Hanefi Bostan: “önce 12 Yıllık Kayıbı Karşılayın"

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, akademik personelin 12 yıldan beri maaş konusunda büyük bir mağduriyet yaşadığın belirterek, "Siz önce akademisyenlerin 12 yıllık reel kayıplarını karşılayın, sonra da temel maaşa yansıyacak şekilde öğretim üyelerine uygun gördüğünüz ücret artışını gerçekleştirin" dedi.
Bostan yaptığı yazılı açıklamada, eskiden müsteşar ve profesörlerin maaşı aynı iken bugün üçte bir oranında profesörler aleyhinde gerilediğini kaydetti. Bostan, “Üniversite hocalarının yüzde 80’inin yeni mezun ettikleri öğrencilerinden daha az bir ücrete layık görülmeleri kabul edilebilir bir uygulama değildir. Bu vahim durum, ’eşit işe eşit ücret’ politikalarının fiyaskodan ibaret olduğunu göstermektedir” dedi.
Hakim ve savcılara yapılan zammı hatırlatan Bostan, “Nitekim 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bin 500 TL’ye varan ek ödemeler söz konusu iken; bu ülkenin itici gücü olan, bilimsel çalışma üreten, sürekli bilimsel yayınları takip ederek kendisini geliştirmesi gereken, gençlerimizi bilimin ışığında yetiştiren profesörlerin, doçentlerin, yardımcı doçentlerin, öğretim görevlilerinin, okutmanların, araştırma görevlilerinin tamamının görmezden gelinmesi, onların geçim derdiyle baş başa bırakılmaları ülkemiz için utanılacak bir durumdur” ifadelerini kullandı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in unvan farkı gözetmeksizin akademisyenlere bin lira zam yapılacağını söylediğini belirten Bostan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Kurban Bayramı’nda araştırma görevlilerinin maaşlarına yüzde 35 zam yapılacağı sözlerini hatırlattı. Bostan, “Görüldüğü üzere yapılan açıklamalar açık olmadığı gibi, araştırma görevlileri dışındaki akademisyenlere ne kadar ücret artışı yapılacağı da belli değildir” dedi.
“ZAMMIN TABAN AYLIĞA YANSITILMADAN SEYYANEN YAPILMASINI DOĞRU BULMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Araştırma Görevlilerine yapılan zammın olumlu bulduğunu ancak zammın seyyanen yapılmasını doğru bulmadığı vurgulayan Bostan, “Araştırma görevlilerine yapılacak ücret artış oranının yüzde 35’e tekabül etmesini olumlu bulmakla birlikte taban aylığa yansıtılmadan seyyanen yapılmasını doğru bulmak mümkün değildir. Gazetede yer alan haber doğru ise araştırma görevlileri dışındaki öğretim görevlileri, okutman, yardımcı doçent, doçent ve profesörlere sınırlı ve performansa dayalı ücret artışı öngörülmesi adil bir uygulama değildir. 2002-2013 döneminde öğretim üyelerinin ortalama maaşı reel olarak yüzde 6 artarken, diğer kamu çalışanlarının ortalama maaşı yüzde 61 artış göstermiştir. Yani bu dönemde öğretim üyelerinin ortalama yüzde 55’lik kayıpları bulunmaktadır” şeklinde konuştu.
Bostan, “Hakim ve savcılara bin 155 lira ücret artışı öngören kanun teklifi 15 Ekim’den itibaren TBMM’de görüşüleceği duyurulurken, öğretim görevlileri, okutman, yardımcı doçent, doçent ve profesörlere sınırlı ücret artışı öngörülmesi ve bununla ilgili düzenlemenin henüz meclise getirilmemesi hangi adalet anlayışı ile bağdaşmaktadır? Performansa dayalı teşvik primi ile yardımcı doçent, doçent ve profesörlere maaş artışı öngörülmesi hükümetin üniversitelerden çok uzak olduğunu açıkça göstermektedir. Hükümetin, sosyal, fen ve sağlık bilim dallarının birbirinden çok farklı olduğunu, bu nedenle performans uygulamasının mümkün olamayacağını ve büyük haksızlıklara neden olacağını bilmesi gerekmektedir” diye konuştu.
“PERFORMANSA DAYALI TEŞVİK PRİMİ EŞİTSİZLİĞE YOL AÇACAKTIR”
Performansa dayalı teşvik primi sisteminin de eşitsizliğe yol açacağını savunan Bostan, “Teşvik priminin uluslararası proje, uluslararası yayın vs. temelinde şekilleneceği için bunun sosyal bilimler açısından önemli bir dezavantaj oluşturacağı ve dolayısıyla sosyal bilimler alanında bu teşvikten yararlanmanın neredeyse imkansız olacağını bilmek için kahin olmaya gerek yoktur. Birer sosyal bilimci olan Sayın Başbakan’ın, YÖK Başkanının ve bazı YÖK üyelerinin bu durumdan habersiz olduklarını düşünmek bile doğru olmasa gerektir” ifadelerini kullandı.
“UYGUN GÖRDÜĞÜNÜZ ÜCRET ARTIŞINI GERÇEKLEŞTİRİN”
Bostan hükümete önerilerini şu şekilde sıraladı:
"Siz önce akademisyenlerin 12 yıllık reel kayıplarını karşılayın, sonra da temel maaşa yansıyacak şekilde öğretim üyelerine uygun gördüğünüz ücret artışını gerçekleştirin. Yoksulluk sınırının 4 bin 100 TL’ye dayandığı günümüzde, öğretim üyelerinin yüzde 95’i bu sınırın altında bir ücrete mahkum edilmişken, siz hala performansa dayalı ücretten dem vuruyorsanız söylenecek fazla söz kalmamış demektir. Anlaşılan kamuoyu ile paylaştığınız ‘akademisyene bin lira zam’ sözünüzü yerine getirmeden sıfırlamak istiyorsunuz".

Haberleri