Medicana Bursa Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Başak Mutlu, depremin psikolojik etkileri hakkında bilgiler verdi. Mutlu, "Eğer psikolojik etkiler zaman geçtikçe azalmak yerine artış gösteriyor ve kişinin sosyal, iş ve aile hayatını olumsuz yönde etkilemeye devam ediyorsa; bu durumda vakit kaybetmeden bir ruh sağlığı profesyonelinden destek almak gerekir" dedi.
Uzman Klinik Psikolog Başak Mutlu, “Afetler fiziksel olduğu kadar psikolojik açıdan da yaralayıcı deneyimlerdir. Yaşanan depremle birlikte öngörebilme ve güven duygumuz sarsıldığı için ilk zamanlarda durumu kavramakta ve bai etmekte zorlanmak doğaldır. Travmatik olayların ardından olaya maruz kalanların yanı sıra; tanık olanlar, mağdurların yakınları ve yardım çalışmalarında görev alan kişiler de travmatik stres belirtileri gösterebilir. Şok, inkar, keder, öfke, suçluluk gibi duygusal boyutta tepkiler görülebileceği gibi; göğüs sıkışması, nefes daralması, mide problemleri, kolay irkilme, yorgunluk, baş ağrısı gibi bedensel boyutta tepkiler de görülebilir. Kişiler uyku problemleri, iştahta değişimler, sosyal çevreden uzaklaşma gibi davranışlar sergileyebilir. İlk haftalarda bütün bu tepkiler ‘anormal bir olaya verilen normal tepkiler' olarak değerlendirilir ve şikayetlerin zaman içinde kendiliğinden yatışması beklenir. Bu süreçte mümkün olduğunca eski rutine devam etmeye çalışmak, beslenmeye ve dinlenmeye dikkat etmek önemlidir. Duyguları bastırmak veya olanları unutmaya çalışmak yerine paylaşmak daha çok yardımcı olacaktır. Olanları kabullenmek dalgalı biçimde ilerler. Bu süreçte bazı günlerin daha zor bazı günlerin daha kolay geçmesi tamamen normaldir. Eğer psikolojik etkiler zaman geçtikçe azalmak yerine artış gösteriyor ve kişinin sosyal, iş ve aile hayatını olumsuz yönde etkilemeye devam ediyorsa; bu durumda vakit kaybetmeden bir ruh sağlığı profesyonelinden destek almak gerekir" dedi.
Yaşanılan deprem olaylarında psikolojik ilk yardımın nasıl uygulanması gerektiğine dair bilgilendirmelerde bulunan Uzm. Psk. Başak Mutlu, “İlk olarak travmaya uğrayan kişilerin o ortamdan uzaklaştırılması gerekir. Kişiye güvenli bir ortam sunmalı ve anlayışla onun travmayı anlatmasına izin vermelisiniz. Kişiye güvenli bir ortam sunmalı ve anlayışla yaşadıklarını anlatmasına izin vermelisiniz. Kişi konuşmak istemediğini belirtirse ısrarcı olmamalı ve yasadıklarını sindirebilmesi için zaman tanımalısınız. ” şeklinde konuştu.
Travma süreçlerinde çocuklara yaklaşımın yetişkinlerden farklı olduğunun altını çizen Mutlu,Dogal afetler sonrasında çocuklara hassas yaklaşmak gerekir. Yetişkinler çocukların yanında onları korkutabilecek konuşmalar yapmamaya ve onları deprem haberlerine maruz bırakmamaya özen göstermelidir. Çocuklar olay hakkındaki düşüncelerini paylaşmak istediğinde yetişkinler konuşmaktan kaçmamalıdır. Çocuklar gördüklerini ve duyduklarını yanlış yorumlayabilirler. Onların aklından geçenleri öğrenmek ve gerekli açıklamaları yapmak önemlidir. Açıklamalar soyut ifadelerden uzak, anlayabileceği kelimelerle ve yalansız olmalıdır. Korkutmamaya özen göstererek, sade ve çocuğun yaşına uygun biçimde iletişim kurmak önemlidir. Masallardan ve oyuncaklardan faydalanılabilir. Çocuklara ‘Burada deprem olmaz.' , ‘Bizim başımıza gelmez' gibi tutamama ihtimaliniz olan sözler vermekten kaçının. Bunun yerine, bulunduğunuz yerin sağlam ve güvenli olduğunu, onu tehlikelerden korumak için hazır olduğunuzu anlatabilirsiniz. ‘Korkma', ‘Ağlama', ‘Güçlü olmalısın' gibi teklinler ise yaramaz. Aksine çocuğa kendini kötü hissettirebilir. Bu cümleleri kurmak yerine kötü hissettiği zaman onu dinleyebileceğinizin güvencesini vermek daha rahatlatıcı olacaktır. Çocuklar bazen aynı soruları tekrar tekrar sorabilirler. Sorularını sabırlı ve tutarlı biçimde yanıtlamak gerekir. Travmatik olaylardan etkilenmek beklenen bir durum olduğundan ilk haftalar psikoterapi desteğine başvurmak icin erkendir. Ancak kişi kendine zarar veren davranışlar ve riskli tavırlar içindeyse, radikal davranış ve duruş değişiklikleri sergiliyorsa şikayetleri azalmak yerine artıyorsa yönlendirme yapılabilir'' dedi.