Markar Esayan, Paralel yapının B tipi gladyo olduğunu söyledi. Esayan, “Biz şu an burada konuşabiliyorsak bu cesareti Erdoğan’dan alıyoruz. Erdoğan kimseden ses çıkmayınca kendisini öne atıyor ve ‘Kasetiniz olsa da gelin, konuşun, biz sizi koruruz’ diyor. Erdoğan’ın açtığı alanda da insanlar ilerlemeye başlıyor” dedi.
SETA İstanbul Koordinatörü Doç. Dr. Fahrettin Altun’un moderatörlüğündeki ‘1. Senesinde 17 Aralık Darbe Girişimini Yeniden Düşünmek’ paneli Markar Esayan, Metin Karabaşoğlu ve Yusuf Özkır’ın katılımıyla gerçekleşti. SETA İstanbul’da düzenlenen panel, akademisyen ve öğrencilerden yoğun ilgi gördü. Vesayetin türlü aşamalarını yaşamadan şeffaflaşmanın mümkün olmadığını belirten Markar Esayan, “Bir zihin sıçraması yaşadık ve daha kültürlü bir yapıya doğru gidiyoruz. Biz şu an burada konuşabiliyorsak bu cesareti Erdoğan’dan alıyoruz. Erdoğan kimseden ses çıkmayınca kendisini öne atıyor ve ‘Korkmayın, kasetiniz olsa da gelin, konuşun, biz sizi koruruz, kendinize güvenin ve cesur olun’ diyor. Çünkü toplumdan o tepki gelmiyor. Erdoğan’ın açtığı alanda da insanlar ilerlemeye başlıyor” dedi.
“PARALEL YAPI B TİPİ GLADYODUR”
Tazminat döneminden günümüze kadar vesayetin virüs gibi büyüdüğünü belirten Markar Esayan vesayet sistemin 1839 yılında imzalanan Osmanlı-Britanya Ticaret Anlaşması ile başladığını söyledi. Askeri cunta, medya ve seçkin sermaye tarafından desteklenen A Tipi Gladyo’nun 28 Şubat’ın ardından etkisini kaybettiğini belirten Markar Esayan, sivil görünümlü ve dindarlarla barışık B Tipi Gladyo olan paralel yapının çok iyi kurgulandığını ifade etti. Türkiye’de millileşmeye yönelik adımların darbeler yoluyla engellendiğini belirten Esayan, “A Tipi Gladyo’yu 3 darbe yapan askeri cunta ve onu destekleyen medya, seçkin sermaye ve sivil toplum kuruluşları temsil ediyordu. Ancak bin yıl sürmesi planlanan 28 Şubat darbesi 5 yıl sürünce, A Tipi Gladyo son şansını da kaybetti ve çağa daha uyumlu, sivil görünümlü, dindarlarla barışık B Tipi Gladyo kurgulandı. Halkın kavgalı olmadığı bir formda çalışan bir paralel yapı oluşturuldu. Çünkü önemli olan vesayetin devam etmesiydi. Dindar görünümlü paralel yapının üst seçkinleri vesayetin bir parçası ancak tabanı bir travma yaşıyor” şeklinde konuştu.
“ERDOĞAN’IN DURUŞU VE HALKIN TECRÜBESİ ETKİLİ OLDU”
17 Aralık sürecinde Erdoğan’ın duruşu ve halkın tecrübesinin çok etkili olduğunu belirten Markar Esayan, “17 Aralık darbesi başarılı olsaydı, Erdoğan partisinden koparılıp hal edilebilseydi biz bugün bunu konuşamayacaktık. Erdoğan’a lanet ediyor olacaktık. Çünkü plan çok iyi kurgulanmıştı. Erdoğan’ın duruşu ve halkın tecrübesi çok etkili oldu. Menderes’e, Polatkan’a, Özal’a sahip çıkamamak, güçlü bir lidere sahip olmamak, güçlü olanlara da sahip çıkamamak halk da suçluluk duygusu yaşattı. Yolsuzluk iddialarını yok saymadık ama hepsini masaya koyduğumuzda en büyük yolsuzluğun irademin gaspına yönelik yolsuzluk olduğunu gördük. Halk bu feraseti gösterdi ve seçimlerde cevabını verdi. B Tipi Gladyo’yu saf dışı bıraktı. Yakında C Tipi Gladyo çıkacak çünkü bu kavga hiç bitmeyecek” ifadelerini kullandı.
“HEPİMİZ KARDEŞİZ, AMA BİZ AĞABEYİZ, YOKSA YAPACAĞIMIZI BİLİRİZ”
17 Aralık sürecini yükselişin sonu, bitişin ise başlangıcı olarak niteleyen Metin Karabaşoğlu, Said Nursu ile Fethullah Gülen’in yolunun ayrı olduğunu ve Gülen hareketinin nurcu olmadığının bilinir hale geldiğini söyledi. Kitaplarının Gülen hareketi tarafından yasaklandığını belirten Karabaşoğlu, “Satır altındaki meselelerin alenen tartışılması çok hayırlı oldu. Aleniyet, gizlilikle güçlenen yapıların sonu anlamına gelir. Bu zamana kadar ‘Hepimiz kardeşiz, ama biz ağabeyiz, yoksa yapacağımızı biliriz’ söylemi vardı ve konuşamıyorduk. İlk defa konuşabiliyoruz. En az 200 yüzü olan bir yapı var karşımızda. Gülen hareketi, kendilerini başarılı kılan başarılı sosyolojik ve psikolojik okumalar yaptı. ‘Çocuğunuz perişan olmasın, komünist olmasın, namaz kılsın, içki içmesin ve dünyevi anlamda başarılı olsun’ diyerek ailelerin ve toplumun ihtiyaçlarını doğru tespit etti” dedi.
