Çözüm sürecinin Türkiye’ye dayatılmış bir süreç olmadığını vurgulayan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Çözüm süreci Türkiye’nin milli bir projesidir” dedi.
Avrasya Bir Vakfı’nın Genel Merkezi’nde düzenlenen ‘Türkiye’nin yeni bir pakt oluşmasında potansiyeli var mıdır?’ ve ‘Yeni dünyada Türkiye’nin yeri neresidir’ konulu panel, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un katılımıyla gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı ile olan görüşmesi nedeniyle programa geç kaldığı için özür dileyerek konuşmasına başlayan Numan Kurtulmuş, “Barış sağlayacaksak küresel pakt mümkün müdür? Evet mümkündür. Eğer soruya böyle cevap veriyorsak ’mümkün değildir’ diyorsak bugünkü düzen böyle devam etsin demiş oluyoruz. Eğer küresel bir pakt kurmak mümkündür diyorsak şu soruyu soracağız; ‘kimin perspektifine göre küresel bir sistem kuracağız’. Birleşmiş Milletler maalesef dünyada barışı sağlayan bir örgüt olmasının ötesinde savaşın alt yapısını hazırlayan bir örgüt durumuna geldi. Şimdi 5 tane ülke istediği gibi dünyayı yönlendirecek. Diğer ülkelerin hepsi, 195 ülke de bakacaklar. Hiçbir şekilde dünya milletleri arasında temsilde adalet yok. Bazı kıtalar hiç temsil edilmiyor. Bazı din mensupları hiç temsil edilmiyor. Dolayısıyla 5 ülkenin bir araya gelmesiyle siz hangi kararları alırsanız alın, bu kararları uygulama imkanınız olmayacak” şeklinde konuştu.
“ÇÖZÜM SÜRECİ TÜRKİYE’NİN MİLLİ BİR PROJESİDİR”
Çözüm süreciyle ilgili açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, “Şundan hiç şüpheniz olmasın çözüm süreci Türkiye’ye dikte edilmiş bir süreç değildir. Ben de bu sürecin başından beri içerisinde olan bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Çözüm süreci Türkiye’nin milli bir projesidir. Biz geçen sene 2013 yılının yazında o zaman ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısıydım. Yaklaşık 3-4 ay şunun üzerinde çalıştık. Terörün Türkiye’ye maliyeti nedir? Yaklaşık 30 yıl içerisinde Türkiye’nin minimum maliyeti kaybı 1 trilyon 200 milyar dolardır. Bunu bir kitap olarak da bastık. Türkiye’nin bu 30 yıllık süre içerisinde insani kaybı ise yaklaşık 35 bin kişidir, bunun 7 bin tanesi şehitlerimiz. Muazzam bir yük. İki yolu var; ya elinde silah olanın silahını alacaksınız maalesef 30 yıl uğraşılmış. Biz de biliyoruz ki dünyada hiçbir terör örgütü kendisinden ibaret değildir. Her terör örgütünün arkasında bir takım ekonomik, lojistik, siyasi destekler vardır. 30 senedir devam etmiş. Ya da bunların silahları bırakmasını sağlayacaksınız, ikna edeceksiniz. Çözüm süreci böyle bir süreçtir. Çözüm sürecinin başından beri bir takım kurallar koyduk. Bunlardan bir tanesi bu işin içerisindeki riskten asla korkmayız. Risk ise evet siyasi bir risk var. Ama siyasi risk var diye kenarda duramayız. Buradan asla bir siyasi rant elde etmek peşinde olmadık. Bir insanın dahi hayatını kurtarmak bütün siyasi kazanımlardan çok daha büyük bir kazanımdır. Ayrıca Ortadoğu’nun böylesine karışık bir ortama döndüğü zamanda, Türkiye’nin kendi iç barışını sağlaması oldukça önemli bir durumdur. İnşallah bunu başarıyla sonuçlandırırız. Hiçbir taviz falan vererek değil. İnsan hak ve hürriyetleri konusunda sonuna kadar yani bir terör örgütü olmasaydı dahi Türkiye’de bireysel hak ve hürriyetleri mutlaka sağlamak durumundaydık. Şimdi ne oldu? Diyarbakır meydanında insanlar kendi ana dillerinde şarkı-türkü söylediler bir çözülme olmadı, bir bölünme olmadı. Tam tersine bireysel hakların verilmesi terör örgütünün zemin kazanmasını ve terör örgütünün propaganda yapmasının ciddi şekilde önüne geçti. 6-7 ekim olayları ortaya koydu ki bu işin olmasını istemeyenler var. Başından beri biliyorduk. Nice provokasyon olacak. Dolayısıyla bu milli bir süreçtir. Bir bölünme süreci değil, Türkiye’nin bütünleşme sürecidir” diye konuştu.
“TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ OLMASI GEREKEN ’MİLLİ’ KONUMUNA GEÇMİŞTİR”
Türk Silahlı Kuvvetleri ve siyaset ayrımı konusuna da değinen Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, “Türk Silahlı Kuvvetleri artık siyasetin bir unsuru olmaktan kendisini ayıklamış ve olması gereken ’milli’ konumuna geçmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi asla siyasetin asla siyasetin içinde olmak değildir. Bunu bugün çok şükür başta Genelkurmay Başkanımız olmak üzere bütün komutanlarımız biliyor. O eski devir geride kaldı. Siyaseti hizaya getirmeye çalışan, siyaseti terbiye etmeye çalışan, siyaseti adam etmeye çalışan ve bunu yaparken de Türk Silahlı Kuvvetlerinin içindeki bazı unsurları kullanma hayalinde olanların hayalleri artık tarihte kaldı” şeklinde konuştu.