Kastamonu’da Adli Yıl, Törenle Açıldı

Kastamonu Cumhuriyet Başsavcısı Bülent Kantarcı, hak sahibine hakkını geciktirmeden en kısa sürede teslim edebilmenin verdiği iç huzuru adalet mensuplarının tek hedefi ve amacının olması gerektiğini söyledi.
Adli Yıl Açılışı nedeniyle Kastamonu Adliyesinde tören düzenlendi. Atatürk Anıtına çelenklerin sunulmasıyla başlayan tören, Saygı Duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşının okunmasıyla devam etti. Adli Yıl Açılışı nedeniyle düzenlenen törene katılan Kastamonu Cumhuriyet Başsavcısı Bülent Kantarcı, adliyelerde karbon kağıtlarından bilgisayar sistemine geçilmesinin bile ne denli önemli bir gelişme olduğuna dikkat çekerek, “Bu bile adliyelerde alınan mesafenin önemli bir göstergesidir. Bu yüzden gerçekleştirilemeyen bir kısım noksanlıkları bir kenara bırakıp adli tatil gibi uzunca bir izinden dönmüş olan hakim ve savcılarımızla, dava ve duruşmalardan kendilerine zaman ayırarak dinlenmiş avukatlarımızla ve adli personelimizle hak ve adalet dağıtımı hizmetine yeni bir enerji ve güçle başlanmış olmasının daha olumlu sonuçlar doğuracağının kanaatindeyim” dedi.
Hak sahibine hakkını geciktirmeden en kısa sürede teslim edebilmenin verdiği iç huzuru adalet mensuplarının tek hedefi ve amacının olması gerektiğine işaret eden Başsavcı Kantarcı, “Adaletin tesiri, yalnızca toplumda düzeni sağlamaz aynı zamanda bireylerin kalbine yaşama sevincini ve geleceği dair umutlar yerleştirir. Gerçek anlamda ve toplumun vicdanındaki adalet, yargının sağlıklı, etkin, hızlı ve kendinden kuşku duyulmayacak bir şekilde işlemesi hiçbir makam, kurum ve kuruluşun hizmetinde kalmaması, temel hak ve özgürlüklerin bekçisi olması halinde gerçekleştirilebilir” diye konuştu.
Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ahmet Hamdi Bayar da, 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlayarak, tüm şehitlerle birlikte 2012 yılında şehit olan Doğu Beyazıt Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç ile Ovacık Cumhuriyet Savcısı Murat Uzun’u da rahmetle andı.
“Adalet önemli bir değerdir” diyen Bayar, “Toplumlarda adalete duyulan ihtiyaç, devlete duyulan ihtiyaç gibidir. Toplumsal bir ihtiyaç olan adalet ekmek su gibidir, tez verilmelidir. Adaletin tez verilmesi noktasında yargının önünde birçok sorunlar var. 2014-2015 adli yılının yargının tüm sorunlarının çözülmüş olarak huzurlu ve mutlu geçmesini temenni ediyorum. 2014-2015 adli yılının ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa adaletli bir yıl getirmesini temenni ediyorum” şeklinde konuştu.
“ADALET, BİZE LAZIM OLMADAN, ADALET BAŞKALARINA LAZIMKEN, ADİL OLABİLMEYİ GEREKTİRİR”
Adaletin, kendilerine lazım olmadan, adaletin başkalarına lazımken adil olabilmeyi gerektirdiğine dikkat çeken Kastamonu Baro Başkanı Av. Mehmet Çiftci ise, “Ülke içinde birçok sıkıntılarımızın olduğu, bulunduğumuz coğrafyada, keza soydaşlarımızın ve aynı inancı taşıdığımız insanların yaşadığı bölgelerde, bırakın temel insan hakları ve özgürlükleri, bir insanın en temel ve vazgeçilmez hakkı olan yaşam hakkının bile olmadığı, insanların diri diri boğazlandığı ve medeni dünyanın da buna seyirci kaldığı bir dönemde, aynı zamanda Dünya Barış Gününde yeni bir adli yıl açıyoruz.
Hep söylenir ki, adalet herkese lazım diye. İşin fazileti şudur ki; Adalet, bize lazım olmadan, adalet başkalarına lazımken, adil olabilmek gerek. Aksi halde, adalete ihtiyaç duyduğumuzda, adalet feryadımızı duyurabileceğimiz insanları bulmamız zor olacaktır. Yine bir filozofun söylediği üzere, kanunlar büyük böceklerin delip geçtikleri, küçük sineklerin takılıp kaldıkları örümcek ağları olmamalı, herkes adalet önünde eşit olmalıdır. Adalet figüründeki kapalı gözler, hiçbir zaman açılmamalıdır. Beklentimiz, her şart altında ne olursa olsun yargının tarafsızlığıdır. Özellikle yaşadığımız coğrafyanın hemen yakınlarında, Müslüman coğrafyada, soydaşlarımızın yaşadığı dünyanın değişik bölgelerinde yapılan zulmün, insanlık dışı uygulamaların bir an önce sona ermesini, barış ve huzurun hakim olmasını diliyorum. Ülkemiz içerisinde yaşayan farklı unsurlar bizim için bir ayrışma nedeni değil, bilakis birlikteliğin temel taşını oluşturmalıdır. Bu coğrafyada tarihin derinliklerinden bu tarafa yaşayan toplumların izleri mevcuttur. Bu nedenle biz, farlılıklardan dolayı ötekileştirmek yerine, insanları insan olmalarından dolayı kucaklamalıyız. Başkalarının fikir, düşünce ve inançlarına saygılı olabilmeyi, tahammül edebilmeyi becerebilmeliyiz” dedi.
