Yunanistan'ın Doğu Akdeniz krizinde anlaşmaz tutumunu terk ederek Türkiye ile masaya oturma kararı Atina'da gündemin ilk maddesi. Yunanistan'ın son dönemde kurduğu ittifakları savunan bir kesim Türkiye ile görüşmelerin Yunanistan'ın elini zayıflatacağı iddiasında.
Türkiye ve Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de yaklaşık beş hafta süren 'Oruç Reis' krizinden sonra diyaloğu yeniden başlatma kararı, Yunan kamuoyunu ikiye böldü. Yunan medyası ve kamuoyunun bir bölümü, Yunanistan'ın Türkiye ile diyalogdan korkacağı hiçbir şeyi bulunmadığını ileri sürerken, bir kesim Atina'nın diyalog masasında kaybedeceğini iddia ediyor.
'KORKACAK BİR ŞEYİMİZ YOK'
Diyalogdan yana olanlar, Yunanistan'ın uluslararası hukuka uygun hareket ettiğini, arkasında Fransa gibi güçlü bir ülkenin bulunduğunu, İsrail ve Mısır gibi ülkelerle de güçlü ittifaklar kurduğunu, en önemlisi de AB üyeliğinin sağladığı avantajları olduğunu savunuyor. Diyaloğa karşı çıkanlar ise, "Türkiye istikşafi görüşmelere adaların silahsızlandırılmasını, aidiyetinden şüphe ettiği adacık ve kayalıklar ya da Batı Trakya'daki azınlık konularını gündeme getirirse ne olacak" sorusuna cevap bekliyorlar.
Atina Siyasal Bilimler (Panteion) Üniversitesi'nden uluslararası ilişkiler profesörü Konstantinos Filis, "Eğer belirli şart ve kurallar çerçevesinde gerçekleştirilirse, Yunanistan'ın diyalogdan korkacağı hiçbir şey yok" dedi. Filis, "Müzakere, sadece istikşafi görüşmelerin başarıya ulaşması halinde yapılacaktır. Yani diyaloğun ilk adımı istikşafi görüşmeler, daha sonraki adımı ise müzakeredir" diye ekledi. Filis'e göre, Türkiye diyalog sürecinde, eğer yeni NAVTEX'ler yayınlar, arama ve sondaj için Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO) yeni ruhsatlar verir ya da Libya ile imzaladığı mutabakat muhtırasına dayanıp yeni hamlelerde bulunursa Yunanistan'ın istikşafi görüşmelerden çekilmesi gerekir.
TÜRKİYE LAHEY'DE NE İSTER
Uluslararası İlişkiler Vakfı ELİAMEP'in Başkanı Lukas Tsukalis de iki ülke arasındaki bir savaşın ihtimal dışı olması nedeniyle, diyalogdan başka çare bulunmadığını vurguladı. Bu görüşlere karşılık Kathimerini gazetesinin deneyimli diplomasi yazarı Kostas İordanidis, "Diplomatik müzakereler eğer başlarsa, bunun hedefi Meis ve başka adaların kıta sahanlıkları alanlarını kısıtlayarak, Türkiye'ye Ege'deki enerji kaynaklarından yararlanma hakkı tanınması için bir anlaşma sağlanması olacaktır" dedi. Böyle bir şeyin de herhangi bir Yunan hükümetine siyasi maliyetini çok ağır olacağını vurgulayan İordanidis, "Başbakan Miçotakis, Lahey Adalet Divanı'na başvuruyu bu yüzden de önermektedir. Buna karşı, Türkiye bu öneriyi kabul edebilmek için en azından Doğu Ege adalarının silahsızlandırılmasını da Lahey Adalet Divanı'na götürülmesini isteyecektir" diye yazdı.
REZİL GAZETE TEPKİLİ
Öte yandan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a karşı geçen cuma günü ağır küfürlü bir manşetle yayınlanan Dimokratia gazetesi, diyaloğun başlayacak olmasına çok sert tepki gösterdi. Gazete, "Türkiye'nin gündem maddeleri ile diyalog. Kıbrıslı Rumlar onları sattığımızı ima ediyorlar. Boyunduruk anlaşması imzalanmasın" ifadelerini kullandı.
KIBRISLI RUM DİPLOMAT: 'TÜRKLER ZEKİCE BİR OYUN OYNUYOR'
Türkiye ile Yunanistan arasında istikşafi görüşmelere başlanması konusunda anlaşılması Avrupa Birliği'ndeki dengeler üzerinde etkisini gösteriyor. Bir Kıbrıslı Rum diplomat Reuters ajansına yaptığı açıklamada, "Türkler akıllıca bir oyun oynuyor. Yunanistan ile yakınlaşarak diğer üye ülkelerle aramızı açmayı deniyorlar. Yol kenarında bırakılmış gibi görünüyoruz" dedi. Aynı diplomat, 1-2 Ekim zirvesinde Belarus yaptırımlarını engelleme yaklaşımını sürdürmek zorunda kalabileceklerini ima ederek, "Elimizdeki tek silah o" ifadelerini kullandı. Reuters'a konuşan bir AB diplomatı ise diyalog ihtimalinin öne çıkmasını değerlendirerek, "Diyalog, Türkiye'ye yaptırım tehdidine ihtiyacı azalttı. Bu nedenle şu aşamada 27 üye arasında bu yönde bir adım konusunda uzlaşı yok" dedi.