Çiftçi bir baba, ev hanımı bir annenin çocukları olan ve Bandırma'da ağır işitme kaybıyla dünyaya gelen ikiz kardeşler, azim ve başarıyla dolu hayat hikayeleriyle herkese ilham kaynağı oldu. Samet- Murat kardeşler, işitme kayıpları yüzünden yaşamları boyunca zorluklarla ve engellerle karşılaştı, ancak azimleri ve anne-babalarının desteğiyle işitip konuşmaya başladılar, yaşadıkları zorlukları bir bir aştılar. Öylesine aştılar ki, ikizlerden Samet Mert, mekatronik mühendisi, Murat Mert ise elektrik-elektronik mühendisi oldu.Hayallerindeki mesleğe kavuşan ikiz kardeşler, bu sorunu yaşayan ya da yaşayabilecek ailelere "İşitme kaybı artık bir engel değil” mesajını verdi.
Biz de HaberinAdresi.com olarak, hiçbir engel tanımayıp bütün zorlukları aşan ve hayata karışan, sevimli ve bir o kadar da koca yürekli kardeşlerle keyifli bir söyleşi yaptık.
Herkese ilham vermesi dileğiyle...
İkiz kardeşsiniz, bize kendinizi tanıtır mısınız?
Samet: Evet ikiziz. Benim ismim Samet, mekatronik mühendisiyim; kardeşimin ismi ise Murat, o da elektrik-elektronik mühendisi. 3 Eylül 1991 Bandırma doğumluyuz. Ev hanımı bir anne ile çiftçi bir babanın çocuklarıyız. Balıkesir Susurluk’ta yaşıyoruz.
Peki Bursa’ya gelme süreciniz nasıl gelişti?
Samet: 3 yaşımızdan itibaren Bursa’ya gelmeye başladık. İşitme yeteneğimiz yoktu ve bu ailemiz tarafından, biz 1 yaşlarındayken fark edildi. İşitemediğimizi anlayıp doktora götürdüler. Süreç başlamış oldu.
Aileleri bilinçlendirmek adına, çocuklarının işitme problemi olup olmadığını erken teşhis edebilmelerini sağlayacak tavsiyelerde bulunabilir misiniz?
Samet: Bunu fark etmenin yolu; bebek büyüdükçe dışarıdan gelen seslere tepki vermeye başlıyor ve çevresiyle bir iletişim oluşuyor, işte işitme sorunu olan çocuklarda bu iletişimde bir kopukluk oluyor. Bu durum aileler için önemli bir belirtidir.
Aileniz sizde işitme ile ilgili bir problem olduğunu nasıl anladı?
Samet: Doğduktan sonra bebekle sürekli konuşursunuz, bebek bunu anlamaz ama sonuç itibariyle bir iletişim kurulur arada. Bizim ailemizle bu iletişimimizde kopukluk oluşmuş. Ailemiz bu durumdan şüphelenip doktora götürmüş. Fakat o dönemlerde teknoloji şimdiki kadar gelişmiş olmadığı için doktor basit bir işitme testi uygulamış. Şu şekilde: Önümüze bir çan koyulmuş, hareket ettirilmiş ve dikkatimizi çektiği için ona doğru bakmışız. Duymasak da önümüzde hareket eden ve oynayan bir nesne vardı en nihayetinde. Fakat doktor çandan gelen sesi duyup da ona doğru yöneldiğimiz varsayımında bulununca; ailemiz bunu kabul etmedi. Farklı yollar aramaya başladı. Pek çok yere baktıktan sonra Bursa’da ODYOMED İşitme ve Konuşma Merkezi'ni buldular. Yani ailemiz bu konuda bilinçli davrandı. ODYOMED hayatımızda belki de en önemli dönüm noktalarından birisi oldu.
İkiz olmak kardeşleri birbirine yakınlaştırıyordur. Hele bir de aynı kaderi yaşamanız, kader birliğiniz sizi iyice birbirinize bağlamıştır.
