AK Parti Malatya Milletvekili Mücahit Fındıklı, “İster asker, ister sivil bürokrat olsun bürokratik yapı kesinlikle kutsal devletin melekleri değildir, vazgeçilmez değildir. Ey bürokratlar yeni devlet hizmetkar devlettir, siz bu hizmetkar devletin elemanlarısınız, dolayısıyla siz kutsal olan millete hizmet etmek zorundasınız. Türkiye şimdi bu dönüşün sancılarını yaşıyor” dedi.
Malatya’da yayın yapan Güneş TV’ye konuk olarak gündemi değerlendiren AK Parti Malatya Milletvekili Mücahit Fındıklı, “Biz eski Türkiye dediğimiz, yani 1920’lerde kurduğumuz Türkiye’de, bir Osmanlı bakiyesi olarak, yenilmiş bir Osmanlı, yenilmiş bir toplumun tekrardan kendi küllerinden çıkarak ve bütün Osmanlı coğrafyasındaki birlik ve bütünlüğü bir araya getirerek kurduğumuz ve sınırlarını ancak bu kadar muhafaza edebildiğimiz bir ülkeden bahsediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurduk. Aslında bu Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran da yine Osmanlı’nın parçalanma döneminde mücadele eden, şehit düşen bütün unsurların, bütün halkların beraber kurtarabildiği bir alan. Bunlardan bir kısmı yeni oluşan sınırların dışında kaldı, bugün bunun sancılarını yaşıyoruz. Bir kısmı da bütün etnik yapılarıyla birlikte bir halk, şu anda 75 milyon diye bahsettiğimiz bir halk. Şimdi dönemde kurulan bu Cumhuriyet parçalanma riskini göz önüne alarak devleti kutsadı, kutsal devlet modelini temeline oturttu, devletin yaşaması adına, devletin bekası adına bir anayasa oluşturdu ve tepeden inme, jakoben bir anlayışla toplumu kendi ideallerine göre dönüştürmeyi de esas aldı. Siz devleti eğer kutsarsanız, devleti kutsal olarak tarif ederseniz, devlet dokunulmaz olur, birincisi bu. İkincisi, şimdi devlet kutsal olunca devletin dışındaki herkes devletin bekası adına, devletin adına feda edilir diye bir paradigma oluştu. Daha sonra, peki bu devletin erkini, kutsallığını kim kullanacak? Devletin melekleri oluştu, o melekler de bürokrasi. Bürokraside devlet adına bunları yaptı. Burada Mehmet Ağar çok ilginç bir prototiptir. Mehmet Ağır hapisten çıkarken, çok ilginç bir şey söyledi, dedi ki; ‘Devletim bana bir vazife verdi, ben yaptım. Gel yat dedi, yattım, şimdi çık diyor, çıkıyorum. Bir daha gel deseler, bir daha gelirim, bir daha görev verirse, bir daha görevimi yaparım.’ Sadakatli ve devletin bekası için kendisini feda etmiş, devletin kutsal meleklerinden bir tanesi. Şimdi paradigma bunun üzerine kurulunca, o zaman sivil toplum örgütü, dışarıda düşünce hürriyeti, siyaset, her şey devletin bekası adına, o devletin bekasına kurban edilir hale geldi. Faili meçhuller de zaman zaman işlenebildi, bunlar devletin bekası adına, devletin geleceği adına yapıldı. Eski paradigmanın temelinde bu var. Biz diyoruz ki, bu söylenen şey yanlış. Kutsal olan devlet değil, kutsal olan millettir, bireyin kendisidir. Dolayısıyla devlet hizmetkardır. Çünkü inanç kodlarımıza göre de eşref-i mahlukat olan insanın kendisidir. Kutsal olan bireydir kutsal olan vatandaştır. Dolayısıyla devlet bir hizmet aracıdır, bütün bürokratlar da milletin hizmetkarıdır. Eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki en büyük fark budur. Biz eski Türkiye’nin artık gitmeyeceğini, yürümeyeceğini AK Parti olarak söyledik ve eski Türkiye’yi kaldırıyoruz. Diyoruz ki; ‘Hayır devlet kutsal değildir. Bu paradigmaların tamamı yanlıştır. İster asker, ister sivil bürokrat olsun bürokratik yapı kesinlikle kutsal devletin melekleri değildir, vazgeçilmez değildir. Ey bürokratlar yeni devlet hizmetkar devlettir, siz bu hizmetkar devletin elemanlarısınız, dolayısıyla siz kutsal olan millete hizmet etmek zorundasınız.’ Türkiye şimdi bu dönüşün sancılarını yaşıyor” ifadelerini kaydetti.
