Hepi topu 47 yılda yoruldum insan olmaktan. Yalanları dolanları dinlemekten, art niyetli ikiyüzlülerle yüz yüze olmaktan. Entrikalara kumpaslara karşı hep tetikte olup önceden, bunları bozmaya çalışmaktan. Eli silahlı, düşüncesi kanlı bir dünya ya seyirci kalmaktan yoruldum. İyiyi güzeli doğruyu yıkmaya çalışanlara karşı siper olmaktan. Yürekten bir merhaba demesini bilmeyen yalancı insanlara mahkûm olmaktan. İyilerin azlığından ve çabuk ölmesinden, kötülerin çokluğundan ve de uzun yaşamasından. Yoruldum can dostlarımın hep uzakta olmasından. Varlığına sahip çıkmayan idarecilerden, idarecilerine hesap sormayan toplumdan yoruldum. Doğru ve dürüst olanların bu kadar az olmasından, haklı olanların değil de güçlü olanların kazanmasından yoruldum. Evet, ben insan olmaktan yoruldum. Onun yerine mesela; yağmur olsam kara toprağa damla damla dökülsem, çimen olsam yaylalarda biçilsem, sümbül olsam nazlı yârin sinesine sürünsem, ağaç olsam kör balta ile kesilsem, orman olsam alev alev yakılsam. Bulut olsam kara yelle savrulsam, ırmak olsam çağlasam derin vadilerde, deniz olsam yelken açılsa enginlere üzerimde. Toprak olsam sürülsem, rüzgâr olsam beklensem, tohum olsam filizlensem yeşersem. Yosun tutmuş çakıl olsam derelerde sürüklensem, başı dumanlı ulu bir dağ olsam, dağın yalçın kayalarında yuvalanmış şahan olsam, dertlilerin derdine derman, yolda kalmışa yoldaş olsam. Bağlamının burgusu, alınların yazgısı, anaların kaygısı olsam. Ak ellerde kına, düşkünlere yuva olsam. Bir rüya elbette bütün bunlar. Yarın güneş yeniden doğacak ve ben yeni bir güne gözlerimi yine bir insan olarak açacağım. Yada en azından insan olduğumu zannederek bakacağım hayata. Çünkü 47 yıldır insan olmaya gayret ediyorum. Kendimi bildim bileli bir marangoz gibi bir ahşap ustası gibi kendimi yontup törpüleyip veya kesip bazen, şekil vermeye gayret ediyorum. Kolay değil elbet bir arpa boyu yol almamışım bunca zaman. Fakat hiç kolay değil bunca yanlışın, yalanın, riyanın içinde çekinmeden törpüyü vurmak pürüzlerinin üstüne. Keseri alıp şahdamarının tam ortasına indirmek bazen. Bazen de rendelemek yerine oturmayan fikirleri. Hele hele söz konusu kendi fikirleriniz ise dünyanın en zor işi. Bunun için insanım demek öyle kolay bir iş değil olmamalı da. Siteye yazmaya başladığımda arkadaşlar bir öz geçmişinizi gönderir misiniz dediler. Hala yollayamadım. Bir insanın kendisine soracağı en zor en insafsız soruyu sordum birden kendime hiç iltimas yapmadan torpil geçmeden ruhuma. Fikirlerimi haklı çıkarmaya çalışmadan bir yanıt vermek için adil olmak yani insan olmak için. Kimim ben ne yaptım şimdiye kadar? Dünya ya geldim bir şubat günü herkes gibi, okullar okudum, çalıştım, yine okudum yine çalıştım. Bir gün benim gibi bakmadığını gördüm hayata etrafımda ki pek çok kişinin, aynı pencere değildi sanki önümüzde duran. Ama öyle olması gerekiyordu. Aynı dünyayı paylaşanlar olarak. Ben genelde dertliyken onlar pek oralı değildi hayata karşı. Ben ümitsiz ağlamaklı gözlerle bakarken penceremden dışarıda yaşananlara, onlar tozpembe hülyalar görmekteydi aynı manzarada. Yanlışlık bende mi onlarda mı? Karar verebilmiş değilim hala. Buna rağmen çok daha zor bir kararı vermiş durumdayım memnunum halimden. Bende ağlıyorum ekranlarda şehit analarının feryadını görünce iki göz iki çeşme, trafik ışıklarının dibinde ruhsuz, donuk, yitik bakışlı sokak çocuklarını görünce yüreğim burkuluyor çaresizlikle, sayısal lotoyu kazanınca kimsesiz çocuklara yurt yapmayı düşülüyorum, düş kurunca bile kendimi hep bir kenarda unutuyorum. Sinirleniyorum avaz avaz bağırıyorum canım Cumhuriyete mesnetsiz saldırılar yapılınca, gözümüzün içine baka baka yalanlar söylenince hırsımdan ne yapacağımı bilemiyorum. Zira beni büyüten, eğiten onca insana hakaret gibi geliyor bu kendimden önce. Hal böyle olunca da insan olmak çok yorucu geliyor taşınmaz bir yük oluyor omuzlarında. İşte o anlarda bir elmada kurt olmayı, dalda öten kuş olmayı hatta hatta kış uykusuna yatmayı istemiyorum desem yalan olmaz. Fakat sakinleşince bir çınarın gölgesinde yaprakları seyrederken, bir simitçi çocuğun başının üstünde tablasıyla önümden geçişini izlerken, alnından süzülen terlerin izinde iyi ki insan olmuşum olmaya çalışmışım diyorum. Şu yeni yılın ilk günlerinde kışın nefesini iyiden iyiye hissettirdiği zamanlar da yakacak derdinde ki kadınların, anaların sırtında dolaşmaktan yoruldum. Yoruldum alacakaranlık saatlerde dağılan pazarların çöplerinde erzak aramaktan. Yoruldum inanır mısınız ben insan olmaktan. Ama büyük şair Tevfik Fikret’in dediği gibi ;
Kimseden ümmid-i fayz etmem, dilenmem perr-ü-bal
Kendi cevvim, kendi eflakimde kendim tairim,
İnhina tavk-ı esaretten girandır boynuma;
Fikri hür, irafnı hür, vicdanı hür bir şairim.
(Kimseden feyz ummam kol kanat dilenmem; kendi gök boşluğumda kendi göklerimde kendim uçarım. Eğiliş, boynuma esirlik halkasından ağır gelir; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim.) Tepkisiz kalmayın. Sağlıcakla kalın.