Samet: Tabii ki biz hep birbirimize destek olduk. İşitme cihazı taktığımız günden beri bu zorlu süreç başladı aslında. Yaşıtlarımız koşup oynarken biz yapamıyorduk. Çünkü cihaz takılıyken terlememek gerekli, ter cihazın özelliğini yitirmesine sebep oluyor ve işitme kalitesizleşiyordu. Ayrıca o dönemlerde işitme cihazı pahalıydı, cihazın bozulmaması için üzerimizde sürekli bir tedirginlik hali oluyordu. Böyle zor günlerde insanın kendisiyle aynı kaderi paylaşan kardeşinin olması çok güzel bir duygu, yalnız olmadığımızı biliyor ve hep birbirimize hep destek oluyorduk.
Eğitim-Öğretim hayatınız nasıl başladı ve ne gibi zorluklar yaşadınız?
Murat : Eğitim sürecimiz hiçbir zaman diğer çocuklar gibi olamadı. İlk başlarda çok zorladı fakat alıştıkça, ailemizin desteği ve öğretmenlerimizin etütleri ile konuşmayı öğrendik. İşaret dili kullanmak bize göre değildi çünkü işaret dilini kullandığınız zaman normal konuşmaya gereksinim duymuyorsunuz ve konuşma süreci gecikmiş oluyor.
Babamız bize işaret dili kullanmayı yasakladı. Buna gerek duymamayı öğretti.
Ne güzel! Babanızın bu bilinçli davranışı sizin gelişiminize büyük katkıda bulunmuştur.
Murat: Tabii ki… Ailemizin bu fedakar ve bilinçli tavrının katkısı yadsınamaz bir gerçek. Her zaman üzerimize titrediler. Üzerimizdeki emekleri çok büyük,
Peki rehabilitasyon süreciniz nasıl başladı? Yaşadığınız süreçle lgili bilgi verir misiniz?
Ailemiz çok fedakarlıklarda bulundu. Rehabilitasyon sürecimiz yaklaşık 4 sene sürdü. Ve bu 4 sene boyunca her gün bizi Susurluk’tan Bursa’ya götürüp getirdi. Asla pes etmediler. Yaşıtlarımızın uyuduğu vakitte sabahın köründe biz Bursa’ya gidiyorduk. Bizim için ne kadar zorduysa ailemiz için de çok büyük bir fedakarlıktı bu.
Bu müthiş bir başarı! Deyim yerindeyse yaşıtlarınıza göre hayata 1-0 yenik başlayıp, onlardan öne geçtiniz.
Samet: Evet, rehabilitasyondan sonra normal okul hayatımız başladı. 40 kişilik sınıflar ve hepsi normal işitebilen çocuklardı; biz daha tam olarak konuşamazken, sınıfta ilk okuma yazmayı söken biz olduk.
Eğitim hayatınızda ne gibi zorluklar yaşadınız?
Murat: Öğretmenlerimiz biz hiçbir zaman imtiyazlı davranmadı. Kendi çabalarımızla bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Genelde ön sıralara oturmaya çalışıyorduk. Bazen öğretmenin ilk anlattıklarını kaçırdığımız oluyordu. Bizim için sürekli tekrar etmesini de isteyemiyorduk çünkü çok yakınında bulunuyorduk. Dolayısıyla eve gittiğimizde kendi çabalarımızla günlük konu tekrarları yaparak anlamaya çalışıyorduk konuları. Ailemiz de ellerinden geldiğince bize yardımcı oldu. Yalnız eğitim süreci, rehabilitasyona gitmek ve işaret dili kullanmak ile bitmiyordu; akademik başarı da elde etmemiz gerekiyordu. Öğretmen anlatıyordu duyamıyorduk ama duymak mesele değil, önemli olan anlayabilmekti. Biz de kendi çabalarımızla anlamaya çalışıyorduk dersleri. Eve gittiğimizde mutlaka yaptığımız yazılı ve görsel olarak konu tekrarları sayesinde başarımızı elde ettik. Günümüzde bunu başarmak çok daha zor, çünkü müfredat çok yoğun. Bu yüzden işitme kaybı olan bireylerin normal işiten bireyleri akademik olarak yakalayabilmesi ve aynı statüye gelebilmesi için mutlaka profesyonel bir şekilde eğitim almaları gerekli.
