Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı ve Türkiye Bilimler Akademisi Üyesi Prof. Dr. Fatih Gültekin bu konuda önenmli açıklamalr yaptı.
Prof. Dr. Gültekin, yaptığı araştırmada meyveli gazozlarda ve meyve aromalı maden sularında antioksidan olarak C vitamini veya meyve suyu, koruyucu olarak da sodyum benzoat kullanıldığını tespit ettiğini belirtti.
C vitamini ile sodyum benzoatın bir arada kullanılmasının ölümcül riskleri bulunduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Gültekin, şöyle konuştu:
"İçeceklerde mikroplar çoğalmasın diye koruyucu maddeler kullanılıyor. Ayrıca konulan bazı maddeler bozulmasın diye de C vitamini ekleniyor. Bu iki madde, yani C vitamini ve koruyucu olarak kullanılan sodyum benzoat, ikisi bir arada olduğu zaman, eğer bekleme esnasında ısıya veya ışığa maruz kalırsa o zaman C vitamini ile koruyucu olarak kullanılan sodyum benzoat birleşiyor ve insanlar için kesin, yüzde 100 kanserojen olan 'benzen' denilen bir madde oluşuyor. Maalesef çok büyük tehlike var." İçeceklerde görülmeyen bir başka tehlikenin daha söz konusu olduğunu dile getiren Gültekin, bazı içeceklerde antioksidan olarak C vitamini yerine doğal meyve suyu kullanıldığını, doğal meyve sularında da C vitamini bulunduğunu ve aynı şekilde koruyucu olarak kullanılan sodyum benzoatla birleşip kanserojen benzen maddesine dönüşebildiğine işaret etti.
Yiyecek ve içeceklerde yaygın olarak kullanılan koruyuculardan sodyum benzoatın avantajı yanında sağlık riskleri taşıdığına değinen Gültekin, sodyum benzoatın alerjik özelliğinin bulunduğunu, özellikle astım hastalarının dikkat etmesi gerektiğini vurguladı.
Gültekin, bunlara ilave olarak sodyum benzoatın, DNA'ya da zarar verme potansiyeli bulunan bir katkı maddesi olduğunu söyledi.
Üretici de, satıcı da, tüketici de bilmiyor
Kanser riski taşıyan bu konunun firmalar tarafından atlandığına dikkati çeken Gülkekin, üretici, satıcı ve tüketicileri uyardı. Gültekin, şöyle dedi: "Bunlardan birincisi üreticiler. Üretici, C vitamini ve sodyum benzoatı beraber kullanmasın.
Formülasyonlarını kolaylıkla değiştirebilirler. Sodyum benzoat yerine başka bir koruyucu veya C vitamini yerine başka bir antioksidan kullanabilirler. İkisini bir araya getirmezlerse bu risk ortadan kalkar. İkincisi, bu ürünleri satan market, bakkal veya süper marketler bu ürünleri uygun şartlarda depolasınlar. Hiçbir içeceği güneşe maruz kalacak şekilde ve yüksek derecede ısınacağı şekilde muhafaza etmesinler.
Özellikle sahil kesimlerinde bu konu biraz daha önem arz ediyor. Son olarak tüketiciler de dikkat etsinler. İnsanlar sürekli içtiği içeceklerin içindekiler bölümüne baksın. Benzoik asit veya sodyum benzoat ile C vitamini, diğer ismiyle askorbik asit, ikisinin beraber olduğu ürünleri tercih etmesinler." Gıdalarda kullanılan kombinasyonların Türk Gıda Kodeksi'ne uygun olduğunu ancak risklerinin bilinmediğini öne süren Gültekin, şöyle devam etti: "Bunlar tabii ki bilinçli olarak seçilmiyor. Çünkü bunlar Türk Gıda Kodeksi'ne uygun. Gıda kodeksinde koruyucu olarak sodyum benzoat kullanılır, antioksidan olarak C vitamini kullanılabilir ancak bunun ikisinin bir araya gelmesi ve saklama koşullarının olumsuz denk gelmesi tesadüfi bir şey. Bunu da üreticilerin bilmesi gerekiyor. Muhtemelen gözden kaçmış bir nokta. Üreticilerin gözden kaçan bu noktaya göre düzeltme yapacaklarına inanıyorum."
Kanserdeki artış gıdalardaki kanserojen maddeler
Gültekin, "Bu tüm toplumu ilgilendiren yaygın bir sorun.
Kanser vakaları çok artıyor, artık kanserden ölüm sebepleri dünyada ikinci sıradan birinci sıraya yükselmek üzere. Belki kanserin artış sebeplerinden bir tanesi gıdaların içindeki, maruz kaldığımız kanserojen maddeler. Bu açıdan bunu çok önemsiyorum" diye konuştu. Halkın gıda katkı maddelerinin zararlarını öğrenmek istediğini anlatan Gültekin, ayrıca inançlar açısında da sorun olup olmadığını bilmek istediğini anlattı. "Gıda katkı maddeleri tüketiciler için bilinmez bir konu" diyen Gültekin, şunları söyledi: "Milyon tane katkı maddesi var. Bunlar kanserojen mi, zararlı mı, inançlarımıza uygun mu, hep bilinmezlik içerir. Çünkü katkı maddeleri alan olarak geniştir ve sadece bir bilim alanını ilgilendirmiyor. Dolayısı ile tüketicinin istediği bilgiyi derli toplu ve güvenilir olarak sunacak kaynak çok az." Gültekin, 10 yılı aşkın süredir katkı maddeleriyle ilgili çalıştığını ve 4 kitap yazdığını belirterek, şunları kaydetti: "Yediğimiz ürünlerin tamamına yakınında katkı maddesi var ve bunlar çok yüksek miktarlarda. Türk insanı maalesef batı tipi besleniyor. Bu tip beslenmelerde insanlar bir yılda kendi ağırlıkları kadar gıda katkı maddeleri tüketiyorlar. Bunlar çok büyük rakamlar ve bu katkı maddeleri istisnaları bir kenara koyarsak bizim ihtiyacımızın olduğu vitamin, mineral veya besin değeri açısından zengin maddelerden ziyade gıdaların ticarileşmesi, yaşamı kolaylaştırmak, ekonomiklik sağlamak açısından kullanılan maddeler. Ama maalesef birçok sağlık riskini de beraberinde getiriyor. Doğal gıdalara yönelmemiz lazım, ancak katkı maddesiz bir yaşam da mümkün değil, riskli olacak katkı maddelerinden uzak kalacak yaşam tarzı geliştirmemiz lazım."