Hayalleriniz hayatınız kadar büyüktür

       Güneşin hiç doğmadığı bir pencereye sahip olanlar bir gün mutlaka güneşi görür mü? Bilinmez! Peki, güneşi görmeyi hayal eder mi? Sanırım bu yanıtlaması ilkinden daha zor bir soru. Çimenlerin üzerinde hiç sırtüstü yatıp yıldızları seyretmemiş biri aya gitmeyi değilse bile çimenlerin kokusunu mümkünü yok hayal etmemiştir. Yani demem o ki ne hayat yaşarsanız onu, bilemediniz bir fazlasını hayal edersiniz. Daha fazlasını değil. Diyeceksiniz ki nasıl olur canım böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Hayal sınır tanır mı? Öyleyse şöyle bir düşünün bakalım. Bu güne kadar ne hayaller kurmuşsunuz. Yani yaşadığınız hayattan ne kadar büyükler. Hayal etme ufkunuz ne kadar geniş. Bir gün Everest’e tırmanmayı hayal ediyor musunuz mesela? Yada seksen günde devri alem yapmayı hayal ettiniz mi hiç. Anadolu’nun bir köyünde çobansanız bir gün Cumhurbaşkanı olmayı hayal eder misiniz? Sınırları zorlayalım isterseniz. Trafik ışıklarında arabaların camlarını silen kimseli kimsesiz bir çocuksanız mesela gün gelip de bir aileye sıcacık yuvaya sahip olacağınızı, insanların sizi görmezden gelmeyeceğini, hayal edebilir misiniz? Peki, neyi hayal eder bu çocuklar hiç düşündünüz mü?  On binlerce lira değerindeki lüks otomobillerin içindeki insanların kendilerine uzattığı birkaç kuruşu minik avuçlarına alırken gelecek için ne hayaller kurarlar. İyi bir kapkaççı olmayı mı? Veya taptaze pespembe ciğerleriyle tineri soluyup doyasıya, o kadar doyasıya ki bir köprü altında olmadı bir duvar dibinde terki dünya etmeyi mi hayal ederler. Yoksa her çocuk gibi akşam yemekten sonra çikolata yemeyi mi, yatağa yattığında annesinin şefkatle üstünü örtüp saçlarını okşamasını mı?   Sınıfının ortasında arkadaşının kalbine sustalı çakıyı saplayan çocuk ne hayal kurar peki iyi bir mafya reisi olmayı mı? Üniversiteyi bitirip yüksek lisans ve doktora yapıp organize suç örgütü kurmayı mı mesela.  Ben örnekleri sıralarken siz düşündünüz mü hayallerinizi? Büyük olabilir elbette ama mutlaka yaşadığınız hayatın bir üstü hadi bilemediniz iki üstüdür. Yani kaç kişi Yemen’de sürgünde bir askerken yurduna dönüp onu işgalden kurtarmayı, idare biçimini değiştirmeyi, bir toplumun tüm değerlerini revize etmeyi hayal edebilir. Elbette hayallerde imkânsızlar gerçekleştirilir, yalçın dağlar aşılır, düz ovalar koşarak, okyanuslar yüzerek geçilir. Yedi başlı ejderhalar yenilir. Sevip sevip kavuşması imkânsız aşklarda vuslata erilir. Yoksulluğun pençesinde yaşayanlar kendini darı ambarında, o ambarda yaşayanlarsa darının sonsuzluğunu hayal ederler. Peki, gözünüz tok, gönlünüz hoşsa o zaman neyi hayal edeceksiniz. Haklının haksızdan korkmadığı, yetimin sırtının pek, başının sıvazlandığı, yüreğinde tanrının yarattığı her şeye sevgi besleyen insanların yaşadığı, uzun havaların okunmadığı, ağıtların yakılmadığı, beşikteki bebeleri için analarının gelecek kaygusu taşımadığı, hükmedenin hükmettiğini tebaası olarak görmediği, savaş tanrılarının kan istemediği ve üstelik kaf dağının ardında da olmayan bir ülke hayal eder miydiniz? Mesela!!! Boş hayal bütün bunlar gerçekte böyle şeyler olmaz diyorsanız eğer, bu yazdıklarımı okuyunca ben de size tekrar ediyorum. Hayalleriniz hayatınız kadar büyüktür. Kimsenin düşüncelerinizin özgürlüğünü kısıtlamasına izin vermeyin özelliklede kendinizin. Bakın Bernard Shaw ne demiş “ Dünyanın en hayalperest insanı, bisiklete binen adamdır. Bisikletin kendisini taşıdığını zanneder.” Sakın birilerinin ya da hayatın sizi taşıdığını zannetmeyin. Çünkü ya kendimizi taşırız ya da dünyanın en hayalperest insanından daha hayalperestiz demektir. Zor hatta imkânsız denilebilecek hayaller kurun. Sonrada onları gerçekleştirmek için harekete geçin. Haydi, ne duruyorsunuz! Ünlü düşünür Goethe’yi söylediği “ Düşünmek kolaydır, yapmak zordur. Dünyada en zor şey de düşünüleni yapmaktır.” sözünden dolayı bu Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal mahcup etmiş. Sizde başarabilirsiniz. Aydınlık bir gelecek, huzurlu bir yaşam, iyi yürekli mutlu insanların yaşadığı bir ülke hayal etmek kolay onu gerçekleştirmek mi? Daha da kolay. Öyleyse ne duruyorsunuz!!! Hayal etsenize... Sağlıcakla kalın. 

 

Bu haftanın şiirini Cahit Sıtkı Tarancı’dan

DESEM Kİ

Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,

Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,

Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.

Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,

Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.

Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,

Sende tattım  yemişlerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,

Hava kadar lazım,

Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin;

Nimettensin, nimettensin!

İnan bana sevgilim inan,

Evimde şenliksin, bahçemde bahar;

Ve soframda en eski şarap.

Bırak ben söyliyeyim güzelliğini,

Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber

Günlerden sonra bir gün,

Şayet sesimi farkedemezsen,

Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,

Bil ki ölmüşüm.

Fakat yine üzülme, müsterih ol;

Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini.

Ve neden sonra

Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,

Hatırla ki mahşer günüdür,

Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.       

Köşe Yazıları Haberleri