Eğitim hayatınıza dair, bizimle paylaşmak istediğiniz unutamadığınız bir anınız var mı?
Samet: Aslında unutamadığımız pek çok anımız var da, bir tanesini anlatayım. 4.sınıfta İngilizce dersindeydik, o zamanlar hocalardan çok korkardık. İngilizce’den 'Quiz' olacaktık ki daha önce hiç olmamıştık bilmiyorduk. 10 puan aldım. O yaşıma kadar hiç 90’dan aşağı not almamıştım ve şok oldum. Hocamız bu notların karneye geçeceğini söylemişti bu nedenle bu kötü notu düzeltmemiz gerekiyordu. Sınav kağıdını ailemize imzalatmamız gerekliydi ama biz kağıdımızı kaybetmiştik. Yanlış anlaşılacağımızı düşündüğümüz için ailemize öğretmenimizle görüşmesini söyledik ve görüştüler. O günden sonra evde İngilizce konuşmaya başladık. Bütün aile basit düzeyde İngilizce konuşuyorduk. Çünkü kötü notumuzu düzeltmeliydik ve bunu başardık da. Diğer sınavdan 100 puan aldık. Öğretmenimiz sonucu görünce çok mutlu oldu ve bizi yanağımızdan öptü. Tabii biz de çok mutlu olduk. Bu kadar korktuğumuz bir öğretmen bizi öpmüş, tebrik etmişti. Bu olay bizim şevkimizi daha da artırmıştı. Diğer sınavdan da 100 puan almak için çok çabaladık ve sınavlardan hep 100 aldık. İngilizce’yi artık çok seviyorduk.
Öğretmenleriniz işitme kaybı yaşadığınız için size ayrımcılık yapmamışlar, tam tersine eşit davranıp, size yardımcı olup teşvik etmişler.
Samet: Tabii ki burada öğretmen çok önemli role sahip. Çok sevmediğimiz bir dersi bile sırf öğretmeni sevdiğiniz için çabalayıp yapabiliyorsun. Öğretmenlerimiz katkısı da çok büyük. Deyim yerindeyse bize itici güç oldular.
Peki sınıf arkadaşlarınızın yaklaşımı nasıldı?
Samet: İlk zamanlar garipsiyorlardı tabii ki. “Kulağındaki ne?”, “Neden takıyorsun?”, “Duymuyor musun?” gibi sorular soruyorlardı ve artık sıkılmaya başlamıştık bu durumdan ama zamanla alıştık ve kabullendik. Zaten kabullenmediğiniz zaman her şey çok daha kolaylaşıyor, karşınızdakilerin de sizi kabullenmesi bir o kadar daha kolay oluyor. Bu sorunları arkadaşlarımızla aşıp güzel dostluklar kurduk. Kendinizi kabullenmeli ve hayatınızı ona göre düzene sokmalısınız.
Toplumda yanlış bir kanı var. İşitme kaybı olanlara ‘sağır-dilsiz’ diyorlar. Aslında o insanlar sağır ya da dilsiz değil sizde de olduğu gibi. Aileler de bu konuda yeteri kadar bilinçli değil mi sizce?
Murat: Bu konuda sivil toplum örgütleri çalışıyor tabii ki ama yeterli kalamıyor. Aslında önemli olan başkalarının ne düşündüğü değil. Bizim için öyle en azından insanlar ne diyecek diye düşünmüyoruz. Bu çok normal bir şey; gözlük takan insanlar olduğu gibi biz de işitme cihazı takıyoruz. Artık günümüzde işitme kaybı bir engel bile değil. Biz de bu durumun canlı kanlı kanıtları olarak karşınızda duruyoruz. Gayet güzel konuştuk ve anlaştık. ( Gülüyorlar)