Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Medstar Kanser Merkezi işbirliğiyle ’’Kanserle Savaş’’ misyonu doğrultusunda toplumu bilgilendirmek amacıyla düzenlenen ’’Kanser Okulu’’ adlı eğitim projesinin "Prostat Kanseri" konulu programını gerçekleştirildi.
Medstar Antalya Hastanesi Radyoloji ve Nükleer Tıp Uzmanı Prof. Dr. Akın Yıldız’ın moderatör olduğu programa konuşmacı olarak Medstar Topçular Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Burak Hoşcan, Medstar Antalya Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Sagfettin Kaya, Memorial Antalya Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Mutlu Ateş, Medstar Antalya Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Saim Yılmaz, Medstar Antalya Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Doç. Dr. Berrin Pehlivan ve Medstar Antalya Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Ayşegül Kargı katıldı.
"PROSTAT KANSERİ ERKEKLERDE DERİ KANSERİNDEN SONRA EN SIK GÖRÜLEN KANSER"
Prostat kanserinde tarama ve erken tanı konusu ile başlayan programda ilk konuşmacı olan Medstar Topçular Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Burak Hoşcan, prostat kanseri erkeklerde deri kanserinden sonra en sık görülen kanser olduğunu söyledi. Doç. Dr. Hoşcan, "Kansere bağlı ölümlerde ise ikinci sırada yer alır. PSA (prostat spesifik antijen) testi ile prostat kanserinin erken tanısı olasıdır. PSA testinin kullanılmaya başlamasıyla birlikte prostat kanserine bağlı ölüm oranlarında azalma başlamıştır. Prostat kanserinin tanı ve tedavisi üzerinde yoğun araştırmalar devam etmektedir" ifadelerini kullandı.
TRANSREKTAL ULTRASON (TRUS) BİYOPSİSİ
Medstar Antalya Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Sagfettin Kaya yaptığı konuşmada prostat biyopsisi için en çok kullanılan yöntemin Transrektal Ultrason (TRUS) biyopsisi olduğunu belirtti. Op.Dr. Kaya, "İşlem genelde lokal anestezi altında yapılmaktadır. Probun üzerindeki özel kısımdan biyopsi iğnesi içeri itilip tabanca kısmından tetiği düşürülerek biyopsi materyalleri alınmaya başlanacaktır. Önceden yapılan planlamaya göre biyopsi sayısı 6 ile 24 arasında değişebilmektedir" dedi. Op. Dr. Sagfettin Kaya, biyopsi öncesi hazırlık yapıldığını da sözlerine ekleyerek, "İşlemden 1 ile 3 gün öncesi antibiyotik kullanılmalı. İdrar yollarında aktif enfeksiyon olmadığından emin olunmalı. Barsak temizliği yapılmasa da olur. Kan sulandırıcı ilaçlar 3-7 gün önce kesilmeli. Lokal anestezi ile yapılacaksa aç olmaya gerek yok" diye konuştu.
"AÇIK YÖNTEMİN YANI SIRA LAPAROSKOPİK VE ROBOTİK CERRAHİLER DE KULLANILMAKTADIR"
Cerrahi yöntemlerde yenilikler konusunda bilgi veren Memorial Antalya Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Mutlu Ateş ise günümüzde prostat kanseri cerrahisinde açık yöntemin yanı sıra laparoskopik ve robotik cerrahilerin de kullanıldığını ifade ederek şunları söyledi:
"Yayılım yapmamış prostat kanserinin ışın ile tedavisinde de önemli gelişmeler sağlandı. Özellikle radyasyon dozunun hedef dokuda en üst düzeye erişimini sağlayan teknikler tedaviye bağlı yan etki oranlarında azalma ile beraber etkinlikte artış sağlamaktadır. Prostat kanserinin tedavisinde farklı yöntemler mevcuttur. Radikal prostatektomi ameliyatı bu tedavi yöntemlerinin en etkin olanıdır. Radikal prostatektomi operasyonu geçiren iyi diferansiye tümörlü hastaların 10 yıllık hastalığa özgü sağ kalım oranları yüzde 90’ın üzerindedir. Bu nedenle radikal prostatektomi operasyonu tüm tedavi yöntemleri arasında en çok tercih edilendir."
