Geçen yıl bu rakam 418, ondan önceki yıl ise 404’tü. Bu rakamların her biri; bir kadını, bir canı ifade ediyor. Bu kez şiddete bizzat maruz kalan 3 kadın; Münevver Kızıl, Emine Yalçın ve Gülşah K.’ya sorduk. Emniyete ve savcılığa onlarca kez başvuruda bulunan, uzaklaştırma kararları aldıran, davaları uzadıkça uzayan bu üç kadın, yasaların keyfi uygulandığını belirtiyor, “Bizi anlamanız için illa bıçaklanmamız, ölmemiz mi gerekiyor” diye haykırıyor.
8 yılda 56 suç duyurusu
15 yaşındaki kızıyla birlikte yaşayan Münevver Kızıl (38), sistematik olarak şiddet, tehdit ve hakaretine maruz kaldığı eski erkek arkadaşı Seyfettin Tanko’ya karşı tam 8 yıldır hukuk mücadelesi veriyor.
Bu süre içerisinde Tanko hakkında 56 kez suç duyurusunda bulundu 20’nin üzerinde koruma kararı aldırdı, açılan 12 dava dosyası karara bağlandı. Ama Tanko’nun hiçbir davadan hapis cezası almadığını anlatan Kızıl, “Ödül verir gibi cezalar ve takipsizlikler veriliyor. Bunların da caydırıcılığı olmuyor. 10 yıl sürse de hakkımı arayacağım. Biz kadınlar olarak kimsenin malı değiliz, istemediğimizi daha nasıl anlatabiliriz. Eğer şahıs gerekli cezayı almazsa AİHM’e başvuracağım. Bu süreçte 4 kez ev değiştirdim. Koruma kararları var ama korunamıyorum. Yanımda sürekli bir polisin olması için günlük mesaisini ve yeme içme masraflarını ödemem gerekiyor. Tehditler sürüyor, karakola şikayete gidiyorum polis gülerek ‘Yine mi geldiniz, burası ikinci eviniz oldu’ diyor. Maalesef yasalar var ama etkin olarak uygulanmıyor. Canımız söz konusu ama biz prosedürlerle, keyfi kararlarla zaman kaybediyoruz. Bugün bana ve benim gibi kadınlara bir şey olursa sorumlusu bizleri koruyamayan devlettir. Bizi anlamanız için illa ölmemiz mi gerekiyor” diye anlattı.
Kaç kez karakola gittim
Gülşah K., 33 yaşında, 3 yaşında kızıyla birlikte İstanbul’da yaşıyor. 28 yaşında evlendiğini ve şiddetin evliliğinin 3. yılında hamile kaldıktan sonda başladığını anlatan genç kadın, “Aslında iyi bir eşti, evliliğimiz için emek de harcadı ama olmadı. Arkadaşlarının etkisiyle madde kullanmaya başladı. Boşanmak istediğimde şiddet daha da arttı. Kaç kere karakola gittim bilmiyorum. Şikayet ediyordum ama olay yerinde yakalanmadığı için bir gecede salınıyordu. Değişir dedim, çevrem, ailem bile benden uzaklaştı. Uzun süre kızımla bir başıma kaldım. Mahkemeden basit yaralama, tehdit suçlarından sadece 3 kez 3’er bin lira para cezaları aldı. Hepsi bu. Bir süre görmedim, boşanmaktan kaçıyordu. Geçen ekim ayında da madde kullanmaktan hapse girdi. Ne zaman çıkacak, boşanma davamız ne olacak, sonrasında korunabilecek miyim bilmiyorum. Benim değil umarım kızı için psikolojik destek alır ve yeni bir hayata başlar” diye konuşuyor.
Cezasını çeksin
Emine Yalçın (41), hayat arkadaşı S.Ç’nin şiddetine maruz kalan bir başka kadın. İkinci evliliğini yaptığı eşinin çocukları için yıllarca şiddet görmeye katlandığını anlatan Yalçın, çocuklar reşit olunca boşanma davası açmış. İzmir’e gelen ve burada işe başlayan Yalçın, “Çalıştığım yere gelerek beni 9 yerimden bıçakladı. 3 gün yoğun bakım olmak üzere 15 gün hastanede kaldım. Vücudumda hasarlar kaldı, şimdi psikolojik destek alıyorum. Hemen yakalandı, ayın 16’sında davamız var” dedi.
Eşine karşı koruma kararı aldırdığını da anlatan Yalçın, “Bir polis haftada bir gelip ‘Bir şey var mı?’ diye soruyordu. Koruma dediğimiz bu yani. Bir de koruma sürem olaydan 1 gün önce bitmiş, ama bana haber bile vermediler. Devam ediyor olsaydı şimdi daha fazla hapis cezası alabilirdi. Boşanma davam da bitince ilk işim kızımla başka bir şehre gitmek olacak. Yeniden korunuyorum. Olay öncesi polise ‘Tehdit ediliyorum’ dediğimde bana ‘işlem yapmak için sizi darp etmesi gerekiyor’ dediler. Tek isteğim bu yaptığının cezasını çekmesi. İyi halden çıkıp yarım bıraktığı işi bitirmesi en büyük korkum” diye konuştu.
Topyekûn mücadele
İçişleri Bakanlığı, ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele’ genelgesinde şiddetin takibi için Emniyet Müdürlükleri ve Jandarma Komutanlığı bünyesinde özel birimler kurulması talimatı verdi. Bu birim, ayrıca şiddet uygulayan kişilerin takibini de anında yapacak. Adana Barosu Kadın Hakları Merkezi Üyesi Ceyda Esay Büyükdağ, şiddete karşı atılması gereken öncelikli adımları şöyle anlattı; “6284 sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi temel hukuki düzenlemelerin başında geliyor ama uygulamada sıkıntılar var. Şiddete yol açan birincil neden her bir bireye kodlanan toplumsal cinsiyet kavramı algısı. Bu yüzden önce şiddet mağduru ve faili ile doğrudan muhatap olacak hâkim, savcı, adli personel, kolluk kuvvetleri, sağlık personelleri, toplumsal cinsiyet/eşitsizliği ve her türlü ayrımcılığı önleme konusunda eğitilmeli. Toplumsal Cinsiyet Eğitimi müfredata tekrar alınmalı, tüm kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör çalışanlarına zorunlu hale getirilmeli. Kadın sığınma evlerinin sayısı artırılmalı başta psikolojik olmak üzere mağdur kadınlara her türlü destek verilmeli.”
Kaynak: Milliyet