Linet, Hürriyet gazetesinden Hakan Gence'nin sorularını yanıtladı.
-Türkiye’ye gelmen nasıl oldu?
Liseden sonra kısa bir askerlik... Sonra Türkiye’ye geldim. Yeni bir albüm için Orhan Gencebay’la çalıştık.
-Kimileri “Askerlik yaptı”, kimileri “Asker kaçağı” diyor. İşin aslı ne?
Askerlik İsrail’de liseden sonra yapılıyor. Bir acemi birliği oluyor, sonra 2 yıl kadar sürüyor. Liseden sonra öyle çok Türkiye’ye gelmek istiyordum ki ‘Askerlik yapmak istemiyorum’ diye çok ağladım, mücadele ettim. Acemi birliğine girdiğimde de 10 yılda bir olan bir şey oldu: “Çok fazla kız var, ayrılmak isteyen dilekçesini ve nedenini yazsın” dediler. Ben de yazdım ve kabul ettiler. Sonra da Türkiye’ye geldim.
-“Askerde yemeklere şap koyulur” derler, kadınlara da koyuyorlar mıydı?
Yok canım, daha neler!
-Hayatta çok sürgün yaşadın mı?
Çok yaşadım! Kendimi konumlandırıp gerçek Linet’le tanıştıktan sonra o sürgün bitti ama... Sürgün aslında nerede olduğuna değil, nasıl bir modda olduğuna bağlıymış. Mesela sürekli bir yerlerde olmam gerektiğine inanıyordum. ‘Şurada olsam mutlu olurum’ veya ‘Burada olsam kesin daha mutlu olurum’ diye düşünüyordum. Sonra anladım ki mutluluk bulunduğun yerde değil, kalbinde... Sen kendinle tamamsan bulunduğun her yer cennetmiş.
-Annen Bursalı, Baban İsrailli mi?
Babam İstanbullu. Annem de babam da Musevi. İspanya’dan kovulan Yahudilerden; 500-600 senedir bu topraklarda yaşıyorlar. 1970’li yıllarda İsrail’e göç ediyorlar.
-Peki, İsrail-Türkiye arasında bir aidiyetsizlik duygusu yaşadın mı?
Çok yaşadım. Düşünce özgürlüğüne kavuşup kalıplarından çıktığında aidiyetsizlik kalmıyor ama... Ben dünyaya aidim. Ve bu dünyaya bir kere geldim. Bu hayatı en güzel şekilde yaşamak istiyorum. Kimsenin dediğine göre değil…"