Farz edelim ki bir eğlence mekânındasınız.
Ses düzeyi yüksek olsa da yine insanların dediklerini duyabiliyorsunuz.
Yanınızda bir şeyler içen bir grup arkadaştan biri kitaplara vurmaktan söz ediyor ve bir diğeri birinin kolunu çekmekten bahsediyor…
Gözlerinizi kocaman açıp neler oluyor diye kendi kendinize soruyorsunuz.
Bir yandan başınızı kaşırken bir yandan da kelimeleri anlamanıza rağmen neden ne demek istediklerini anlayamadığınızı merak ediyorsunuz… Hoş geldiniz, tam da şu anda İngilizce deyimler dünyasında bulunmaktasınız!
Kelimelerin tek tek anlamlarına bakıldığında genel anlamını çıkaramadığınız ancak anlamı olan bir grup kelimenin oluşturduğu ifadeler deyim olarak tanımlanır. Bu ifadeler günlük İngilizce ’de çok sık kullanılırlar ve bu konu ile daha önce karşılaşmadıysanız, içeriklerini anlamanız neredeyse imkânsızdır. Bu ifadeler tıpkı Türkçe ’de olduğu gibi zaman içinde oluşmuş olduğundan, rastgele görünseler de çoğunlukla benzerliklere ve mecazlara dayanır.
Dil öğrenmekten bahsediyorsak, ders kitaplarından öğrendikleriniz ve gerçek hayattan öğrendikleriniz arasında büyük farklar görebilirsiniz. Çoğu öğrenme materyali daha formal yapıda hazırlandığından, gerçek hayatta insanların gündelik yaşamlarında kullandığı sokak ifadelerini ya da halk dili ifadeleri pek kapsamaz. Bunun farkına varan bir dil öğrenicisi de bu konuya özel ilgi göstermek durumunda kalır. Deyimleri ya da deyimsel ifadeler içeren atasözlerini anlamanın kilit noktası, onları hiçbir zaman sözcüğü sözcüğüne çevirip yorumlamaya kalkmamaktır. Deyimler dünyasının içine girince de hem zor hem de bir o kadar eğlenceli olacağını iddia ediyorum!
Deyimler dünyasına girdiğinizde fark edeceğiniz diğer bir durum da, kendi dilinizde benzer bir durumun başka mecazlarla ifade edildiğidir. Bu da tamamen toplumsal, kültürel ve gündelik yaşam tarzının farklılığından kaynaklanmaktadır. Örneğin, İngilizce ‘de “The grass is always greener on the other side (of the fence)” – “Çim çitin öteki tarafında her zaman daha yeşildir” - ifadesi bizim kültürümüzde bir anlam ifade etmezken, “Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür” dersek, işte tam da anlam yerini buluverir değil mi? Yukarıda da bahsettiğim ve kişinin duyduklarını anlamlandıramadığı “kitaplara vurmak” (hit the books) ifadesinden de aslında kastedilen fiziksel olarak kitaplara vurmak, yumruklamak değildir. Üniversite öğrencileri arasında çok çalışan kişilere yönelik kullanılan yaygın bir İngilizce deyim olarak, basit anlamıyla “çalışmak” demektir. Aslında tam tabiri kullanırsak “ineklemek” diyelim. Öte yandan, birinin “kolunu/bacağını çekmek”ten (pull one’s leg) bahsettiklerini duyar gibi olduğunuz ifade ise o kişiyle “dalga geçmek” anlamında kullanılan ve yapılan bir şakadan bahseden bir deyimdir.
Benzer şekilde, bir kişinin yeşil parmaklara (have green fingers) sahip olduğunu hayal etmek çılgınca gelebilir ama asıl söylemek istenen o kişinin bitkilerden iyi anladığıdır.
Bu örnekleri yazmakla ve anlatmakla bitirmek mümkün değil. Daha önce de dediğim gibi içine girdiğinizde çok keyifli, dizlere kültürel ipuçları da veren engin bir deniz. En azından kendinize günde 1 ya da 2 tane bu ifadelerden öğrenme görevi verip ve bunları uygun durumlarda kullanmaya çalışarak bu durumu keyifli hale getirebilirsiniz. Doğal ifadeler kullanmak istiyorum aynı gündelik yaşamdaki gibi diyorsanız deyimsel ifadeler ve atasözleriyle biraz daha yakından ilgilenin derim.
Takipte kalmaya ve merak etmeye devam edin. Haftaya yeni konumuzda görüşmek üzere. Arayı açmayalım (keep in touch)!