On günlük bayram tatili herkesi olduğu gibi bizi de mutlu etmiş ve Ege planları hemen yapılmıştı. Sabahın ilk ışıklarında, içimizi ürperten serinlikle birlikte yola koyulduk. Bir süre durmaksızın yol aldıktan sonra Manisa yakınlarında; göz alabildiğine yeşilin hâkim olduğu, sarmaşıklarla fethedilmiş çardak adalarından oluşan, şirin mi şirin bir yerde mola verdik. Yolun tüm yorgunluğunu unutacağımız ve zihnimize pelesenk olmuş Ege lezzetlerini tadacağımız bu yerde, hızlıca verilen siparişin ardından beklemeye başlamıştık. Kadim dostumuz zeytin yağının baskın olduğu bir masada, çökelek peyniri, taze domates, çıtır biber ve iyi demlenmiş çay eşliğinde yapılan kahvaltının vermiş olduğu mutluluk üstüne, bir de Ege insanının güler yüzlü ve samimi davranışları da eklenince, keyfimiz bir kat daha artmıştı. Tattığımız lezzetlerin ve bulunduğumuz bu cennet köşesi bahçenin verdiği rehavete rağmen yola koyulmuş, Sabuncubeli’ni aşarak bizi selamlayan güzel İzmir’e ulaşmıştık. Rutin kordon ziyaretimizi yapmak yerine yola devam etmek zorunda olduğumuz için, vuslatı başka bahara bırakıp, Aydın Söke yoluna doğru yöneldik. Söke yakınlarında; kasalar içinde sıralanmış sarılı, yeşilli taze incirler ve iğne oyalı yazmasıyla, güneşten kavrulmuş gülümseyen yüzüyle Ege’li teyzem karşıladı bizi;
- Hoşgediniz gızım, alıve şudan tobayı seçive gendin.
-İki kilo ver teyzecim.
- Açcık fazla odu emme osun gari. Hadi uğurla ola gızım…
Şehirde alışık olduğumuzun aksine, bu içtenlik ve daha ucuza satmaya çalıştığı ürününü bize seçtirmiş olması çok hoşumuza gitmişti. Bu güzel teyzemi incirleri ile baş başa bırakıp, bal tadındaki bardacıkları yiyerek yola devam ettik. Keyifli ve güzel bir yolculuk sonrası nihayet, hatıralarını bir ömür yanımda taşıyacağım baba ocağı Milas’a ulaşmıştık…
Sodra Dağı’nın eteklerinde ve kendi adıyla anılan ova üzerinde kurulmuş; adını rüzgarlar tanrısı Ailos’un soyundan gelen Mylasos’dan almış; Karya İmparatorluğu’na başkent, Menteşe Beyliği’ne şehir ve bendenizin çocukluğuna şahit Milas… Tarihi kalıntıları, eski mahalleleri, çarşısı, renkli halıları, zeytini, balı ve meşhur Salı pazarıyla sevimli kalabilen ilçe…
Yolculuğun verdiği yorgunluğa aldırış etmeden, ailem ve beni yıllardır bağrına basmış olan mahallem ile hasret gidermiştim. Anılar ekseninde geçmişi andıktan sonra yorulmuş ve bu güzel şehri ayaklarımın altına seren evimizin terasında; annemin teneke saksılardaki fesleğenlerinin kokularını içime çekerek yerde uzanıp, ışıl ışıl parlayan samanyolunu seyrederken uyuyakalmışım. Sabah uzaklardan gelen horoz sesi, kaynayan taze çayın tüm odayı saran kokusu ve annemin mutfaktan gelen kahvaltı hazırlıkları sesleriyle uyandım. Kahvaltıda her zamanki gibi tüm hünerini ve özveriyi gösteren annem, kızının bir hekim olduğunu hatırlamışçasına kahvemizi yudumlarken yakınmalara başlamıştı: uykuya dalmasına izin vermeyen, karşı konulamaz şekilde sürekli bacaklarını hareket ettirme ihtiyacı hissettiren, bacak ve ayak ağrılarından dem vuruyordu. Ağrıların genellikle akşama doğru ortaya çıktığını ifade ederken, gün içinde hareket esnasında ağrısının olmadığını ve daha çok otururken veya yatarken olduğunu anlattı. Annem tipik olarak Huzursuz Bacak Sendromu’nu tarif ediyordu.
Hadi gelin, annemin de aklına getirdiği üzere bir hekim edasıyla size bu sorunu anlatayım…
Huzursuz bacak sendromunda belirtiler istirahat esnasında belirginleşir. Günlük hayatta ise genellikle işten eve geldikten sonra akşamları dinlenirken hissedilir. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Her yaşta hatta çocuklukta bile ortaya çıkabilir. Çocuklarda büyümeye bağlı ağrılar olarak algılanabilir. Tanı, ayrıntılı bir öykü ve fizik muayene sonrası konulur. Demir eksikliği anemisi, çinko eksikliği, B12 vitamini eksikliği, diyabet ve artrit de bu hastalığın oluşmasını kolaylaştırır veya buna neden olabilir. Bu nedenle ayrıcı tanıda kan tetkikleri, EMG ve uyku testi gerekebilir.
Peki tedavisinde ne yapalım?
İlaç tedavisinin yanında bacakların sıcak su içinde bir süre tutulması kasları gevşeteceğinden rahatsızlığı azaltabilir. Bacaklara masaj yapılması ve germe gevşeme egzersizleri rahatlatıcı olacaktır. Bacaklara sıcak veya soğuk uygulama yapmak iyi gelecektir. Stres, her hastalıkta olduğu gibi rahatsızlığı arttıracağından uzak durmakta fayda vardır. Yorgunluk bu hastalık gelişimini tetikler. Bu yüzden uykusuz kalmamaya ve genellikle aynı saatte yatıp kalkmaya özen gösterilmelidir. Düzenli bir şekilde her gün egzersiz yapılmalı ve kahve tüketimi azaltılmalıdır.