Denizin Dibi Köşesinden Umut Dolu Yarınlara Merhabalar Sevgili Okuyucular,
Her saat bir önceki saati geçmek için koşturuyor, yetmiyor saniyelerin ağır ağır vuruşu dakikaların yavaşlamasına. Bir an geliyor dağ gibi yıkıntıların içinden kapalı kapılar arkasından sesini duyurmaya çalışır gibi haykıran o mahzun, o yitik, o çaresiz beden, kurtarıcısına ciğerinin son nefesleriyle sesini duyurmaya çalışıyor. Aç, susuz, hareket imkanı kısıtlanmış bedeninin gereksinimlerini yerine getiremeyen ve psikolojisini mutlak sona hazırlamaya çalışırken kader, kısmet, şans adının önemi hiç bu kadar önemsiz olmamıştı talihinin. Ve bir kulak tarafından duyulmanın sevinci ile yaşama tutunmaya çalışan bebek, çocuk, genç, yetişkin, yaşlı, kadın, erkek, insan, hayvan adı ne olursa olsun artık ortak isimleri enkaz altındaki depremzedeler olan ve o kulağın sahibi hayat kurtarıcı belki ismi sonsuza kadar bir daha hiçbir yerde anılmayacak kişi, tarihin hiçbir yerine şahsi ismi yazılmayacak olan ve en acı tarafı da bunun farkında olarak canını dişine takıp, kendi hayatını hiçe sayıp, onlarca ton ağırlığındaki enkaz yığınlarının her deliğine gire çıka sesini duyduğu cana ulaşmaya çalışan ‘KAHRAMANLAR’ ile dünyanın belki de en acımasız yerinde göz göze gelmek, evinin bir bölümünde misafir etmek zorunda kaldığın ama yaptığı KAHRAMANLIĞA rağmen ona bir şeyler ikram edememenin verdiği mahcubiyetle, sana uzattığı eli tutabilmenin mutluluğu arasında yeniden doğuşuna sebep olan kişilerin dünyaya yeniden merhaba dediğinde iki elden ibaret olmadığını anladığında, koca bir ordunun senin için nasıl mücadele ettiğini, seni bulunduğun zor durumdan kurtarmak için nasıl savaştığını gördüğünde hayran kalmaman mümkün mü?
Masa başında telefonlara yetişmeye çalışan, fiziksel hiçbir şey yapamayıp maddi yardım yapan, kah evinden giymediği iki üründen birini veren, kah maddi durumu iyi olup yeni ürünler alıp veren, yardım merkezlerinde o ürünleri tek tek ayırıp kolilere koyan, o kolileri kapatan, bantlayan, üst üste depolayan, tırlara kamyonlara yerleştiren, yüzlerce kilometre direksiyon sallayan ve acelesi olduğu için canını hiçe sayıp hız yapmayı kendine bir çare olarak gören, bu ürünleri ulaşılan yerlerde indiren, ihtiyaçlar doğrultusunda ihtiyaç sahiplerine dağıtan, ulaşılamayan yerlere gerek hava yolu gerek deniz yolu ile yetişen bunlara katkı sunan, mobil yemek araçlarında yemek yapan, yemek dağıtan, tüm bu problemler yetmezmiş gibi ahlaksız yağmacılardan ortada kalan üç beş malı koruyan, çöp toplayan, çadır kuran, ambulans kullanan, damar yolu açan, hastaya müdahale eden, çekiç sallayan, matkap kullanan, vinç kullanan, kepçe kullanan, enkazlarda sürüne sürüne burnuyla ya da gözüyle depremzede arayan(varsa atladığım kişiler ki unutmaktan utanç duyarım oda benim eksikliğimdendir affınızla) adlarını yazmakla bitiremeyeceğim eğer hayatınızda canlı canlı hiç ‘SÜPER KAHRAMAN’ görmediyseniz işte gün bugündür ve şimdi görmenin tam sırası, televizyon ekranlarınızda, belki bir aynada ya da baktığınız her yerde dünyanın her yerinden binlerce ‘SÜPER KAHRAMAN’ görebilirsiniz.
Biz TÜRKİYE’yiz! Biz bir bütünün milyonlarca parçasıyız, her eksiğe, her yanlışa rağmen elimizden geldiğince birliğin beraberliğin her zaman bir parçası olacağız. Demokrasiye olan inancımızı yitirmeden, insan kalarak ve her zaman birbirimizi kollayarak, anlayarak, yardımlaşarak büyüyeceğiz, imkansızlıkların içinden mucizeler çıkartacağız, ümidimizi yitirmeyeceğiz, tüm yaralarımızı hep beraber saracağız hiç merak etmeyin…
Süper Kahramanların Önünde Saygıyla Eğiliyorum…
Sercan AKDERİN