonuna kadar savunuyoruz” dedi.
Burcu Hürriyet’in sorularını şöyle yanıtladı:
BM konuşuyor Akıncı susuyor:
Bizi böyle eleştirmeye kalkıyorlar ancak liderler zirvesi sonrasında BM temsilcisi Espen Barth Eide’nin açıklamaları Cumhurbaşkanımız Sayın Akıncı ve Rum Lider Sayın Nikos Anastasiadis’in toplantıda varmış oldukları uzlaşılarla ilgilidir. Yapılan açıklamalar BM’nin değil, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Anastasiadis’in sözleri ve müzakerelerde mutabakat sağladıkları hususlardır.
Mülkiyette ilk söz hakkı Rumların mı?
Hayır, eski mülk sahipleri yanı sıra bugünkü kullanıcıların da hakları olacaktır. Bireylerin mülkiyet hakkı bugünün meselesi değil geçmişte kabul edilen ve uluslararası hukukta yer alan bir konudur. Bu bağlamda, sanki mülkiyet hakkını 41 yıl sonra ilk kez tanımışız gibi ‘Akıncı ödün verdi, kabul etti’ eleştirileri haksız ve tamamen yanlıştır. KKTC’deki Rumların mülkleriyle ilgili bizim kurduğumuz Taşınmaz Mal Komisyonu takas, tazminat ve iade yöntemlerini kullanarak zaten yıllardır çözüm üretmeye çalışıyor. Bu yeni bir şey değildir. Bizim için önemli ve yeni olan şey, gerek uluslararası hukukta gerekse Kıbrıs’ın özel şartlarında, mülk sahiplerinin hakları kadar şimdiki kullanıcının haklarının da kabul edilmesiydi. Bunu sağlamayı başardık ve bu durum Sayın Espen Barth Eide’nin açıklamasında da yer almıştır. Asıl gözden kaçırılmaması gereken husus da budur.
Mevcut kullanıcı tanımına kimler giriyor?
Bu tanım konusunu müzakere etmeye devam ediyoruz. Muhataplarımızla henüz bu konuda yüzde 100 mutabık kaldık diyemem. Ancak iç rahatlığıyla şunu söyleyebilirim ki geçmişte bulunduğumuz noktadan şu haliyle bile toplumsal çıkarlarımız açısından daha ileri noktadayız.
‘Türkiye kökenlilerin mülkleri gibi’ etnik ayrım yapılacak mı?
Sadece mülkiyet konusunda değil, hiçbir konuda etnik ayrımcılık yapılmasını kesinlikle onaylamayız. Bu konularda Kıbrıs Türk tarafının duruşu son derece açık ve nettir.
Mülkiyette iade, takas ve tazminat kriterleri neler?
Bu konu çok önemli ve uzun müzakerelere ihtiyaç duyulan bir konudur. Hangi mülkler iadeye, hangileri takas ve tazminata girecek bu tarafların uzlaşacağı ortak kriterlerle ortaya çıkacak. Pek çok kriter olabilir ve bu kriterlerin müzakeresine başlanıyor.
Mülkiyet komisyonu ne yapacak?
Çözüm sonrasında bireylerin karşı karşıya gelmemesi için bağımsız bir mülkiyet komitesi kurulacaktır. Bu komiteye eski mülk sahipleri ile şimdiki kullanıcılar müracaat edebileceklerdir. Tarafların tercihlerine ve mülklerle ilgili uzlaşılacak kriterlere göre, komite çeşitli kararlar verebilecektir. Komite Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlardan eşit sayıda oluşacak ve anlaşmazlık durumları için
yabancı üyelerin olması hususu da görüşülmektedir. Ayrıca, hem eski mülk sahiplerinin hem de şimdiki kullanıcıların komitenin kararlarına itiraz hakkı olacak ve bu itirazlar için mahkeme yolu açık tutulacaktır.
Müzakerelerde AB müdahil mi?
AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ziyareti sırasında Kıbrıs’la ilgili Pieter Van Nuffel’i atadı. Atama, ‘AB taraf olarak kabul edildi’ diye çarpıtıldı. Sanki AB Rumlarla birlikte bizim karşımıza geçmiş ve taraf olmuş, sorunun bir parçası olmuş gibi izlenim yaratıldı. Bu tamamen yanlıştır. AB müzakerelerde ne taraftır ne de müzakerelerin zeminidir. Görüşme süreci Birleşmiş Milletler zemininde yürütülmektedir. İşte bu nedenle Sn. Peter Vanu Nuffel
BM heyeti içinde yer alıyor gibidir. Sn. Nuffel ancak tarafların talebi üzerine ihtiyaç duyulduğu zamanlarda teknik katkı koyacaktır. AB’ye hazırlanmak hiç kolay değildir. Bazı ülkelerin hazırlıkları yıllar sürüyor. Kıbrıs Türk tarafı hızlı bir şekilde AB’ye hazırlanmalıdır. Bu açıdan bakıldığında AB’nin ilgisi, teknik ve finansal katkısı bizim arzu edeceğimiz bir şeydir.
Anlaşma AB’nin birincil hukuku olacak mı?
Kıbrıs sorununun iki toplumlu ve iki bölgeli bir şekilde çözülmesine çok duyarlıyız. Bu konunun gelecekte AB mahkemelerinde bozulmaması için en üst düzeyde hukuki garanti istiyoruz. Bugünkü pozisyonumuz itibariyle, bu garantinin varılacak anlaşmanın tüm AB parlamentolarında onaylanarak birincil hukuk olmasıyla mümkün olacabileceğine inanıyoruz. Aynı amaca yönelik başka bir formül varsa en azından şu anda biz bilmiyoruz.