SEVGİ DİLİ

Yıllar önce bir iş toplantısında uzun süre aklımda kalacak bir söz işitmiştim. Söyleyen kişi hepimizin bildiği iş adamlarından biriydi. Bana sürekli soruyorlar bildiğiniz diller diye ben de onlara hep aynı cevabı veriyorum çünkü dünyayı dolaşırken herkesle konuşup anlaşabildiğim tek bir dil var demişti. Biz cevabını merakla beklerken aslında çok da seçenek olmadığını duyduktan sonra anlayacaktık.
O dil sevgi diliydi, tüm canlıları harekete geçiren, bu hayatta en çok konuşmaya ihtiyacımız olan, yaradılışımızın mayasında bulunan sevgi.
Yaptığımız her işe kattığımız sevgi mutluluğun yolu değil mi aslında? Şimdilerde yaptığımız bir şeye güzel olmuş diyene söylüyoruz ya hafifçe dalga geçerek sevgimi kattım diye, gerçekten sevgiyi katabilmek güzelleştirmez mi ne yapsak? Bilimsel birçok araştırmada, deneyde aynı şey ortaya çıkmıyor mu? Mesela ben alıkoyamıyorum kendimi, yerleri özenle silen temizlik görevlisini izlemekten, servisini tatlı dille en profesyonel şekilde yapan garsona hayranlıkla bakmaktan, sahnede şarkısını söylerken yaşayan sanatçıyı çılgınca alkışlamaktan, çiçeklerine sevgi sözleri söyleyen bahçıvana imrenmekten, bebeğine sımsıkı sarılan anneye tebessüm etmekten, sevgiyle bakan bir çocuğun başını okşamaktan…
Hayatta gerçekten sevdiği şeyler için çektiği tüm sıkıntılara daha rahat göğüs germiyor mu insan?
Ya da daha kolay olmuyor mu katlanmak, değiştiremediğimiz ama içinde bulunmak zorunda olduğumuz şeylerin negatifi yerine pozitif yanlarına odaklanınca…
Birçok duyguyu hızla yaşadığımız, sorgulayacak zamanı ayırmadıkça gerçek duygunun ne olduğunu bile kestiremediğimiz günümüzde, sevgiyi yaşamaya da düşünmeye de vakit ayırmak gerekiyor sanki; sonra da sevdiğimiz her şeye sıkıca sarılmak, sevgi diliyle ulaşamadıklarımızdan uzaklaşarak, içimizdeki sevgiyi konuşabildiğimiz her yerde büyütmek…

Köşe Yazıları Haberleri