Sadece Türkiye'de değil Amerika Birleşik Devletleri'nde de şu sıralar adından sıkça bahsettiren genç basketbolcumuz Alperen Şengün'e devlet nişanı verilsin mi? Son günlerde bu soru kafamda dönüp duruyor; hatta bunu düşünmekten uykularım kaçıyor. Bu sorunun aklımda yer etmesinin sebebi tabii ki efsane futbolcu ve aynı zamanda basketbol ve siyaset gibi konularda da uzman olan isim Rıdvan Dilmen. Alperen henüz 20 yaşında ve NBA'de ikinci sezonunu oynuyor. NBA tarihinde triple-double yapan en genç pivotu oldu. Gerçekten müthiş bir başarı. Geçen yıl 9.2 olan sayı ortalamasını bu sezon 15.2'ye çıkarttı ve ribaund ortalaması ise 5.5'ten 9.0'a kadar çıktı. İstatistiksel olarak çok iyi bir noktaya geldiği gibi izleyenlere keyif veren ve yaşına göre çok olgun bir oyun oynadığı da ortada. Nikola Jokic gibi eşsiz ve MVP olmuş bir oyunucunun adeta varisi konumuna gelmek üzere. Oyun zekası, fiziğine göre üst düzey hızı, mevkiine göre çabuk bir oyuncu olup eşleşmelerde rakibini etkisiz hale getirmesi ve meşhur ayak oyunları Alperen'in hücumda bu kadar etkili ve izlenebilir olmasını sağlıyor. Her şeyden de önemlisi üst düzey saha görüşü sayesinde yaptığı estetik ve bir o kadar beklenmedik asistler ile şu sıralar herkesin dikkatini çekmeyi başarıyor. Gel gelelim Houston Rockets şu anda NBA Batı Konferansı'nda son sırada yer alıyor. Takımda yıldız diyebileceğimiz tek isim 34 yaşına gelmiş olan Eric Gordon ve onun da etkisi olduça azalmış durumda. Takımda bulunan on yedi oyuncunun on ikisi 24 yaşının altında. Kısacası gerçekten de başarısız bır takım. Alperen'in müthiş istatistiklerinden bahsetmişken bu istatistikleri de vermek gerek. Takımın sonuncu sırada olup rekabetten kopması Alperen'in müthiş oyununa gölge düşürmez elbet; ancak biraz bekleyip Alperen'in bu istatistikleri, takımının kazanmasına ve playoff oynamasına etki edecek mi bir bakalım. Devlet nişanı kriterleri nelerdir ben Rıdvan Dilmen kadar bilmesem de tahmin ediyorum ki Alperen'e verilecekse Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu'na da o nişandan birer tane verilmeli. Mehmet Okur, Detroit Pistons ile NBA 2003-2004 sezonu şampiyonluğunu kazandı; 2007 yılında All-Star maçına seçildi. Belki o sezon Steve Nash sakatlanmasa Memo seçilemeyecekti, ama olsun sonuçta bu başarıya imza atabilen tek Türk basketbolcu. Detroit Pistons sonrası gittiği Utah Jazz ile dört sezon üst üste playoff yapma başarısı gösterdi; takımın bu başarısında Mehmet Okur kilit isimlerden biriydi ve başarıya doğrudan etki ediyordu. Döneminin ötesinde bir pivot olmasının yanı sıra karakteri ile de NBA'de hala saygıyla anılan bir efsanedir. Hidayet Türkoğlu'na gelelim; yaklaşık on beş yıl boyunca NBA'de kalmak gibi müthiş bir iş başardı. On bir sezon playoff oynadı; aslında Los Angeles Clippers sezonlarını katmasak daha doğru olur, artık eski etkisi kalmamıştı. Yine de 2008-2009 sezonunda Orlando Magic'i finale götürmesi bile bambaşka bir başarıydı. Final serisinin ikinci maçını izleyenler Hedo'nun Kobe Bryant'a son saniyede yaptığı blok ile maçı uzatmaya götürmesini hatırlayacaktır. Bahsetmek istediğim şey aslında tam olarak bu; normal sezonda bazen istatistikler oyuncuyu olduğundan iyi gösterebilir. Esas önemli olan kritik maçlarda kritik sayıları atmak veya kritik bir blok yaparak maçın kaderini belirleyecek bir oyuncu olmak. İstatistiklere bakınca Hidayet'in saha içinde yaptığı işi pek doğru anlayamayız aslında. Takıma etkisi istatistiklerden çok daha fazlaydı; zor anlarda sorumluluk alması, son topları kullanması, takımın yönlendiricisi olması gibi çok önemli özelliklere sahipti. 