Öğretmenlik Zor Zanaat…

Ben öğretmenim çocuklar,
Usul usul ince
Bereketli yağmurlar gibi yağmak isterim üstünüze
Çalsın bütün ziller tepelerden, doruklardan
Yine bugün son dersiniz benden”   (Coşkun ERTEPINAR)
 
Uzun bir aradan sonra 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesi ile böyle anlamlı bir günde sizlerle tekrar bir yazıda buluşmanın heyecanını yaşıyorum. Bu heyecanda her zaman sahip olmaktan onur duyduğum eğitimci kimliğimin etkisi de çok büyük şüphesiz.

Öncelikle, ebediyete intikal ederek aramızdan ayrılan tüm öğretmenlerimize Allah'tan rahmet diliyor, eğitime uzun yıllar hizmet vermiş emekli öğretmenlerimiz ile halen görevleri başında olan tüm öğretmenlerimizin de 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü yürekten kutluyorum.

Birçok ülkede Öğretmenler Günü kendi kültürel ve tarihi özelliklerine, okul tatil günlerine göre, yerel bir öğretmenin ya da eğitimde kilit rol oynayan önemli kişilerin ölüm ya da doğum gününde kutlanmaktadır. Örneğin, Çek Cumhuriyeti’nde evrensel eğitimin ilk savunucularından Jan Amos Comenius’un doğum günü olan 28 Mart günü Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.

Ülkemizde ise, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk Millet Mektepleri’ni açtığı ve Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliğini kabul ettiği tarih olan 24 Kasım 1928 tarihi, 1981 yılının 24 Kasım’ından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal Atatürk’e "Millet Mektepleri Başöğretmenliği" ünvanını 11 Kasım 1928'de yaptığı toplantıda vermiş ve bu ünvan, 24 Kasım'da Millet Mektepleri Talimatnamesi'nin yayımlanması ile resmileşmiştir.

Yetişmemizde ve gelecek nesillerin de yetişip şekillenmesinde, aydınlık gelecek için beslediğimiz düşüncelerin ve hayallerin tümünde şüphesizdir ki öpülesi elleri olan öğretmenlerimizin kıymeti paha biçilemez. İnsan yetiştirmek, eğitmek ve öğretmek aynı zamanda toplumu ve geleceği şekillendirmek demek olduğundan yeryüzündeki en zor ve en değerli iş yani “kutsal meslek” olarak adlandırılır ve insanlık için hayati önem taşır. Toplumu şekillendirme ve ülkenin geleceğine yön verecek genç nesilleri yetiştirme görevini üstlenmiş olmanın öğretmenlere ağır bir sorumluluk yüklediği de açıktır. İlkokuldan itibaren üniversite hayatı bitene kadar sayısız öğretmen ya da eğitimci tanıyor ve bazılarının ise hayatımızdaki muhteşem dokunuşları, gözlerindeki sıcacık sevgi dolu ışık ile unutulmazlığa imza attıklarına bizzat şahit oluyoruz. Bütün bu süreç içerisinde en çok ilkokul öğretmenlerimizin bizlerde iz bıraktığını düşünüyorum. Ailemizden sonra tanıştığımız ilk öğretmenimiz ne kadar vazgeçilmez ne kadar da hayran olunası insandır çocukluk dünyamızda. Aradan yıllar da geçse ilkokul öğretmenim gözümde ve yüreğimde bir idol olarak asla yerini kaybetmedi. Işığına her zaman ihtiyaç duydum büyüsem de. Sonrasında ise ortaokul ve lise yıllarımı geçirdiğim okulum – Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesi – eğitim hayatıma, geleceğime ve kariyerime karar vermemde, mesleğimi seçmemde, kendimi ve yeteneklerimi keşfetmemde kilit rol oynayan öğretmenlerimi tanımama vesile oldu. Her biri işini aşkla yapan yüreğini bu işe adamış eğitimcilerdi. Hepimiz şanslıydık. Onlar bizi çok sevdi. Yıllar sonra geriye baktığımda sevecen ve şefkat dolu hallerini hatırlıyorum. Tavırlarıyla, yaklaşımlarıyla, konuşmalarıyla, kıyafetleriyle örnek olup, sadece sınıf içinde sınırlı olmayan iletişimleriyle hep elimizden tuttular. Gözümde hepsi zirvedeki birer yıldız. Varlıklarına minnettarım…

Bir eğitimci için en değerli şey işte böyle güzel hatırlanabilmek ve iz bırakabilmektir hafızalarda. İçimizdeki cevheri üstün yetenekleriyle şekillendirerek, kendimizi keşfetmemize rehberlik ederek toplumda iyi yerlere gelmemize, duyarlı ve yaralı birer birey olmamıza vesile olan bu güzel insanların ortak yönü, gönüllere dokunmuş olmalarıdır. Yani diyeceğim o ki bu işi sevmeyen yapamaz, yaratamaz, mutlu olamaz, mutlu edemez, ışık tutamaz. Sizi siz yapan özellikler bu mesleğin doğasına aykırı düşüyorsa, sonu hüsran demektir. O yüzden de özellikle ülkemiz koşullarında cefası ve maneviyatı ağır basan, ülkemizde maalesef maddi anlamda hala hak ettiği karşılığı alamayan (Türkiye’de öğretmen maaşları OECD ülke ortalamalarının altındadır- OECD,2011), emek ve sevgiden beslenen bu kıymetli mesleği istemeden, sevmeden icra etmek mümkün değildir. Ancak, sadece manevi duygular, değerli öğretmenlerimizin işlerinden tatmin ve mutlu olmaları için tabi ki yeterli değildir. Ümit ediyor ve diliyorum ki, topluma gelecekte hizmet edecek olan insan gücünü ve bireyleri yetiştiren, şekillendiren değerli öğretmenlerimiz, yakın zamanda ülkemizdeki eğitim politikalarının şekillenmesinde daha aktif rol alabilirler ve her anlamda layık oldukları koşullar içerisinde mesleklerini yürütmeye devam ederler.

Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün de ifade ettiği gibi, "Milletleri kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır." 

 
 
 

Köşe Yazıları Haberleri