Kastamonu’da anne karnındayken doktorların ‘ölecek’ dediği bebek, dünyaya geldi ancak 20 aydır yaşam mücadelesi veriyor. Aile, tedavisi için istenilen parayı bulamazsa bebeklerini kaybedecek.
Kastamonu’da Kuzeykent Mahallesinde ikamet eden Keskin ailesi, doktorların ‘ölecek’ dediği bebeklerini yaşatabilmek için hastane hastane geziyor.
“Bebeğimi kurtarın” diye feryat eden acılı anne Birsel Keskin (24), bebeğinin rahatsız olduğunu 2,5 aylık hamile iken iğrendiğini belirterek, “Doktorun birisi bebeğin acilen alınması gerektiğini söyledi. Anne karnında bebeğin öleceğini ve doğsa da yaşayamayacağını anlattı. Fakat ben de Allah’ın verdiği cana kıymak istemedim. Bundan sonra bebeğime hiçbir müdahale yapılmadı. Bebeğimde yutma problemi olduğu içinde 8 aylık iken sezaryenle erken doğum yapmak zorunda kaldım. Doğumdan sonra bebeğimi kuvöze aldılar. 15 gün boyunca kuvözde kaldı. Bu süre zarfından bende ameliyatla olmama rağmen hastaneye gidip geldim. Bebeğime süt götürdüm” dedi.
Anne karnında iken bebeğine müdahale edilme ihtimalinin olduğunu fakat gittiği her doktorun kendilerine bir tedavi yöntemi sunmadığını ifade eden Birsel Keskin, “İstanbul’da çalmadığımız hastanenin kapısı kalmadı. Ama bize kimse müdahale etmedi. Sadece doğumdan sonraki aşamaları anlattılar. Bebeğimin yaşayabileceğinin mümkün olmadığını söylediler. Daha doğrusu çok fazla umursamadılar. Doğumdan sonra öleceğini söyledikleri için bebeğimle yeteri kadar ilgilenen olmadı. Ben, doğuma giderken bile bir asistan bana, ‘zaten bu çocuğunuz ölecek, neden doğum yapıyorsunuz’ dediler” diye konuştu.
“HER GİTTİĞİMİZ YERDE BEBEĞİMİZİN ÖLECEĞİNİ SÖYLEDİLER”
Bebeğini, doğumdan iki gün ancak görebildiğini anlatan Birsel Keskin, “İlk gördüğümde bebeğimi çok kötü olmuştum. Daha sonra ben, bebeğimi kucağıma alamadım. 2 kilo olarak doğmuştu ve çok küçüktü, zayıftı. 15 gün boyunca kuvözde kaldıktan sonra eve geldik. Hastaneden, bebeğime ameliyat günü gelene kadar evde bakmak zorundasın dediler. Birkaç kez kontrollere gittik tam kafası su toplamaya başladığında sırtına kadar şişlik oluştu. Hangi hastaneye gittiysek nerede doğum yaptıysan oraya götür dediler. Son olarak bir hastaneye gittiğimizde artık kafasındaki deriler yüzülüyordu bu yüzden ameliyata almak zorunda kaldılar. Hastaneye yatışı yapıldı. Fakat yine hiçbir müdahale yapılmadan bir ay boyunca hastanede yattık. Her gün kafasındaki şişlik gelişsin gelişsin diye beklediklerini söylediler. Artık kafasındaki şişlik morarmıştı. Sanki bebeğimin ölmesini bekliyorlardı hastanede. Bir doktor artık bize yardımcı oldu. Bebeğimi ameliyat etti. Biz, ameliyatta hepsinin alınacağını düşünmüştük fakat yarısı alındı. Riskli dediler birde, ama en önce ameliyata alırken riskli olduğunu bizlere söylememişlerdi. Hastanede bebeğim yine bir ay daha yattı. Bu süre zarfından kafasının arkasında su yeniden toplamaya başladı. Sonra şant takıldı. Şaht ile bir süre güzel gitti. Ama şant yanlış takılmış, Yiğit’in arkasından takılmış. Bana da tutup, ‘çocuğunuz durumu zaten böyle, bizim elimizden gelen de budur’ dediler. Şant yanlış takıldığı için bebeğimin kafasının arkası yeniden su toplamaya başladı. İki ay önce hastaneye yeniden müracaat ettik. 14 gün boyunca hastanede kaldık fakat serum dahi takılmadı. Çocuğum geceleri ağlıyordu, ben istiyordum öyle müdahale ediyorlardı. Çok ağlıyordu, çok sancısı vardı. Hep huzursuzdu bu şekilde. 14 günün sonunda da bize, çocuğu ameliyat edemeyiz, riskli dediler” ifadelerini kullandı.
