Yaşanılan hayat hikâyelerinde zaman ve mekân bazen önemini yitiren sıradan unsurlar haline gelir. Nedeni ise o hikâyelerin zaman ve mekân üzerinde yaptıkları devrimlerdir.
Eda Bildek, kaleme aldığı Mor Rüya-Yedi Uyurlar adlı kitabını şöyle anlatıyor: “Hakikat için uykuya dalmak.”
Eda Bildek’in kitabı, Lore Kitap’tan Aralık 2014’te çıktı. Coşkulu bir üsluba sahip olan Eda Bildek, “Mor Rüya- Yedi Uyurlar” kitabında, insan hayatının en güzel rüyalarından birini ele almış. Tarihin sayfalarında onlarca rüya vardır elbet, fakat Allah kelamı ile bize anlatılan rüyalar içerisinde belki de en güzel hikâyelerden birisi de bu rüyadır.
Mor Rüya, edebi anlamda okunması rahat ve anlatım dili açık bir kitap olarak gözüküyor. Cümleler, insan ruhuna sirayet edecek şekilde örülmüş. Yazar hikâye ettiği bu yaşanmışlık serüvenine dair şöyle diyor;
“…Bir uçurumun kıyısında tam düşecekken yüreğimden tutup da çıkaran binde birimden kalan ’Gönlü avutarak, gönlü süsleyerek yakan’ hatıranın ta kendisi! Kalbim, binde bir olanın kalbine ses verdi. Sonra yek bir kalbe dönüştüysek de her kuvvetli hikâyede muhakkak ayrılık kaçınılmazdı; ayrı iki ülke oldular. Bu yüzden adım aşk kaldı. Öyle bir yerde tuttu ki nefesini binde birim, Mor Rüya efsunlu bir uykuya dönüştü. Ne bir adım ileri artık ne bir adım geri… Ya düşmeli, ya düşmemeli! İkisi arasındaki yerde, yangındaydı suzidilâra… Ne denilse artık kâr etmedi. Sözcükler daima kan kırmızı…”