Türkiye’nin dünyada örnek alınacak bir devrimi gerçekleştirdiğini aktaran Fındıklı, “Bu tip değişiklikler demokratik usullerle ilk defa oluyor. Belki de dünyada en güzel örneklerinden bir tanesidir. Genellikle bu tip devrimler, bir ihtilalin ya da bir darbenin neticesinde oluşup geliyor. İlk defa Türkiye’de darbelere karşı direnerek ve tamamen kendisini milletin sırtına dayamak suretiyle, milletten aldığı güçle mevcut statükoyu değiştirmeye, Türkiye’yi değiştirmeye ve dönüştürmeye gayret eden bir partiyiz. Aslında burada devrimci kimlik millete aittir. Bu çok önemli bir şey. Biz sadece onun emanetine sahip çıkan, onun sözcülüğünü yapan, ona hizmet eden bir partiyiz. Bizim kolay tarafımız Türkiye’de ve dünyada örneği olmayacak şekilde demokratik devrimlerin, demokratik metotlarla gerçekleşebileceğini aslında biz dünyaya bir örnek olarak sunduk. Bizim başarımızın temelinde, toplumun bu devrimlere olan susamışlığı, bu devrimlere bu değişime olan inancı ve bizim onu iyi temsil ettiğimize olan inancı ile bu değişimleri gerçekleştirdik” şeklinde konuştu.
Fındıklı, “Biz şimdi bir coğrafyanın çocuklarıyız. 3 bin yıllık bir tarihe sahibiz. Birçok etnik yapı ve birçok halk var. Eğer bu topraklar bizimse, bunda hiçbir tereddüt yok. Bugün Çanakkale’de Kürt ile Türk koyun koyuna yaşıyor. Eşit yurttaşlıktan kastımız, bu devlet Kürt’ü ile Türk’ü ile hepimizin kurduğu vatanıdır. Dolayısıyla hepimiz bu vatanın milletiyiz, hepimiz buranın parçasıyız. Kutsal olan Kürt’te olsa, Türk’te olsa, etnik yapısı ne olursa olsun bu coğrafyada yaşayan herkes kutsaldır ve devlet onlara hizmet etmek zorundadır. Bunu da anayasanın teminatı altına almak lazımdır. Eski Türkiye’nin mantığı ile yeni Türkiye’nin problemlerini çözemezsiniz. Hizmet yapmayan devletten hesap soran bir yurttaşlığa geçeceğiz. Yeni Türkiye’nin yeni anayasasının olması lazım. Bu geçiş sürecinde özgürlükler konusunda alanları açtık. Toplum daha iyi düşünmeye ve daha iyi nefes almaya başladı. Yeni anayasayı mutlaka ve mutlaka yapmalıyız. Şu anda yaşadığımız tereddütlerin temelinde eski Türkiye’nin anayasası ile yeni Türkiye’den bahsediyoruz. Yeni Türkiye’yi kurarken önümüzde 3 tane büyük engel var. Bunlardan bir tanesi çözüm süreci diye tarif ettiğimiz Kürt meselesinin halledilmesi, ikincisi dindarlarla olan problemlerin halledilmesi, üçüncüsü de Alevi meselesinin çözülmesi gerekiyor. Bunları çözdükten sonra biz yeni Türkiye’de yol alıp omuz omuza verip, daha detaylarda tadilat yapma imkanına kavuşacağız. İnsanlara nasıl yaşayacağını, nasıl inanacağını, hangi mezhebi seçeceğini, hangi mezhebi de nereye kadar nasıl yaşayacağı konuları eski Türkiye’nin paradigmalarıdır. Eski Türkiye’nin çerçeveleridir. Bu çerçevelerin tamamını kırmak lazım. Biz devlet olarak insanların mezhebini seçmesine de, dinini seçmesine de, Rabbini seçmesine de karışamayız. Allah’ın bunlara sağlamış olduğu özgürlük alanına girmek Allah’ın hududuna girmek gibidir. Benim için esas olan şey yurttaş olmasıdır. Devletin koruması gereken asıl unsur onun inanma hürriyetini ve tercih hürriyetini garanti altına almasıdır” şeklinde konuştu.
Kürt sorununun çözümü için atılan birçok adımla Türkiye’nin bölünmediğini belirten Fındıklı şöyle konuştu:
“Çözüm sürecinde aklın sinirlerin daha ötesinde sağlam olması, kararlı olunması ve karşılıklı güven esası çok çok önemli. Gelinen noktada Kürt meselesinin çözümüyle alakalı çok mesafeler alındı. Biz Kürt meselesini çözerken Türkiye’nin aslında nasıl demokratikleşmesi gerektiğini de ortaya koyuyoruz. Aslında Kürt meselesi çözülürse, Türkler de çok rahat edecek. Bu işi dış müdahaleler olmadan, masada Almanya, Fransa, Belçika olmadan yerel, yerli ve milli bir çözümle çözüyoruz. Problemleri belli bir alana kadar çözdük. TRT Şeş’i açtık, Türkiye bölünmedi, Kürt Enstitüsü’nü açtık Türkiye bölünmedi, okullara Kürtçe ders koyduk ülke bölünmedi. Bunları hep yaşaya yaşaya geldik. Biz yerli ve milli olarak bin yıllık kardeşlikle yeniden el ele tutuştuk, göz göze bakıp artık konuşabiliyoruz ve yeni Türkiye’yi de kuruyoruz bununla birlikte. Bu noktada kimsenin tereddüdü yok. Bunu bir şekilde çözeceğiz. Biz bu sorunu çözdüğümüz zaman Irak’ın ve Suriye’nin mevcut yapılarına çok tesir edecek bir konu bu.”