Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Mersin Şubesi öncülüğünde, Mersin Gazeteciler Cemiyeti ve birçok sivil toplum kuruluşunun katkısıyla ’Uğur Mumcu, Demokrasi ve Medya’ konulu bir söyleşi düzenlendi.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda (MTSO) gerçekleştirilen söyleşiye, Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı Atilla Sertel konuşmacı olarak katıldı. Söyleşinin açılış konuşmasını yapan ADD Mersin Şube Başkanı Saadet Bilir, ülkelerin kimi zaman alt üst olma ve kırılma gibi tarihsel dönemlerinden geçtiğini, bu süreçlerde bazı bireylerin süreçleri olumlu yöne çevirmek için canı pahasına uğraştığın söyledi. “Bunun bir örneği Kurtuluş Savaşı’nda yaşanmıştır” diyen Bilir, “Mustafa Kemal Atatürk, toplumsal duyarlılığını, akıl ve bilimle özdeşleştiren bilge bir insandı. Osmanlı’nın küllerinden Kurtuluş Savaşı’nı başlatarak çağdaş, laik bir hukuk devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Ama onun bu başarısı emperyalistler ve yerli işbirlikçileri rahatsız etti. Sinsice çalışmalarını sürdürdüler çünkü bu karanlık güçler din, tarikat, mafya gibi güçlerle işbirliği yaparak çağdaş, laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmek için uğraşmaktaydılar. Toplu katliamlar, faili meçhuller yaşadık Türkiye Cumhuriyeti olarak. Uğur Mumcu’nun başına gelenlerde bunlardan biridir. Aydın, demokrat, sol düşünceli, Atatürkçü bir yazardı o ve düşündüklerini gazeteci kimliği ile hiç çekinmeden yazdı. Yazacakları ve düşündüklerinden korktukları için onu katlettiler tıpkı Fahriye Üçok, Gaffar Okan, Ahmet Taner Kışlalı gibi" dedi.
Mersin Gazeteciler Cemiyeti (MGC) Başkanı Ahmet Ünal ise Anadolu basınının Uğur Mumcu’nun yolunda yürüdüğünü ve yürümekte de kararlı olduğunu belirtti.
Açılış konuşmalarının ardından söyleşiye geçildi. TGF Genel Başkanı Atilla Sertel, gazetecilerin Ocak ayını acı bir ay olarak değerlendirdiğini söyleyerek, “Ocak ayı sadece gazeteciler için değil, toplum için de acı bir aydır. 8 Ocak 1996’da gazeteci Metin Göktepe’yi polisler döverek öldürdüler. Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ın başına da aynı felaket geldi. Bir çakal sürüsü gibi bir ceylan yavrusunun kaçmaya çalıştığı o üzücü görüntüler insan olan herkesin gözünü yaşaran ve boğazını düğümleyen görüntülerdi. Türkiye’de insanların yaşam hakkını, anne-babaların evlatlarının bu derece acımasızca öldürüldüğü dönemleri yaşatanların, topluma adalet ve hukuk açısından orada acılar yaşattığına tanık olduk. Metin Göktepe’nin cinayeti aydınlatılamadı ve onu öldürenler gerekli cezayı almadı. Ali İsmail Korkmaz’ın katilleri de gerekli cezayı almadı. Son tekmeyi adalet vurdu Ali İsmail’e. Ama bu böyle kalmayacak, elbet bir gün adalet yerini bulacak. 19 Ocak’ta ise azınlık haklarını savunan, Türkiye sevdalısı bir yurttaşımız olan Hrant Dink öldürüldü. Dink öldürüldüğünde gazetecilikte yürüdüğü yolun ne kadar meşakkatli olduğunu ve ayakkabısının altındaki yırtıklar da ne kadar onurlu olduğunu gösterdi. 31 Ocak’ta ise Muammer Aksoy öldürüldü" diye konuştu.
"UĞUR MUMCU ASLINDA ÖLDÜRÜLECEĞİNİ BİLİYORDU"
Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmadığını iddia eden Serter, "Tıpkı Roboski’nin hesabının verilmediği gibi bu faili meçhul cinayetleri de toprağa gömecek. 24 Ocak’ta, Mustafa Kemal Atatürk’ün cenazesinden sonra milyonlarca insanın ayağa kalktığı, ‘Uğurlar Ölmez’ sloganları altında Uğur Mumcu’yu toprağa devrettiği gündür. Uğur Mumcu aslında öldürülebileceğini biliyordu ve üzerinde silah da taşıyordu ama silahı kullanamayacak kadar da barışçıldı. Aracına konan bomba ile havaya uçurulan Mumcu’nun katilleri de bulunulamadı. Mumcu’nun öldürüldüğünü zannedenler, onun söylemlerinden, yazılarından korkanlar Mumcu’yu öldürmekle onun düşüncelerini ve ilkelerini daha çok toplumda perçinlediler. Aradan geçen 22 yıla rağmen Türkiye’nin dört bir yanında illerde, ilçelerde bir insan öldürüldüğü gün gibi hatırlanıyor, kalabalıklar toplayıp, anlaşılmaya çalışılıyorsa Uğur Mumcu hala görevini yapıyor demektir. Halk için canını verenlerin, halkın gönlünce ve beyninde kalıcı bir iz bıraktığını unutmamalılar" şeklinde konuştu.
Aydınların neden öldürüldüğü ile ilgili de konuşan Sertel, "Kendi düzenlerini kurmak isteyenler, halkı korkutmak ve sindirmek için toplumun önünde olan sevilen insanlarını öldürür. Fikri, fikir ile ezemeyenlerin baş vurduğu yoldur şiddet ve terör. Uğur Mumcu’yu öldürenler de toplumu sindirmenin yolu olarak bu katliamı gördüler. Mumcu’nun yazdığı her yazı 25-30 yıl sonrasına ışık tutan yazılardır. 22 Mart 1976’da yazdığı ‘çete’ başlıklı yazısında, bazı ülkelerde bazı kişilerin devleti soymak için politikacı kılığına girdiğini, yani bugünü yazmıştır. Günümüz Türkiye’sinde Uğur Mumcu gibi gazetecilerin çok az sayıda kaldığı gerçeği doğrudur. Uğur Mumcu’yu anladığımız söylenemez. Anlamış olsaydık, Atatürk’ün bizlere emanet ettiği cumhuriyetin değerlerini kavrayabilseydik, omuz omuza dursaydık, örgütlü dursaydık, bizi yenemezler, yıkamazlardı" ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından Sertel, katılımcıların sorularını yanıtladı.