Nazilli Toplum Sağlığı Merkezi Sorumlu Tabibi Dr. Hakan Derici, “Lepra (Cüzam) tanısı kolay, tedavisi kesin, erken tanı konduğunda önlenebilir, çağdışı bir hastalıktır” dedi.
Her yıl Ocak ayının son haftasının ‘Dünya Lepra Haftası’ olarak kutlandığını belirten Toplum Sağlığı Merkezi Sorumlu Tabibi Dr. Hakan Derici; “Bu haftanın amacı, toplumun cüzzam ve cüzzamlıya karşı oluşan yanlış inançlardan, bilgisizlikten kaynaklanan korkularını önleyerek cüzzam hastalığının erken teşhis edilmesinin sağlanması, dünya standartlarına uygun bir şekilde tedavisi ve izlenmesiyle hastaları topluma kazandırmaktır” ifadelerini kullandı.
Cüzam tanısı kolay, tedavisi kesin, erken tanı konduğunda önlenebilir, çağdışı bir hastalık olduğunu ifade eden Hakan Derici; “Hastalık mikrobik bir hastalık olup, etkeni ‘verem’ yani ‘tüberküloz’ hastalığını yapan basile hemen hemen aynı türde mikrop olan Mycobacterium leprae basilinin yol açtığı kronik bir hastalıktır. M.Lepra çok yavaş çoğalır ve hastalığın inkübasyon periyodu beş yıl civarındadır. Lepra yüksek oranda infeksiyoz (bulaşıcı) değildir. Tedavi edilmemiş, enfekte hasta ile çok yakın ve sık temas edenlerle ağız ve burun yolu ile damlacık enfeksiyonu şeklinde bulaşır. Herkes bu hastalığa yakalanmaz. hastalığın oluşması için 2 koşulun bir arada olması gerekir. Birincisi bu mikroba karşı (Mycobacterium leprae) doğal bağışıklığın bulunmaması (insanların tümüne yakınında bu doğal bağışıklık vardır. Doğal Bağışıklığın olmaması hali, insanlara kendinden önceki soylardan geçen bir özelliktir. Bu bağışıklık halini bir testle anlamak olasıdır). Bu bağışıklık Lepromin Testi (Mitsuda Testi) ile anlaşılabilir. İkincisi ise dışarıya basil çıkaran aktif durumda bir hastanın bulunması ve onunla uzun süreli ve çok yakın temas halinde olmak. Bulaşma genellikle aynı aile içindeki büyüklerden 10-11 yaşına kadar olan çocuklara yönelik olarak çıkmaktadır. Birçok hastalıkta olduğu gibi bu hastalığında kuluçka süresi vardır. Yani belirtiler mikrop vücuda girdikten sonra ortaya çıkmaz. Lepra hastalığında etken vücuda alındıktan 2-7 yıl sonra ilk klinik belirtiler ortaya çıkar. Kuluçka süresinin değişken ve uzun olması tanı koymayı güçleştirmektedir.”
BU BELİRTİLERE DİKKAT
Mikrobun kollar ve bacaklarda bulunan ve duyuları beyne ileten duyu sinirlerinin ya da beyinden iletilen emirleri kaslara götüren motor sinirlerin çevresinde bulunan kılıfı oluşturan hücrelerin içine yerleştiğini söyleyen Dr. Derici; “Bu hücrelerde yıkıma yol açar. Sinir yoluyla deriye kadar ulaşarak deride bazı belirtilere yol açar. Bu belirtilerin görünüşleri değişik biçimlerde olabilir. Deri yüzeyinden kabarık ya da biraz daha büyük çok kabarık olmayan kırmızı - mor renkli kabarıklıklar (papül), değişik büyüklükte, keskin sınırlı, yine pembe-kırmızı-mor parlak renkli deriden hafifçe kabarık kızartılar (plak), özellikle yüz, göz çevresi, yanaklar, dirsek ve dizlerin dış-ön yüzlerinde daha sık görülen nohut-ceviz büyüklüğünde topak ve kabartılar (nodül), bu lezyonların bazılarının açılmasından oluşan yaraların izleri (skatris- sakar), kol ve bacaklarda his kaybı veya azalması, bazı hareketleri yapmada zorlanma ve güç kaybı, burunda tıkanıklık ve zaman zaman görülen hafif kanamalar, kol ve bacak sinirlerinin bulunduğu yerlerde duyarlık ve ağrı genel ve sık görülen belirtiler arasındadır. Ancak bu belirtilere benzer durumların olduğu çok sayıda hastalık olduğu unutulmamalıdır. Tanı koymak için öncelikle lepradan kuşkulanmak gerekir. Kuşkulanılacak kişiler öncelikle eski lepralı hastaların yakınlarındaki kişilerdir. Bunlarda lepra hastalığı mutlaka aranmalıdır. Genel olarak deri ve periferik sinir sistemi yakınmaları ya ada belirtileri olan kişilerde, uzun süreli kaşıntı, yanma, ağrı gibi subjektif yakınmaya yol açmayan, hatta duyu kusuru gösteren deri belirtileri olan kişilerde ayrıca tanı içine leprayı da eklemek uygun olacaktır. Cüzzam pek çok deri ve sinir hastalığını taklit eder. Hastaların büyük bir kısmında lepra tanısı basit muayenelerle konabilir. Ailesinde lepra hikayesi olan kişilerde de tanı kolaylıkla konulabilir. Basil çıkaran tipte burun ve deriden alınan örneklerin incelenmesiyle tanı konur.”
ERKEN TANIDA TEDAVİ KESİN
Erken ve doğru tanı konulmayan hastalarda basiller yerleştikleri sinirlerde yıkıma yol açarlar ve bu nedenle bazı sakatlıklar olabileceğini belirten Derici; “Lepra karaciğer tutulumu ve reaksiyonel evrede görülen böbrek tutulumu dışında hayatı tehdit eden bir hastalık değildir. Hastaların büyük kısmı toplumdaki diğer ölüm nedenleriyle kaybedilirler. Cüzzam, erken tanı konulduğunda tedavisi kesin olarak yapılabilen bir hastalıktır. Erken tanı ve tedavi ile kalıcı sakatlıkların oluşması önlenebilir. Tedavide, Dünya Sağlık Örgütü’nün uyguladığı çok ilaçlı tedavi (Multi Drug Therapy=MDT) protokolü uygulanır. Ülkemizde ve dünyada bu tedavisi ücretsiz olarak yapılmaktadır”
İLAÇLAR ÜCRETSİZ KARŞILANIYOR
Ülkemizde tümü kayıt altında olan az sayıda hasta olduğunu söyleyen Derici; “Ülkemizde Lepra hastalığı bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar kapsamında olup halen “Lepra Eradikasyon Programı” uygulanmaktadır. DSÖ lepra için eliminasyonu, hastalık prevalansının 10.000’de 1 vakanın altına indirilmesi olarak tanımlamış olup, ülkemizde de hastalık prevalansı 10,000’de 1 vakanın altındadır.
Ülkemizde 2014 yılında kayıtlı lepralı hasta sayısı 1044 olarak saptanmıştır. 2014 yılında 6 yeni vaka tespit edilmiştir. Lepra hastalarının tedavi ve takipleri deri ve zührevi hastalıklar kliniklerinde yapılmaktadır. Ayrıca Deri ve Tenasül Hastalıkları Dispanserleri de lepra hastalarının takiplerini yapmaktadır. Hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlar Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz karşılanmaktadır” dedi.