İyiler daima kazanmaz!!!

Hatırlar mısınız bilmem bir banka reklamı vardı, sloganı “İyiler daima kazanır” dı.
İyiler daima kazanmaz. Evet aslında iyiler ara sıra kazanır demek daha doğru olacak. Zira kazanmanın temelinde karşılık beklemek vardır. Karşılık bekleyince de yapılan iyilik olmaz bence. Öyle uzun ve sıkıcı tanımlarla kafanızı şişirmek istemiyorum. İyilik nedir ne değildir diye uzatıp kavram kargaşası yaratmak da istemiyorum. Bütün bunların hepsinden daha ziyade önemli olan iyiliğin neden yapıldığıdır. Öyle durduk yere hiçbir karşılık beklemeden yapılan yardım iyiliktir. Hatta o kadar ki sevap olsun hayır olsun diye yapılan yardım bile bence iyilik değildir. Yani eğer inancınızdan ötürü, iyilik yapıp sevaba girerim sonrada cennete giderim diye düşünüyorsanız bu da salt iyilik olmaz. Peki, öyle ise nedir yalın iyilik? Herhangi bir ihtiyaç sahibine sırf onun ihtiyacını karşılamak adına yapılan yardım. Kimseden Yaradan dan bile karşılık beklemeksizin. Size uzanmış bir eli tutmak destek vermek. Ve bundan haz duymak hafifleyip tüy gibi dolaşmak yeryüzünde. Bir detay daha var elbet ve daha zor olanı belki bu. Kendi kendinize bile bir paye bir övünç çıkarmadan yapabilmek bunu. Cesaret ister mangal gibi yürek ister. Elbette engin bir hoş görü, darda olanın halinden anlamak ister. Sokakta yürürken muhtacın, garibin, dertlinin seviyesine inmeyi başarabilmek ister. Yani kafanızı göklere değil yerlere eğmeniz bakışlarınızı olmadık köşelere çevirmeniz gerekir. Belki kuytu bir çay ocağında tabureye bile yoksulluk duygusuyla eğreti oturmuş yarım bardak çayın içinde boğulmuş bir adamın gözlerine bakacak cesaret ister. Hemen yanı başınızdan hayalet misali geçen kaldırımda yürüyen kadının yüzüne çaresizliğin yerleştirdiği silik ifadeyi görebilecek göz ister. Daha da önemlisi bunları görünce kanayacak yürek ister. Bununla kalırsa pek kıymeti harbiyesi olmaz. Önemli olan bu silik ifadeli kadın, şu salaş çay ocağının bacağı sakat taburesine bile eğreti oturan adam için bir şeyler yapabilme kudreti ister. Şimdi hemen yahu biz kendi yağımızda zor kavruluyoruz birde her köşe başında gördüğümüze mi yardım edelim keşke olsa da yapabilsek demeyin. Ne miktar yardım yaptığınız değil ne iyilik yaptığınız önemlidir. Hatta günümüzde bunları görebilmek bile başlı başına bir meziyettir. Yoksulluğun ve çaresizliğin girdabına kapılmış bu insanlara uzatacağınız bir dost eli bile önemli bir iyiliktir. Bir tatlı tebessümü herkes verebilir. İçten bir merhabayı ancak cimriler esirgeyebilir insanlardan. Eminim ki hepinizde bunlardan bolca vardır. Biliyorum çünkü özümüz aynı sözümüz farklı olsa da. Bankamatik köşelerinde kaderiyle baş başa kalmış çocukların henüz hayatlarının baharında yüzlerinde ki umutsuzluğu görmek kadar, hastane koridorlarında ki kuyruklarda rahatsızlığının ızdırabından çok maruz kaldığı tutum nedeniyle acı çeken yaşlı teyzenin gözlerinde ki hüzün, sabahın kör karanlığında kıt kanaat geçine bildiği maaşı alabilmek için devlete yaşadığını ispata giden ak sakallı ihtiyarın kalabalığın içinde omuzlarına binmiş yalnızlığın yüküyle aklından nelerin geçtiğini anlamaya çalışmakta çokça acı verir insana. Bunları görmek bir meziyet değildir aslında Tanrının bahşettiği bir yetenek hiç değil. İnsan olmanın ve iyilik yapabilme yeteneğinin gereğidir. Karşılıksız, beklentisiz iyilik. Yapabilmiş olmak için, iyi olabilmek için iyilik. Mutluluğu çaresiz bir yüzün tebessümünde yakalamak için iyilik. Sağ elin verdiğinden sol elin bile haberi olmadan yapılan iyilik. Vazgeçin cimrilikten salt kendinizi görmekten benliğinize odaklanmaktan kutulun. Çevrenizde olup bitenleri hiç olmazsa izleyin. Tatlı dilinizi, güler yüzünüzü esirgemeyin bari insanlardan. Vermeye alışın yeniden tıpkı eskiden olduğu gibi. Saymayın verdiğiniz selamları, tebessümlerin muhasebesini yapmayın. Bir gönülden hal hatır sormanın maliyetini hesaplamayın. Trafik ışığından, bilgi levhasından farklı görün insanları fark edin yaşayanları. Fark edin ki fark edilenlerde bir kez olsun insan olduklarının ve birilerinin onları fark ettiğinin hazzını yaşasınlar. Hiç olmazsa bunu çok görmeyin bu yoksulluğun ezdiği çaresizliğin tükettiği insanlara. Evet iyiler her zaman kazanmaz çokça kaybeder. 1913 doğumlu rahmetli dedem “İyiler daima kazanmaz, hatta çoğu zaman kaybeder. Lakin bu Ülke ve bu Dünya kazanamayacağını bildiği halde iyilik, güzellik, doğruluk için mücadele eden iyiler yüzünden yaşanacak bir yer olarak kalır.” Demişti. Olsun varsın. Böyle kaybetmek kazanmaktan güzel!!! Tepkisiz kalmayın, sağlıcakla kalın.
            Bu haftanın şiiri Cahit Sıtkı’dan çok sevdiğim bir şiir. Zira yaşadığıma delil ;
 
HEP YAŞADIĞIMA DAİR
 
Bu gölge yer pazar günü,
Bu şehir, bu tren sesi,
Gök bildiğim bu mavilik,
Yeşil dallardan süzülen.
Oturduğum rahat koltuk,
Beyaz örtüsü masanın,
Sigaram, kahvem, gazetem
Elimin çizdiği kavis,
Kovmak için sinekleri;
Kolumda işleyen saat
Ve esnemem arada bir,
Hep yaşadığıma dair. 

Köşe Yazıları Haberleri