2009 NBA Finalleri'ni Los Angeles Lakers'a karşı kaybettiler ama bu final serisi belki bir Türk basketbolcunun bireysel olarak en parladığı an oldu. Aslında topu Alperen'den alıp Hidayet Türkoğlu ile Mehmet Okur'a atmamın sebebi bu. Gerçekten efsane olmak için ve Türk spor tarihinin en başarılısı olmak için bir maç hatta bir sezon yeterli değildir bana kalırsa. Başarı bir süreçtir, çıktığın noktada kalabilmektir. Ayrıca bu spor kazanmak için vardır ve ben istatistikten ziyade performansın başarıya etkisini daha üst noktaya koyuyorum. Mesela Cedi Osman ve Furkan Korkmaz'ın NBA'e gitti vakitlerde hepimiz yine çok heyecanlanmıştık. Her ikisi de bazen çok iyi maçlar oynadılar, çok iyi istatistikler yakaladılar; maalesef ikisi de istikrarlı olamadı ve başarıda kilit faktör olan oyuncular haline gelemedi. Takım yapıları değiştikçe performansları da değişti, bazen iyiye bazen kötüye gitti. Bu sebeple en azından bana umduğumdan azını verdiler ve heyecanımı kursağımda bıraktılar. Şahsi fikrimdir ki Alperen Şengün durmadan ileriye gidiyor; ayrıca istikrar olarak Cedi ve Furkan'ın önünde. Kariyerine bu şekilde devam ederse belki Türk basketbolunun en önemli ismi olacaktır. Yine de bir şeylere karar vermek için çok erken; hem hayal kırıklığına uğramamak hem de her şey iyi giderken Alperen'in sırtına gereksiz sorumluluk yüklememek için biraz sakin olmakta fayda var. Şu an hem oyunu hem de karakteriyle Houston şehrinin sevgilisi haline geldiği ortada; NBA'deki rakip takım oyuncuları bile Alperen'den bahsediyor. Ben yine de diyorum ki az önce bahsettiğim başarılara imza atan basketbolcularımızı unutmayalım ve umalım ki Alperen de o başarıları yakalasın ve üstüne geçsin. Biraz bekleyelim ve Alperen'i izlemenin tadını çıkaralım; Alperen de daha rekabetçi bir takımla daha önemli maçlar oynasın, finallere çıksın, takımını şampiyonluğa taşısın, triple-double istatistikleri yapmaya devam etsin. Yani şimdi çoçuğa devlet nişanı versek sonra bir daha basketbol oynamasa ne anlamı var bunun? Bazı şeyleri hakettiğinden fazla övmek ve abartılı teveccüh göstermek ters tepebilir; bence biraz daha dikkatli ve mantıklı olalım. Alperen çok yetenekli, çok farklı ve izlemesi çok zevkli bir basketbolcu; bu yaşında kazandığı bireysel başarılar ile bizi çok mutlu ediyor. Sakatlanmadan uzunca yıllar NBA'de kalıp MVP ödülleri kazansın, şampiyon olsun, Hall of Fame oyuncular arasına girsin; biz de gurur duymaya devam edelim. Eminim ki Alperen Şengün'ün de hedefleri bunlardır. Ben de olsam NBA'de triple-double yapan en genç pivot olup Rıdvan Dilmen'in kriterlerini belirlediği devlet nişanını almaktansa, Hidayet abi gibi NBA Finalleri'nde takımımın en önemli oyuncusu olmayı veya Mehmet abi gibi All-Star seçilip NBA şampiyonu olmayı tercih ederdim. Umarım Alperen Şengün hepsini ve daha fazlasını başarır; en yukarı çıkması ve hiç inmemesi dileğiyle.