Eskişehir Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlenen Tıbbı ve Dini Açıdan Organ Nakli konulu panel düzenlendi.
Eskişehir Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen panele Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Enver İhtiyar ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve aynı zamanda İslam Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Abdullah Acar katıldı.
Gerçekleşen panelde konuşan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Enver İhtiyar, Türkiye’de yapılan organ nakillerine dikkat çekti. İhtiyar, organ naklinin bir canlının bir canlıya verdiği en büyük sadaka olduğunu, bunun unutulmaması gerektiğini belirterek "Organ yetmezliği sonucu hastanın yaşamını tehdit eden durumlarda dokuların nakli dediğimiz yani işlevini yitirmiş bir organın yerine işlevi sağlam olan bir organın nakledilmesine transplantasyon diyoruz. Beyin hariç en önemli organlar günümüzde nakledilebiliyor. İlk başta böbrek, karaciğer, kalp, pankreas, akciğer, kemik iliği, ince bağırsak, kalp kapağı, kornea, tendom nakledilebiliyor. Sevindirici olan bu nakillerin bu transplantasyonların hepsi Türkiye’de yapılabiliyor. Hem de birden fazla merkezde yapılabiliyor. Sadece ince bağırsak nakli İzmir Tepecik Eğitim Hastanesi’nde yapılabiliyor. Diğer organlar bir veya birden fazla merkezde nakledilebiliyor. Ülkemiz içindeki tarihçeye bakarsak 1975’te canlılardan böbrek nakli yapılıyor. 1978’te kadavradan böbrek nakli yapılıyor. 1988’de kadavradan karaciğer nakli yapılıyor. Şimdi Türkiye’de organ naklini başlatan ve bunun yasalarını çıkartan sayın Mehmet Haberal’dır. Kendisine bu açıdan çok teşekkür ediyoruz. 1988’de Türkiye’de ilk başarılı kalp nakli yapılıyor. 1990’da canlı akrabadan kısmi karaciğer nakli yapılabiliyor ve karaciğer nakli bu sayede sayı olarak bir hayli artıyor. 1991’de kalp kapağı, 1998’de kadavra karaciğeri ikiye bölünerek iki kişiye başarılı bir şekilde naklediliyor’’ diye konuştu.
Ayrıca organ naklinin yasal dayanağının olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. İhtiyar daha sonra; ‘‘Tabi organ nakli yaparken bir yasal dayanağının olması gerekiyor. Türkiye’de organ nakli düzenleyen yasada 1979 yılında 2238 Sayılı Kanunla organ ve doku alınması, saklanması ve nakli hakkındaki kanun çıkarılmış ve bu yasa 1982 yılında yeniden düzenlenmiş olup hala bu yasaya göre organ hizmeti yürütülüyor. Türkiye’de bu yasa olmasa biz organ nakillerini yapamayız’’ şeklinde konuştu.
DİN ORGAN NAKLİNİN ÖNÜNDE ENGEL DEĞİL
Ardından konuşmayı devralan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Abdullah Acar ise organ naklinin dini boyutuna dikkat çekti. Acar, konuşmasının bir bölümünde şunları söyledi;
‘‘Aslında toplumsal algılamaların aksine toplumsal araştırmalarda din organ bağışını desteklemektedir. Hristiyanlık’ta, Hinduizm’de, Budizm’de böyle. İslam dininde ise başkalarının yaşamını kurtarmak en büyük sevap olarak aksedilebilir. Biz de en sevdiğimiz organlarımızı, kalbimizi, böbreğimizi bağışlarsak, her halde Allah Hz. İbrahim misali bizi ödüllendirecektir. Bize göre en katı kuralların uygulandığı Suudi Arabistan’da bile organ bağışı konusunda halkın yüzde 87’si organ nakline hazırmış. Ülkemizde ise bu oran coğrafi bölgelere göre farklılık göstermekte, yüzde 67 ile 97 arasında değişmekteymiş. Yapılan bilimsel araştırmalar dinin aslında zannedilen kadar organ naklini etkilemediği ortaya koymaktadır. Biz baştan beri söylüyoruz din bunun önünde engel değildir. İslam’a göre kişinin organlarını bağışlamasında hiçbir sakınca yoktur.’’