Ümitlerini yitirdikleri esnada bir tanıdık vasıtasıyla İstanbul’da bir doktorla tanıştıklarını açıklayan Birsel Keskin, şunları söyledi: “Tam ümitlerimizi yitirdiğimizde bir tanıdığımız vesilesiyle Mehmet Özbilen isminde bir doktorla tanıştık. Onun muayenesine gittik. Acıbadem Hastanesinde profesör. Bebeğimi muayene ettikten sonra yürüyebileceğini, ama daha önceden doktorlar hep bize bebeğimin öleceğini söylüyorlardı. Çok iyi hatırlıyorum. Bir gün hastaneden bizi çıkartmak için ‘burada da ölecek, evde de ölecek’ demişlerdi. Ama Mehmet Özbilen bizlere çok büyük ümitler verdi. Fakat bir miktar bizlerden ücret istedi. Bizlerinde maddi durumu çok iyi olmadığı için ameliyat ettirmekte çok zorlanıyoruz.”
“BEBEĞİMİ KURTARIN”
“Bebeğimin artık sağlığına kavuşmasını istiyorum” diyen Birsel Keskin, bebeğinin sürekli yan yattığını ve hiç dönemediğini ayrıca harekette edemediğini söyleyerek, şunları kaydetti: “Ellerini, kollarını hareket ettirmek istiyor ama başaramıyor. Hiç düz yatamıyor, gün geçtikçe kafasındaki sıvısı daha da büyüyor. Allah korusun Yiğit, bir enfeksiyon kaptığında menenjit olma durumu var. Bu yüzden çok dikkat ediyoruz. Ama elimden bazen hiçbir şey gelmiyor. Çok zorlanıyoruz. Sürekli ağlıyor, bu yüzden içim parçalanıyor, bir şey yapamıyoruz. Normal çocuklar gibi gelişimini tamamlayamıyor. Damarı yarık. Bu yüzden sırf mama yiyor. Başka bir gıda yiyemiyor. Başka gıdalar yedirmek istediğimde öksürüyor, ciğerine kaçma ihtimali var. Tam manasıyla sağlığına kavuşabilmesi için birkaç operasyon geçirmesi gerekiyor”
Bebeğinin kafasında su toplamasının sebebinin anne karnında folik asit eksikliğinden kaynaklandığını belirten Birsel Keskin, “Her kişinin kafasında su olduğunu fakat Yiğit’in akacak olan o su yolundaki damarların tıkalı olmasından dolayı kafasının arkasının su topladığını söylediler. Şimdiye kadar İstanbul başta olmak üzere gitmediğimiz hastane, gitmediğimiz doktor kalmadı. Hepside Yiğit’in öleceğini söylerken, son gittiğimiz bu doktor Yiğit’in iyileşeceğini ve yürüyebileceğini söyledi. Biz, bu yüzden çok ümitlendik. Bu yüzden Cumhurbaşkanımıza, diğer yetkililerimize sesimi duyurmak istiyorum. Benim, 20 aydır çektiklerimi bir Allah bilir, birde ben bilirim. Bana yardım etmelerini istiyorum. Çocuğumun sağlığına kavuşmasını sağlayın.”
“BENİMLE KOŞUP, BANA BABA DEMESİNİ İSTİYORUM”
Özel bir şirkette askeri ücretle çalıştığını anlatan Yunus Keskin (29), şunları kaydetti: “Evladımın sıkıntısını başından beri annesiyle birlikte çektik, çekmeye de devam ediyoruz. Çok zor durumdayız. Bir umut doğdu, bir ışık doğdu bizlere. Bunu değerlendirmek istiyoruz. Evladımın sağlığına kavuşması için devlet büyüklerimizden, Cumhurbaşkanımızdan bize yardım etmesini istiyoruz. Sokakta çocuklar koşarken, benim içim yanıyor, içim parçalanıyor. Yürümesini istiyorum, elimden tutup koşmasını istiyorum. Baba demesini istiyorum, sürekli onunla gezmek istiyorum. Onun böyle olmasından dolayı çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Yüreğim parçalanıyor ama elimden de bir şey gelmiyor. Devlet büyüklerimizden bu yüzden yardım bekliyoruz.”