İyilerin kaybedip, kötülerin kazandığına inanılan günlerden geçiyoruz. Birçok noktada zarafetin algılanamadığı, mütevazılığın erdem sayılmadığı, dürüstlüğün kazandırmadığı, sahip olunanın göze sokulduğu, düşene bir tekmenin de vurulduğu, entrikaların, yalanların çokça olduğu, eleştirinin övgüden fazlaca yer bulduğu, hoşgörünün sadece şarkılarda kaldığı zamanlardayız sanki…
Peki tüm bunlar sadece günümüze özgü yaşananlar mı yoksa Adem ile Havva’dan beri hayatın döngüleri benzer ya da aynı mıydı? Ben hala Gülen Gözler’deki gibi filmleri çocukluğumdaki duygularla izleyen, bugün de yarın da hep sevginin, iyiliğin kazanacağına inananlardanım. Tüm inançlarda iyiliğin gücü anlatılırken kötülerin kazandığına inanmak sadece küçük resmi görme seçimi bence.
Mesela Dr. David Hawkins’in “Güce Karşı Kuvvet” kitabında söz ettiği araştırmasında pozitif ve mutlu bir insanın yaydığı enerjinin 90.000 insanın düşük enerjisini, sevgi dolu yaşamı olan ve hayata saygı gösteren bir insanın enerjisinin ise 750.000 insanın yaydığı düşük enerjiyi dengelediğinden bahsediliyor.
Bunu ve araştırdığında karşına çıkan birçok veriyi gördükten sonra bile kötülerin dünyasında iyi olsam, negatiflerin arasında pozitif olsam ne olur ki diyenlerden misin? Ya da ihtiyacı olan birine yardım etmek için geniş maddi imkânlara sahip olmayı veya hayat şartlarının istediğin noktaya gelmesini bekleyenlerden mi? Peki sadece gülümsemenin, bazen karşındakinin derdini dinleyip seni anlıyorum demenin gücünü hatırlatsam. Gerçek bir dostun olmasının hayatın en büyük konforlarından olduğunu, yürekten sevmenin ilaçtan daha iyi geldiğini, birinin gerçek sevgisini asla parayla alamayacağını ve zaten senin de bunları bildiğini söylesem. Bazen hiç tanımadığın biri sadece nasılsın denmesine, bazen de gözlerinin içine bakılıp gülümsenmesine ihtiyaç duyuyor desem. Sokağındaki kedilere, köpeklere sıcak havada su koymak ve evindeki yemeği paylaşmak için sadece biraz emek gerektiğinden bahsetsem. Bulunduğun dünyanın doğasını korumak için göstereceğin sorumluluk ve hassasiyetinle kolayca el verebileceğine dikkat çeksem. Bir çocukla oyun oynamak için biraz vaktin yeterliliğini anlatsam mesela, güler misin bana ya da olabilir der misin?
Aslında yaptığın iyiliği, verdiğin mutluluğu, ettiğin yardımı, söylediğin olumlu sözü kısacası yaşattığın her şeyi başkasına yapıyor görünsen de tüm bunlarla kendi hayatına dokunduğunu fark etsen; yapmaya yanaşmadığın çok basit bir iyiliğe, cimrilik yaptığın sevgiye bir gün senin de ihtiyaç duyabileceğini ve sana da böyle davranılacağını bilsen yine aynı olur muydun? Yaptığın tüm güzellikleri, değdiğin hayatları çoğaltmak istemez miydin, daha iyi olmaya çabalamaz mıydın?
İyiliğin, sevginin, güzel olan her şeyin mucizesi her zaman her yerde, o zaman bu mucizeyi görmek için uygun şartları bekleme! En mutsuz olduğun anda başkasını mutlu et, et ki mutluluğun nasıl bulaşıcı olduğunu yaşa. Çünkü beklentisiz yapılan her iyilik, karşılıksız verilen her sevgi, uzatılan her yardım eli, sıcak her tebessüm bambaşka yerlerden çıkagelir ve nerede olursan ol seni bulur...
17.12.2018
Sinem Uğurgün