Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, hız sınırlarının düşürülmesinin ölümlü ve yaralanmalı kazaların tüm kazalara oranını anlamlı olarak düşürebileceğini söyledi.
Son yaşanan kaza sonrası açıklamada bulunan Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, 2013 yılında gerçekleşen ölümlü yaralanmalı kazalar, toplam kazaların yüzde 13.36’sıyken, bu oran 2012 yılında yüzde 10.35 oranında olduğunu, kazanın olduğu yerdeki yolun geometrik özelliğine göre trafik kazası ve sonucu incelendiğinde, yerleşim yeri veya yerleşim yeri dışında ölümlü ve yaralanmalı kazaların büyük çoğunluğunun düz, eğimsiz, kavşak olmayan ve geçit bulunmayan yollarda yani maksimum hız sınırında sürüş yapmaya uygun yollarda meydana geldiğinin anlaşıldığını belirterek şunları söyledi:
“Ölen ve yaralananların 19.505’inin 0-9 yaş arası çocuklar olduğu acıtıcı bir gerçek. Bu çocuklarımızın 202’si olay yerinde yaşamını kaybetti. Yaralanan 10-14 yaş grubu 13.405 çocuğun akıbeti bilinmiyor. Tıpkı 15-24 yaş grubunda yaralanan 68.170 gencimiz gibi. Yol güvenliği hakkının tesisi için hız sınırlarının düşürülmesi gerekiyor” dedi.
“2020’YE KADAR TRAFIKTE ÖLENLERİN VE YARALANANLARIN SAYISINDA YÜZDE 50 AZALMA HEDEFİMİZ SINIFTA KALDI”
Derneğin Küresel Yol Güvenliği Programı Direktörü Tanzer Gezer ise uygulamada alınan tüm önlemlerin, yetkililerce kesilen binlerce cezanın, trafikte ölenlerin ve yaralananların sayısını azaltmada ve ölümlü yaralanmalı kazaların toplam kazalara oranını düşürmekte etkili olmadığının altını çizdi. Gezer, 2013 yılında trafik kazasında ölen ve yaralanan sayısının 278.514 olarak gerçekleştiğini, bu sayının 2012 yılındaki ölen ve yaralanan sayısından 6.685 kişi daha fazla olduğunu söyledi.
Ölen ve yaralananların yüzde 57’sinin 25-64 yaş grubunda olması dikkat çekici diyen Gezer, ekonomiye katılım çağında 159.655 yetişkinden yani aktif işgücü kaybından bahsedildiğini, kazaların topluma ve ekonomiye maliyetinin çok yüksek olduğunu belirtti.
“HIZLI ARAÇLAR VE YÜKSEK HIZ SINIRLARI KAZALARI ARTIRIYOR”
Türkiye İstatistik Kurumu’nun son yayınladığı veriye göre Ocak-Ağustos döneminde trafiğe kaydı yapılan 373 bin 810 adet otomobilin yüzde 68’i 1400 ve üstü motor silindir hacmine sahip ve bu araçlar yüksek hızlara çok kısa zamanda ulaşabiliyorlar diye belirten Gezer şöyle devam etti.
“Trafik Yönetmeliği, yerleşim yeri içinde araç cinsine bakılmaksızın hız sınırını 50 km/saat olarak belirliyor. Buna göre yerleşim yeri içinde bir otomobil de bu hızda seyir ediyor minibüs, otobüs, kamyonet, kamyon hatta çekiciler de. Yerleşim yerinde yerel yönetimlere hız sınırını arttırma yetkisi verildiği ve yönetimlerin bunu uyguladıkları gözetildiğinde yerleşim yeri içerisinde hız sınırları, bölünmüş devlet ve il yolları, belediyelerin yapım ve bakımından sorumlu olduğu, taşıma kapasitesi yüksek yollarda 82 km/saate kadar artıyor” dedi.
Gezer ayrıca, polisin hız cezası yazarken sürücüye yüzde 10 oranında bir opsiyon da tanıdığı gözetildiğinde yerleşim yeri içinde hız sınırları 90 km/saat olarak düzenlenmiş olduğunu, bu durumda kaza anında maksimum korunma için emniyet kemerinin istisnasız her yolcu için zorunlu kılınması için gerekli hukuksal düzenlemenin daha fazla ertelenmesinin yanlış olacağını söyledi.