“80’LER FETHULLAH GÜLEN İÇİN ‘YÜRÜ YA KULUM’ DÖNEMİ OLDU”
Gülen hareketinin, hem Risale-i Nur hem de Asr-ı Saadet geleneklerini kendilerine göre yeniden inşa ettiklerini belirten Metin Karabaşoğlu, “Fethullah Gülen, Bediüzzaman hayattayken kitaplarını okudu ancak Küçük Dünyam isimli kitapta Kürt olduğu için Bediüzzaman’ı görmeye gitmediğini söyledi. Kendisiyle beraber tüm Erzurumluları da öyle lanse etti. Kitabın sonraki baskılarında ise bu ifade çıkarıldı. 80’lerde ana akım Risale-i Nur hareketi iki büyük bölünme yaşadı ve Fethullah Gülen için ‘Yürü ya kulum’ dönemi başladı. Gülen hareketi kendine müthiş bir merkez buldu. Bu bir rastlantı değil, projeydi. Gülen kitaplarında Risale-i Nur’dan aldıklarını kendi ifadeleriyle anlatıyor. Ebuzer’im diye başlayan ama Muaviye’ye parmak ısırtan bir yolculuk yaşadı. Gülen, nabza göre şerbet verdi ve 12 Eylül’de demokrasi karşıtı söylemlerine rağmen, Özal döneminde demokratik olduğunu belirtti. Bir dizi halkla ilişkiler çalışması yaptı. Gülen’in doğum tarihi bile şartlara göre farklılık gösterdi” dedi.
“27 MAYIS’TAKİ ASKERİN YERİNİ 17 ARALIK’TA EMNİYETÇİLER ALDI”
17 Aralık sürecinde, 27 Mayıs’tan farklı olarak askerin yerini emniyetçilerin aldığını söyleyen Yusuf Özkır, “TİKA ile Türkmenistan’a gittiğimde dışarıdan yabancı olarak yayın yapabilen tek gazetenin Zaman olduğunu gördüm. 27 Mayıs’tan sonra vesayetin asker, bürokrasi, medya ve aydınlar kısmı tartışıldı. 17 Aralık girişimi de bu üç ayak üzerinden devam etti. 17 Aralık’ta askerin yerini emniyetçiler aldı. Zaman gazetesi, 14 Kasım’da ‘Eğitime darbe’ planı manşeti ile çıktı. Savaş o anda başlamıştı aslında. Sosyal medyada hızlı bir şekilde örgütlenmeler oldu ve sahte profiller üzerinden dershane ve eğitime destek meselesi yayınlandı. 17 Aralık’ta ise Türkiye’de ‘Büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu’ manşeti atıldı. Sosyal medyada Fuatavni, Başcalan, Twitankara, Haramzadeler gibi hesaplarla algı mühendisliği çalışmaları yapıldı. Mehmet Baransu ve Bülent Keneş gibi Gülen grubu medyasında çalışan pek çok isim bu çalışmalarda yer aldı. Gülen grubunun evlerinde ve yurtlarında kalan öğrenciler aynı anda hesap sosyal medya hesabı açıp aynı şeyleri yazdı” ifadelerini kullandı.
“CEMAAT GÜÇLÜDEN MAĞDURA EVRİLDİ”
17 Aralık’tan sonra güçlü ve hegomanyacı bir yapının kademe kademe mağdur pozisyonuna evrildiğini belirten Yusuf Özkır, “Cemaat bir yılda, kendine güvenen bir noktadan mağdur pozisyonuna geldi. 14 Aralık operasyonunun ardından ‘Medyaya darbe planı’ manşetleri atıldı ve batıya bizi kurtarın çağrısı yapıldı. Ekrem Dumanlı yazılarında ‘zalim, zulüm ve zulmediliyor’ gibi ifadeleri sıklıkla kullandı. 30 Mart seçimlerinde Gülen hareketi, ‘Büyük Turp’ üzerinden gözetim toplumu mesajı verdi ve herkesi gördükleri algısını oluşturmak istedi. AK Parti’nin en az 3’te 2 belediyeyi kaybedeceği söylendi. ‘Bizden korkun, istediğimiz zaman sizi ifşa edebiliriz’ dediler. Montaj gazeteciliği ortaya çıktı. Seçimler kaybedilince ise son derece irrasyonel şekilde kaza ve deprem gibi olayları, Allah’ın toplumu cezalandırması gibi lanse ettiler” şeklinde konuştu.