Kuşadası’nın kuzeyinde Kuştur Tatil Köyü’nün bitişiğinde ve Kuştur Plajını çevreleyen koyun üç tarafında kalıntıları görülebilen antik bir yerleşim yeri olan Pygale (Pigale) geçmişini arıyor. Kuşadası tarihinde önemli bir yere sahip olan antik kent Pygale’nin ismi geçtiğinde ilk akla gelen bölgedeki bir otel ismi oluyor. Aslında var olan ancak kayıp bir kent gibi duran Pygale’nin buluntuları arasında birçok insan habersiz olarak dolaşıyor. Bölgede inceleme yapan Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, “ Eğer Kuşadası bu kültürel değerlerine sahip çıkamazsa, gelecek kuşaklarda Pygale’yi bir otel olarak hatırlayacaklardır. Çünkü Pygale’nin kalan bulgularının yavaş yavaş kaybolduğu görülmektedir“ dedi.
- PİGALENİN TARİHİ
Pygale’nin adına ilk olarak Strabon’un antik Anadolu Coğrafyasını konu eden “Geographika” adlı kitabında rastlanıyor. Strabon zamanındaki inanca göre; Truva Savaşı sırasında kaba etlerine hastalık gelen Agamemnon’un bazı askerlerine kahinler burada iyileşebileceklerini söylemiştir. Bunun üzerine Agamemnon’un bu savaşçıları, kentin ilk kurucuları oldu. Bu söylence kentin adının kaynağını da buna bağlar. Pyge, antik Yunan dilinde “kalça” anlamına gelir. Arkeolojik bulgular, kentin tarihinin Eski Tunç Çağından Orta Bizans Dönemi’ne kadar kesintisiz sürdüğünü doğrular niteliktedir. Bu durum kentin kuruluşunun Truva Savaşı’ndan daha eski tarihlere kadar gittiğini kanıtlar ve kuruluş efsanesinin sorgulanmasına yol açar. Büyük olasılıkla o zamanki bakış açısının eseri olarak, kentin kuruluşu Agamemnon’la ve Agamemnon’un savaşçıları ile ilişkilendirilmiştir. Pygale’da 1974 ile 1978 yıllarında kazılar yapılmıştır. Kentte bulunan tarihi yerleşim, plajın güney kısmını sınırlayan tepenin üzerindedir. Bu tepe Helenistik Dönemde akropol iken, Roma Döneminde burada suru hatırlatan güçlü duvarların koruduğu kule görünümlü bir villa yer almıştır. Bu alanda Helenistik duvarlarla çevrili muhteşem bir Tümülüs bulunmaktadır. Kısmen taşları görülen tümülüsün üzerinin Bizans Döneminde açıldığı tahmin edilmektedir. Eski yıllarda birçok kaçak kazıcının define aradığı oda mezarın hala görkemini ve gizemini koruduğu görülmektedir. Roma ve Bizans Döneminde kentin yerleşim yerinin, günümüzde Türkiye’nin ilk tatil köyü olarak bilinen Kuştur’un bulunduğu düzlükte olduğu bilinmektedir. Buradan çıkarılan birçok tarihi eser tatil köyü içerisinde sergilenmektedir. Pygale kazılarında kentin ismini barındıran bir yazıta rastlanmamıştır. Ancak Milet, Kuşadası ve Arvalya gibi komşu çevre kentlerinde bulunan yazıtlarda kentin adı geçmektedir. Pygale Atinalıların 5. Yüzyıldaki vergi listelerinde de yer almıştır. Bu kayıtlardan M.Ö. 5 yüzyılda kentin ekonomik durumunun iyi olduğu anlaşılmaktadır. Pygale’da bir antik kentte bulunması gereken tiyatro, stadyum ve hatta büyük bir cadde kalıntısı bulunamamıştır. Bu durum yerleşimin küçük bir kasaba olması olasılığını akla getirmektedir. Efes’e su ulaştıran dört suyolundan biri olan Değirmendere suyolu kentin doğusundaki dağların eteğinden geçmektedir. 5.yüzyılda bu suyolundan ayrılan bir kolla kentin su ihtiyacı karşılanmıştır. Efes’ten Arvalya’ya giden Kutsal yolun kıyıyı takip ederek buradan geçmiş olma olasılığı vardır. Bu durumda duvarın kemerli olan alt bölümü de bu yolun geçmesini sağlamış olabilir. Yapılan kazılarda peristilli ve atriumlu (orta avlu) villanın bazı duvarları tespit edilip, dükkan olarak kullanılan küçük bölümlerin temelleri bulunmuştur. Deniz içinde kalan bölümde Bizans dönemine ait üç nefli bir kilisenin varlığı belirlenmiştir.
