CHP Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Taşkın, 20 Kasım Dünya Çocuk günü öncesi, çocuk adalet sisteminde karşılaşılan sorunlar ve çözümüne ilişkin hazırladığı raporda, 2019’da çocuk mahkûmiyetinde son 5 yılın rekorunun kırıldığını belirterek, Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Komitesi’nin de işaret ettiği şekilde Türkiye’de 12 olan ceza sorumluluk yaşının en az 14’e yükseltilmesini önerdi.
ÇARPICI MAHKÛMİYET ORANI
Taşkın, raporunda, adli istatistik verilerine göre 2019 yılında 117 bin 001 çocuk hakkında ceza mahkemelerinde dava açıldığını, yıllar içinde çocuklar hakkında açılan dava sayısı ve verilen mahkûmiyet kararları düşmüş olmasına rağmen verilen hapis cezası kararlarının arttığının gözlendiğini vurguladı. Raporda şu tespite yer verildi: “2019’da, 29 bin 078 çocuk hakkında verilen hapis cezası kararlarının tüm mahkûmiyet kararları içindeki oranı yüzde 37.4’tür ve bu son 5 yılın en yüksek oranıdır. Bu veriler, adalet sisteminin çarpıcı bir biçimde çocuklar için daha cezalandırıcı bir hale dönüştüğünün somut göstergesidir. Aynı zamanda tarafı olduğumuz BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’yla korunan çocuklar hakkında özgürlüğünden yoksun bırakıcı hapis cezası ve tedbir kararı verilmesinin son çare olması ilkesinin açık ihlalidir.”
KIZ ÇOCUKLARI İÇİN ÖNEMLİ ÖNERİ
Yüksel Taşkın şu önerilerde bulundu:
- Salgının yeniden tırmanışa geçtiği bu günlerde kapalı kurumlarda tutulan çocukların yaşam ve sağlık hakkının korunması ve kapalı kurumlara yeni çocuk kabulünün askıya alınması gerekmektedir. Güvenle tahliye edilebilecek tüm çocukların tahliye edilmesi sağlanmalıdır.
- Türkiye’de 12 olan ceza sorumluluğu yaşı çok düşüktür. Çocuk Koruma Kanunu Madde 21’de yer alan tutuklama yasağı ise çocuklar bakımından son derece sınırlıdır. Yasal değişiklikler yapılarak ceza sorumluluğu yaşı BM Çocuk Hakları Komitesi’nin işaret ettiği gibi en az 14 yaşa yükseltilmelidir. Tutuklama yasağı da yaş ve ceza üst sınırı bakımından genişletilmelidir.
- Kız çocuklarının adalete erişimlerinin önündeki engeller de toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklanan eşitsizliklerden beslenebilmektedir. Bu nedenle, mutlaka adli sürece giren kız çocuklarına özgü politika ve hizmetlerin üretilmesi gerekmektedir. Tahliye olan kız çocuklarının korunma ihtiyacı olup olmadığı değerlendirilmeli, mahkemelere ve bakanlığa bildirimde bulunulmalıdır.