"PROSTAT KANSERİNDE KRİYOABLASYON VE HIFU ÖNEMLİ"
Kriyoablasyon ve Hıfu’nun önemine değinen Medstar Antalya Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Saim Yılmaz da kriyoablasyonun ilk kez kullanılmaya başlandığı tarihten bugüne kadar sağlanan bir çok teknolojik gelişmeyle lokalize prostat kanserinde ve radyoterapi sonrasında uygulanabilecek tedavi seçeneklerinden birisi olduğunu belirtti. Lokalize prostat kanserli, yaşam beklentisi 10 yıldan az olan yaşlı hastalarda ilk tercih edilmesi gereken yöntemlerden biri olduğunu belirten Prof.Dr. Yılmaz, "Bu hasta grubunda uzun dönem onkolojik sonuçları diğer tedavi seçenekleri ile kıyaslandığında benzerdir. En sık görülen komplikasyonu yüzde 80 ve üzerinde gözlenen cinsel fonkiyonlarda azalmadır. Radyoterapi sonrası hastalık tekrarlarsa en sık uygulanılan kurtarma tedavisi prostatın tamamen alınmasıdır. Ayrıca, radyoterapi sonrası uygulanacak radikal prostatektomi tekniğinin zor ve komplikasyonlarının yüksek olması kriyoablasyon kullanımını arttırmaktadır. Bir diğer girişimsel tedavi yöntemi ise High Intensity Focused Ultrasound (HIFU), enerji endorektal bir prob vasıtasıyla iletilir. Ultrason dalgaları rektal duvarı aşarak prostat dokusu üzerine odaklanırlar. Bu odaklanma işlemi sadece odak noktasında ısı artışına sebep olarak çevre doku ve organlara zarar vermeden yalnızca hedef bölgede dokuda tahribat oluşturur. Tedavi toplam bir ile 3 saat sürer. Tedavi spinal anestezi altında yapılır. Prostatın tümünü tedavi ederler. Onkolojik sonuçlar oldukça iyidir" dedi.
RADYOTERAPİ TEDAVİSİ
Prostat kanserinin toplumda daha çok cerrahi müdahaleyle tedavi edildiği konusunda bir yanılgının olduğunu belirten Medstar Antalya Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Doç. Dr. Berrin Pehlivan ise "Daha çok cerrahi müdahale ile tedavi edilen bir hastalık diye biliniyor. Aslında prostat kanseri daha çok radyoterapi ile tedavi ediliyor. Düşük risk grubuna sadece cerrahi ya da sadece radyoterapi uyguluyoruz. Risk faktörü artınca cerrahiden uzaklaşıp sadece radyoterapi uygulayarak tedavi etmeyi tercih ediyoruz" dedi. Kanseri taramalarla teşhis etmenin mümkün olduğunu ve bunun da ancak kanda yapılan PSA taraması ile yapılabildiğini ifade eden Doç.Dr. Pehlivan, "En kesin teşhis yolu da biyopsi yapmaktır. Eğer ailenizde prostat kanseri varsa 40 yaşından sonra kontrollere başlamalısınız. Ailede kimsede prostat kanseri belirtisi yoksa 50 yaşından sonra yılda bir kez ürolog muayenesi ve PSA öneriyoruz" diye konuştu.
Tedavide cerrahi müdahalenin yanı sıra radyoterapinin de kullanıldığını aktaran Doç. Dr. Pehlivan, cerrahi ve radyoterapi uygulamalarını karşılaştırdı. Radyoterapide hastanın cinsel fonksiyonlarının cerrahi müdahaleye oranla yüzde 80 korunduğunu belirten Doç. Dr. Pehlivan, şöyle konuştu:
"Tedavide uygulanan radyoterapinin cerrahi müdahaleye oranla daha az. İdrar kaçırma oranı daha az. Cinsel fonksiyonları korumada radyoterapide daha yüksek. Hayat kalitesini de çok düşük oranda etkiliyor. Radyoterapiden sonra idrar tutamama şikayeti yüzde 1 civarında. Cinsel fonksiyonları koruma oranı da yüzde 60 ile 80 arasında. Yola çıkmadan önce her iki tercihi de hekim ve hasta iyi tespit etmesi gerekir. Radyoterapiye karar verilmesi durumunda en azından yoğunluk ayarlı iyi bir radyoterapi tedavisi uygulayan, iyi cihazların olduğu, teknolojiyi iyi kullanan merkezi tercih etmeleri gerekir."
Öte yandan Antalya Büyükşehir Belediyesi Sağlık Daire Başkanı Dr. Fikret Acar, program sonunda konuşmacı doktorlara çiçek takdim etti.