Suna Düzyol 8 yıl önce trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Ailesi, Düzyol'un yaralıyken devlet hastanesinde yoğun bakımdaki yatak yetersizliği nedeniyle tedavi edilmediği iddiasıyla dava açtı. Danıştay, yoğun bakımdaki yatak yetersizliğini "kusur" saydı.
İstanbul'da 21 Ocak 2012'de Suna Düzyol (65) geçirdiği trafik kazası sonrasında ambulans ile Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürüldü. Hastane personeli, normal serviste tutulan Düzyol'un durumunun kötüleşmesi üzerine, 22 Ocak saat 16.48 sıralarında yapılan kontrolleri sonucunda yoğun bakım ünitesine yatması gerektiği kararına vardı.
Ama söz konusu hastanede erişkin yoğun bakım ünitesinde sadece 9 yoğun bakım yatağı olduğu ve 10 hastanın yoğun bakım hizmeti gördüğü gerekçesiyle Düzyol için yoğun bakım yeri aranmaya başlandı. Durumu gittikçe kötüleşen Düzyol, yakınlarının da girişimleriyle saat 21:30'da özel ambulans ile boş yoğun bakım yatağı bulunan özel bir hastaneye nakledildi. Burada tedavisine devam edilen Suna Düzyol 23 Ocak 2012'de hayatını kaybetti.
Mahkeme reddetti
Düzyol ailesi, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi personelinin yasal ve tıbbi ilkelere uygun hareket etmemeleri sonucu Suna Düzyol'un vefat ettiği iddiasıyla Sağlık Bakanlığı ile sorumlu iki doktor hakkında İstanbul 10. İdare Mahkemesi'nde 56 bin TL manevi tazminat davası açtı. İstanbul 10. İdare Mahkemesi 2014'te Suna Düzyol'a uygulanan tedavi açısından davalı idareye yüklenebilecek hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdi.
Aile itiraz etti
Bunun üzerine davacı aile, Danıştay'a başvurarak kararın bozulmasını istedi. Danıştay 10. Dairesi emsal niteliğinde bir karar vererek, devlet hastanesinde yoğun bakım servis yatağının yetersiz olmasını "kusur" kabul etti. Danıştay kararında, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi dahili ve cerrahi yoğun bakım ünitesinde 22 Ocak 2012'de 9 yoğun bakım yatağı olmasına rağmen 10 hastanın yoğun bakım hizmeti gördüğü, mevzuat gereği dahili ve cerrahi yoğun bakım yatak sayısının en az 11 adet olması gerektiği, yani idarenin yürüttüğü yoğun bakım hizmetinin geç ve/veya kötü işleyişinin vuku bulduğu, dolayısıyla 326 yataklı hastanede yeterli yoğun bakım yatağı için herhangi bir girişimde bulunulmadığı ve hizmet kusurunun varlığı nedeniyle idarenin sorumluluğunun olduğu belirtildi. Bu nedenle İstanbul 10. İdare Mahkemesi'nin kararının bozulmasına hükmedildi.
'112'ye geç bildirdiler'
Danıştay kararında, Suna Düzyol'un saat 16:48'de yoğun bakım ünitesine alınması gerektiği kanaatine varılması üzerine, İl Acil Sağlık Hizmetleri Koordinasyon Komisyonu görevlisinin 112 Komuta Kontrol Merkezi'ne bildirimde bulunması gerekmekteyken, bildirimin saat 17:35'te asistan hekim tarafından yapıldığı, dolayısıyla 112 Komuta Kontrol Merkezi'ne 47 dakika gecikmeli bir bildirim söz konusu olduğu belirtildi.
'Gereği gibi işletilmedi'
Danıştay kararında, 28000 sayılı Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkındaki Tebliğ'de yer alan ilkelere riayet edilmediği belirtilerek şöyle denildi: "Buna göre, davacıların yakınının ölümü nedeniyle davalı idare tarafından yapılan soruşturmada yer verilen tespitler ve eksiklikler dikkate alındığında, yürütülen sağlık hizmetinin gereği gibi işletilmediği, tam ve eksiksiz olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda, davacıların olay nedeniyle duyduğu endişe, acı ve üzüntünün kısmen de olsa hafifletilmesi amacıyla manevi tazminat istemlerinin tamamının kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir. Bu gerekçelerle İstanbul 10. İdare Mahkemesi'nin kararının bozulmasına karar verilmiştir."