Bu hafta gündeme getirilen İzmir’deki genelevlerde çalışan kadınların sigortalanmasına ilişkin haber, hiçbir sosyal güvencesi olmayan on binlerce hayat kadınını yakından ilgilendiriyor. İzmir’deki 23 genelevde çalışan bin 800 kadın, işverenleri primlerini ödemediği için emekli olamadıklarını belirterek Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) başvurdu. İzmir Barosu’nun da hukuk desteğiyle 501 kadına emekli aylığı bağlandı, 299 kadının ise eksik primleri yatırıldı.
Konu bu haberle gündeme geldi ancak aslında Türkiye’de hayat kadınları 1978 yılından beri sosyal güvenlik kapsamında yer alıyor. 1978’de 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na eklenen madde ile “1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nda belirtilen genel kadınlar da bu kanun hükümlerine tabidir. Bu kimseleri çalıştıranlar işveren sayılırlar” denildi. Aynı hüküm 2008 yılında çıkan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel sağlık Sigortası Kanunu’na da girdi. Sadece “genel kadın” yerine “umumi kadın” ifadesi kullanıldı.
KADIN İŞÇİLERE SAĞLANAN TÜM HAKLAR GEÇERLİDİR
Yasaya göre, “umumi” kadınlar, diğer kadın işçilere sağlanan her türlü haktan yararlanabiliyor. Sigortalanmadıkları takdirde işvereni para cezaları bekliyor. İş kazası ve meslek hastalığı durumunda tedavi hizmeti ve iş göremezlik geliri alabiliyorlar. Kadın işçilere sağlanan istihdam teşviklerinden faydalanıyorlar. İşsiz kaldıkları dönemde, gerekli koşulları taşıdıkları takdirde Türkiye İş Kurumu’ndan işsizlik maaşı alabiliyorlar. Bir işverene bağlı olarak çalışan hayat kadınları işçi statüsünde istihdam edildikleri için daha kısa sürede emekli olmaya hak kazanabiliyorlar. Fakat, serbest çalışan kadınların sosyal güvenlik haklarından yararlanabilmesi için “isteğe bağlı sigorta” yaptırması gerekiyor. Bu durumda en az 9000 gün prim ödemeleri gerekiyor. Bu da daha zor emekli olmaları anlamına geliyor.