Kanser immünoterapisiyle ilgili çalışmalarına ilişkin ödülleri bulunan Doç. Dr. Duygu Sağ, bağışıklık sistemini orduya kanseri de düşmana benzetiyor. Aynı zamanda Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi de olan Doç. Dr. Sağ, “Radyoterapi ve kemoterapi gibi klasik kanser tedavileri düşmana müdahale ederken, immünoterapi bağışıklık sistemimizi yani ordumuzu güçlendirip, onu kanserle savaşta etkin hale getirir” diyor. Orduda farklı askeri birliklerin yer aldığını ve bunlardan birinin de makrofaj denilen hücreler olduğunu söyleyen Sağ, “Makrofajlar iki çeşit. Kanserle savaşanlar mutlu makrofajlar, ‘ben güçlüyüm, ben yaparım’ diyor. Kanseri destekleyen, “of canım bu kanser hücresiyle hiç savaşmak istemiyor” diyenlerse mutsuz markofajlar. Kendilerinin savaşmadığı yetmiyormuş gibi bir de diğer savaşçı hücrelere bu mutsuzluğu dağıtarak onların da savaşmasını engelliyorlar. Kanser dramadan besleniyor. Bu mutsuz hücrelere kendini besletip duruyor” diye anlatıyor.
STRESİN ETKİSİ BÜYÜK
Bilim insanlarının kanseri destekleyen makrofajları kanserle savaşanlara çevirmeyi amaçladığını anlatan Doç. Dr. Sağ, “Ancak kronik stresle baş edemezseniz, stres sonucu artan glukokortikoid hormonlarınızla (kortisol bunlardan biri) makrofajlarınızı kanseri destekleyen mutsuz makrofajlara çevirirsiniz. Bu da kanser tedavisinin etkisini değiştirebilir. Unutmamak lazım ki mutlu olduğumuzda serotonin hormonu artar ve bağışıklık sistemimiz güçlenir, mutsuz olduğumuzda kortizol hormonunun seviyesi artar ve bağışıklık sistemimiz zayıflar” diyor.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ ‘GÜLÜMSETMEK’ İÇİN ÖNERİLER
- “Asıl amacımız bu bazal mutluluk seviyesini arttırmak olmalı” diyen Doç. Dr. Sağ, bağışıklık sistemini gülümsetmek için şu önerilerde bulunuyor:
- Ne isen o olmak: Balıksanız ağaca tırmanmaya çalışmayın. Hayatta hiçbir şeyin size kendi özünüzden farklı bir hayat yaşatmasına izin vermeyin. Bir şey sizin yaşam enerjinizi arttırıyorsa sizin için doğru şeydir. Yaşam enerjiniz artarsa bazal mutluluğunuz artar ve bu da bağışıklık sisteminizi gülümsetir.
- Meditasyon: Düzenli meditasyon stres hormonu kortizol seviyesini düşürüyor, mikroplara karşı savaşta önemli olan antikor seviyesini arttırıyor. Değişik meditasyon çeşitleri var. Mesela mindfullness meditasyon’u bulaşık yıkarken bile yapabilirsiniz. Bir araştırmada meme kanseri hastaları mindfulness meditasyon yapıyor. 8 hafta sonunda hastalarda kortizol seviyesinin azaldığı ve kanserle savaşan bağışıklık sistemi hücrelerinin arttığı rapor ediliyor.
- Kendimizi şarj etmek: Telefonumuzun sarjı bittiğinde onu nasıl şarja takıyorsak, kendimizi de sarj etmek stres hormonu kortizol seviyemizi azaltıyor ve mutluluk hormonu serotonin seviyemizi arttırıyor.
- Şükretmek: Sadece iyi şeylere değil başımıza gelen kötü şeylere de şükretmek gerek. Çünkü her zorluk bizim bir üst versiyonumuzu oluşturmamız için var. Nitzsche der ki ‘Sizi öldürmeyen şey güçlendirir’. Biz laboratuvarımdaki çalışmalarımızda, bunun hücre düzeyinde doğru olduğunu gösterdik. Bağışıklık hücrelerimizi öldürmeyen etken, onları daha da güçlü, savaşçı hücreler haline getiriyor.
- Affetmek: Affetmek kendimizi özgürleştirirken affetmemek öfkeyi getirir. Bu da kortizol hormonumuzu arttırır ve bağışıklık sistemimizi zayıflatır.
- İyilik: Karşılıksız iyilik yapmak hem bize kendimizi iyi hissettirir hem de iyilik yaptığımız kişiye. Böylece karşılıklı olarak serotonin hormonumuz artar ve bağışıklık sistemimiz mutlu olur.
- Sevgi: 80 yıl süren bir Harvard Üniversitesi araştırması gösteriyor ki mutlu ve sağlıklı bir hayat sürmemizde en büyük payı olan etken sevgi dolu ilişkiler yaşamamız. Sevgi dolu ilişkilerle serotonin hormonu seviyemiz artıyor ve bağışıklığımız güçleniyor.