Umudun Cesareti

Son yazımı yazdığımdan bu yana, hayırlı ve ailevi nedenlerden ötürü biraz ara vermek zorunda kaldım. Umarım bu köşeyi düzenli takip edenler varsa fazla kusura bakmamışlardır.

ABD Başkanı Barack Obama'nın daha senatörken yazdığı kitabının adıdır; umudun cesareti. Geleceğe dair umudunuz varsa daha cesur olursunuz. Umudun bittiği yerde, yaşadığınız topraklarda çocuklarınızın geleceğini kurma cesaretiniz de biter, sonrasını hepimiz biliyoruz.

Bu köşede şimdiye kadar tekno girişimlerden, hızlı istihdam sağlamak için hızlı büyüme yaratan girişim modellerinden, internete bağlanacak nesnelerden ve gelmekte olan tüm bilişim devriminin bizim yaşamımızı nasıl değiştireceğinden bahsettik. Daha da önemlisi, çocuklarınızı gelmekte olan fırtınaya nasıl hazırlayacağınızı anlattık.

Türkiye'nin aktüel gündemi ile bu köşede anlatılan bugün veya yakın gelecekteki dünya arasındaki keskin kontrast bizleri umutsuzluğa sevk etmemeli.

Çetin Altan'ın ünlü deyişiyle, enseyi karartmayın. İnsanlık her zaman ileri gider ve IŞİD, Afganistan gibi ekstrem örnekler dışında hiçbirşey bunun dışında değil. Öyle ya da böyle teknolojiyi kullanacağız.

Bu ülkeden özgün, dünyayı etkileyecek yazılım / teknoloji projeleri çıkartamadık henüz ama kendi bölgemizi etkileyebilecek ölçüde önemli işlere imza attık.Peak Games, YemekSepeti, GittiGidiyor, vs. örnekler önümüzde duruyor.

Üstelik Bilişim Devrimi, daha önce görmediğimiz bir hızda dünyayı dönüştürmeye ve önümüze fırsatlar çıkartmaya devam ediyor. Moore Yasası olarak bilinen, eşit maliyete sahip mikroişlemcilerin hesaplama gücünün her 18 ayda bir 2 katına çıkacağını (yani her 18 ayda bir aynı paraya 2 kat daha güçlü bilgisayar alacağınızı) söyleyen yasa yaklaşık 40 yıldır yürürlükte. Bunun anlamı, bundan on yıl öncesine kıyasla çok daha ucuz maliyete inanılmaz bilişim kaynaklarına erişiminiz var demek.

Teknoloji dönüşümlerinin 6 ortak özelliği var, bunlar İngilizce anlamlarıyla 6D olarak ifade ediliyor : Digitize, Deceptive, Disruptive, Dematerialize, Demonetize ve Democratize. Türkçe'ye dijitalleşme, yanıltıcı büyüme, altüst etme, gayri maddeleştirme, gayri parasallaştırma ve demokratikleştirme olarak çevrilebilir.

İlkinin anlamını hepimiz biliyoruz. Halihazırda dünyada kullanılan bir hizmeti veya malzemeyi dijitalize etme ve gereksiz kılma.

Bu erken aşamalarda, bu köşede daha önce okuduğunuz yanıltıcı ama istikrarlı küçük büyüme adımlarıyla başlıyor ve pazar / ürün uyumu gerçekleştiğinde pazarın kurallarını geri dönüşsüz biçimde dönüştürücü bir hale bürünüyor.

Bu dönüşümün en önemli özelliklerinden biri, maddeye bağımlılığı (örneğin yüksek stoklar gibi) gereksiz kılması. Uber'in insanların bireysel araçlarını kullanarak taksi hizmeti vermesini veya dünyanın en büyük bilişim firmalarının Amazon'un sunucu sistemini kullanmasını hatırlayın.

Bunun anlamı, işinizi büyütmek için ihtiyaç duyabileceğiniz, yeni eklenen mal / hizmetlerin marjinal maliyetlerin neredeyse sıfır olması ve böylelikle işinizi büyütme için önünüzde sermayesel bir engel kalmaması. AirBnb'nin yeni bir kiralık odayı sistemine eklemesinin maliyeti sıfır dolar, ama durum Hyatt veya Hilton zincirleri için aynı değil. Eskiden erişim imkanınız olmayan o kadar çok kaynağı ve bunları yönetecek yazılımları kiralayabilirsiniz ki, satın almanın imkansız olduğu günler yakın.

Son olarak bu değişim, kaçınılmaz olarak toplulukların görüş ve önerileriyle yürüdüğü için, süreci demokratikleştiriyor. Yani toplulukların nefret ettiği tekellerin ayakta kalma şansı yok, tıpkı internet usulü Jet Fadıl vakalarının yaşanma olasılığı olmadığı gibi. Merak edenler sikayetvar.com'a göz atabilir.

Bunları neden yazdım? Dünyayı değiştiren girişim ve yazılımların Türkiye'den olanaksızlık nedeniyle çıkmama olasılığının her yıl daha azaldığını belirtmek için. Kendimizle, kendi vizyonumuz, kendi zihinsel sınırlarımız ile yarışıyoruz. İlk yazıdaki Skype örneğini hatırlayın.

Sekiz milyon kişinin yaşadığı, eğitim sistemi skorları bizden çok ta parlak olmayan İsrail'in çıkardığı girişim sayısı Güney Kore'den, Türkiye'den hatta Çin'den fersah fersah öndeyse durup bir düşünmemiz gerek.

Bunu yazmak acı; ancak 21.YY'ın belirleyicisi olacak bilişim devriminde ürettiğiniz ve dünyaya kattığınız değer kadar varsınız. 1.5 milyarlık İslam Dünyası'nın modern dünyada aldığı, girişim, patent sayısı ve bilimsel ilerleme bazlı düşük seviyeli role bakarsak; Türkiye'nin özgün ve nadir durumu daha iyi anlaşılabilir. Yeni dünyaya katılamayanların kaderi, Doğan Kuban'ın nokta atışı deyimi ile, köleliktir. Sonuçta teknolojilerden mahrum kalmayacağız ancak; ya kendi ürettiğimiz yüksek teknoloji ürünlerini dünyadaki diğer örneklerle takas ederek yaşayacağız, ya da dünyaya demir, pamuk, maden vs. satarak yüksek teknoloji ürünlerini ithal edeceğiz. İkinci senaryonun kaçınılmaz sonucu, her sene dolar kuru ne olacak, yabancı sermaye ne oldu diye endişelenmemizdir. Üstelik bu durum, bir seçimde verdiğiniz ya da vermediğiniz oy ile değiştirilebilecek birşey de değildir.

Köşe Yazıları Haberleri