Dünyada En Sık Görülen Ölümlerin Başında Kalp Krizleri Geliyor

Günümüzde en sık karşılaşılan sağlık sorunlarından biri olan kalp ve damar hastalıkları, aynı zamanda dünyada en sık görülen ölümlerin başında geliyor.
Kalp ve damar hastalıkları, günümüzde farkındalığın artmasıyla birlikte varlığı belirginleşen ve teknolojinin artması, anjiyografi, diğer teşhis, tedavi yöntemleri ya da doktora ulaşabilme olanaklarının gelişmesiyle de popüler bir hastalık haline geldi. Konu ile ilgili bilgiler veren Avrasya Hospital Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ali Rıza Cenal, kalp ve damar hastalıklarındaki popülerliğin çağın yaşam stili ile de ilgili olduğuna dikkat çekti. Günümüz insanının, çağın en büyük problemleri olan sigara kullanımı, obezite ve hareketsiz yaşam gibi faktörlerle bu hastalıkları tetiklediğini belirten Doç. Dr. Ali Rıza Cenal, “Özellikle gelişmiş ülkelerde obezitenin artmış olması, düzenli spor yapmama, sigara kullanımı ve bunlara bağlı olarak ileriki yaşlarda ortaya çıkan şeker hastalıkları, kalp ve damar hastalıklarına davetiye çıkarmak için en büyük faktörler’’ dedi.
Sigarayı bırakarak, obeziteden kaçınarak, spor yaparak bu hastalıklardan uzak durulabileceğini ifade eden Doç. Dr. Cenal, kişinin genetik yatkınlığı varsa bu hastalığı tamamen önlemenin mümkün olamayacağını dile getirdi. Doç. Dr. Cenal, “Damar tıkanıklıklarının ve kalp krizlerinin en büyük sebebi maalesef genetik sebepler. Kişi kendine ne kadar iyi baksa da, obeziteden ya da sigaradan uzak dursa da, genetik faktörler söz konusu olduğunda bu hastalığa yakalanabilir. Damarın tıkanması için birtakım sebepler var ve tıkanma dediğimiz olay yılları kapsayan bir süreç. En büyük faktörler ise genetik’’ diye konuştu. Genetik faktörler zaten kendisini hasta edecek diye, kişinin kendini salmaması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Cenal, “Kişi dikkatli yaşarsa bu hastalıklarla karşılaşma yaşı belki 40 değil de 70 olur. Genetik faktörler yok diye de çok rahat olmamak lazım. Kişi sigara içiyorsa, obez ise spor yapmıyorsa genetik faktörler olmaksızın da bu hastalıklara yakalanabilir’’ ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Cenal, damar tıkanıklığının bir süreç içerisinde gerçekleştiğini ve hasta bypass olduktan sonra da bu sürecin durmadığını vurguladı. Ancak bypass yapılan hastaların hayatlarına devam ederken damar tıkanıklığına karşı daha bilinçli ve kontrollü bir hayat sürdüklerini de belirten Cenal, “Bu hastalar arasından sigara kullananlar sigarayı bırakıyor, yürüyüşlere başlıyorlar, obeziteye karşı çok dikkatli oluyorlar, kolesterollerine dikkat ediyorlar ve şekerlerini çok daha iyi takip ediyorlar. Tüm bunlara dikkat edildiği sürece de damarın yeniden tıkanma süreci yavaşlıyor. Bypass ta da sonuç olarak tıkalı olan yere yeni bir damar ilave ediliyor, köprü yapılıyor. Sonuç olarak yaptığımız bu köprü de bir damar ve onun için de aynı süreçler, damar sertliği başlıyor, yıllar içerisinde onlar da tıkanabiliyor. Ancak kesinlikle bypass olmak lazım çünkü bypass kişiyi bu anlamda kişiyi 20 yıla kadar rahatlatabiliyor’’ dedi.
30 yıl öncesine kadar kalp damar cerrahisinde sadece bacaktan toplardamar alınarak bypass yapıldığını, ancak 1980’li yıllarda meme damarının da kullanılabileceğinin keşfedildiğini dile getiren Cenal, yıllar içerisinde atardamarların çabuk tıkanmadığının anlaşıldığını ve meme damarının da bir arter, yani toplardamar değil, atardamar olduğunu söyledi.

Haberleri