- EKODOSD’TAN AÇIKLAMA
Pigale’nin yaşatılması için tüm kurumlardan destek isteyen Kuşadası EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, Pigale ilgili çalışmaları bir dosya haline getirdiklerini ve ilgili makamlara ileteceklerini söyledi. Pigale’den bir çok kimsenin haberi bile olmadığına dikkati çeken Kuşadası EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, “ Binlerce yerli yabancı insanın geldiği bu Kuştar plajında, pek çok insan bu kilisenin taşları üzerinde oturarak kitap okumuş, kimisi de balık tutmuştur. Hiçbirisi tarihin üzerinde oturduğunun farkında bile değildir. Tusan Otel arkasında bulunan ve şu anda göl görünümünde olan kentin limanının bir kanal ile denize bağlandığı bilinmektedir. Deniz kıyısında ve su içinde antik limana ait olduğu düşünülen blok taşlar bulunmaktadır. Bu taşların birçoğu geçmiş yıllarda buraya açılan kanal çalışmalarında maalesef kepçelerle tahrip edilmiştir. Kıyı şeritinde doğal etmenler sonucu tahrip olmuş kemerli yapılara ait izler görülebilmektedir. Tarihin üzerinde yürüdüğünü bilmeyen pek çok insan kemerli yapıların tahrip olmasına neden olmakta ve çevre kirliliği yarattığı görülmektedir. Kentin Kuzey kısımlarında muhtemelen dönemin zenginleri tarafından villa olarak kullanılan mekanlar yer almaktadır. Düzgün kesilen anakayalara yapılan villaların günümüzde denizin içine kadar uzandığı görülmektedir. İçi deniz kumuyla dolan antik balık havuzları, villaların hemen yanı başında durmaktadır. Her gün Pygale’nin zengin villalarının olduğu alana pek çok amatör balıkçı gelerek, nerede balık tuttuğunu bilmeden oltasını sallamaktadır. Amatör balıkçıların geçtiği yol üzerindeki zengin villalarının zemininde daha 2010 yılına kadar mozaikler bulunmaktaydı. Bunların korunmasıyla ilgili gerekli bilgilendirmeleri yapmıştık. Ne yazık ki korunamadığından bu mozaikler geçen süreç içinde tamamen tahrip oldu. Bugün mozaiklerden geriye taşları sayılabilen birkaç parça kaldı. Kemerli yapıları taşıyan kalın tuğlalar şimdilik sağlam görünüyor, ancak üzerinden bu şekilde geçildiği müddetçe ne kadar dayanır pek bilinmez. Hemen her gün amatör balıkçıların, Cumartesi-Pazar günleri piknikçilerin istilasına uğrayan bu alanın hoyratça kullanıldığı ve çevrenin korkunç bir şekilde kirletildiği görülmektedir. Enteresan olan da bu kirliliğin içinde hala nasıl piknik yapılmaya devam edildiğidir. Pygale aslında kayıp bir kent değildir. Sorun onu göremeyenlerdedir Eğer hala görülmeyip sahip çıkılmazsa, Pygale işte o zaman kayıp kent haline gelecektir. Gelecek nesillerde Pygale’yi Kuştur bölgesinde bir otel sanacaktır. Kuşadası’nın hala doğal ve kültürel zenginlikleri vardır. Bu zengin değerler göz ardı edilerek yavaş yavaş tüketilmekte, büyük bir hırs ve hızla öncelikler farklı alanlara yönelmektedir. Tüm bu değerler Kuşadası’nın şansıdır. Turizm bir kazanç kapısıdır. Sahip olduğumuz doğal ve kültürel değerleri, koruma-kullanma dengesi gözeterek kullanabildiğimiz sürece turizm ayakta kalabilir. Turizmin var olması ve sürdürülebilir bir turizmin gerçekleştirilmesi için bu değerlerin mutlaka korunması gerekir “ dedi.