Demokrasinin ve insan haklarının temelinde inanç, fikir ve ifade özgürlüğünün yattığına inandıklarını belirten Baro Başkanı Çiftci, “Demokratik yönetimlerde, idare kendisine yakın olanlara ayrıcalık tanıyamayacağı gibi, uzak olanları da dışlayamaz. Kişiler insani değerler kriterine göre değerlendirilmelidir. Hiç kimseyi inanç ve fikrinden dolayı aşağılamamak, baskı altına almamak gerektiğini düşünüyor ve temenni ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, anayasal olarak hukuk devleti ilkesini kabul etmiştir. Hukuk devleti, devlet içerisinde bulunan yasama ve yürütme erkininin hukuk kurallarına bağlılığına, bu erkleri hukuka uygunluk yönünden denetleyecek olan yargı erkenin, bu erklere karşı yeterli şekilde bağımsız yargı erkinin bulunması gerektiğine dayanan, bir yönetim şeklidir” diye konuştu.
Yargının diğer erklerden bağımsızlık oranı ne kadar yüksek olursa, yargıya güvenin o kadar yüksek olacağını ifade eden Çiftci, “Yargının bağımsızlığı, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvencesidir. Yargı kurumsal anlamda bağımsız ve tarafsız olduğu kadar, hakimler de bireysel anlamda bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Hâkimin vicdani rahatlıkla karar verebilmesi için, gerekli ortamın oluşturulması da, hukuk devletinin bir gereğidir. Kararlara etken olan unsurlar, kişisel duygu ve düşünceler, dış etkenler, baskılar yerine, evrensel ve ulusal hukuk kuralları olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Son dönemlerde, hukuk fakültesi sayındaki artışa paralel olarak mezun sayısının da hızla arttığını söyleyen Baro Başkanı Çiftci, şunları kaydetti: “Yüzü aşkın fakültede, yılda 20 bine yakın öğrenci alımına ulaşılmıştır. Bugün itibariyle 82 bin civarında avukatın bulunduğu ülkemizde, bir yılda 20 bin mezun tahammül edilemez bir rakamdır. Bu nedenle, hiçbir şey olamazsam avukat olurum mantığının en kısa zamanda tarih olması, mesleğe girişe sınav konulması şarttır. Hatta her baronun bir kota uygulaması yapmasının gerektiğine inanıyoruz. Bu fakülteler arası rekabete sebep olup eğitim kalitesini artıracağı, buna paralel olarak avukatlık mesleğinde ve diğer hukuk mesleklerinde de kalite artışına neden olacaktır”
Yeni avukatlık kanunun hazırlanmasında bir kısım dış etkenlerin istek ve taleplerini değil, bu mesleği icra eden avukatların ihtiyaçlarının esas alınması gerektiğini işaret eden Çiftci, “Avukatlık bürosu bir ticarethane veya bir şirket merkezi, avukat ta bir tüccar değildir. Avukatlık büroları Ticaret Kanuna tabi tutulamaz. Avukat şube açamaz. Avukat mesleğini bizzat icra eder. Çünkü yaptığı iş bir kamu görevidir. Yaptığı iş insan haklarına saygıyı temin eden, adil yargılanmayı sağlayan bir iştir. Aksi uygulama ve düşünce, avukatlık mesleğini amacından saptıran, adaleti maddiyata teslim eden bir uygulama olacaktır. Bu nedenle, bu hususun yeni avukatlık kanunu hazırlanırken dikkate alınacağına, mecliste temsil edilen iktidar ve muhalefet partilerinin avukatlık mesleğini bu denli yıpratacak olan bu düşünceyi yasalaştırmayacağına inancımız tamdır. Temennimiz bu yöndedir” ifadelerini kullandı.
“Savunma mesleği yargının kurucu unsurudur” diyen Av. Çiftci, şunları söyledi: “Savunma, dar manada sanık savunması gibi düşünülse de, taraf haklarının (yani sanık ve katılan veya davacı veya davalı haklarının) savunulması olarak geniş yorumlamak gerekir. Savunmanın amacı, yargılamayı geciktirmek değil, bilakis yargılamaya yardımcı olmak, adaletin tecellisini hem de bir an önce tecelli etmesini sağlamaktır. Gecikmiş adalet adalet değil, bilakis adaletsizliktir. Ancak şu husus ta gözden kaçırılmamalıdır ki, adalet hıza feda edilemez”

Haberleri