Bakan Mehmet Müezzinoğlu, organ bağışı konusunda Türkiye’deki en temel sorunun kadavradaki bağış oranının düşük olması olduğunu söyledi.
Sağlık Bakanlığı ile Avrupa Birliği Bakanlığı'nın ortaklaşa yürüttüğü “Organ Bağışında Uyum İçin Teknik Yardım Projesi” kapsamında “Din Adamları Bilgilendirme Toplantısı” Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katılımıyla gerçekleşti. Sağlık Bakanlığı ile Avrupa Birliği Bakanlığının ortaklaşa yürüttüğü “Organ Bağışında Uyum İçin Teknik Yardım Projesi” kapsamında “Din Adamları Bilgilendirme Toplantısı” düzenlendi. Meyra Palace Otel’de gerçekleşen programda Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, Sağlık Bakanlığı olarak Diyanet camiası ile bu çalışmaların omuz omuza yürütmekten mutluluk duyduğunu ifade etti.
Hastalara ve hasta yakınlarına manevi destek olma yönünde de birlikte olabileceklerini kaydeden Müezzinoğlu, “İnşallah insanımıza huzur dünyasına, gönül dünyasına ve geleceğine sağlıklı bakabilmesi Diyanet camiamızın da desteklerini, katkılarını almış olacağız” dedi.
“DİN ADAMLARIMIZ ARACILIĞIYLA TOPLUMU BİLGİLENDİRME”
Müezzinoğlu, programın isminin “Din Adamları Bilgilendirme Toplantısı” olduğunu belirterek, “Esasında din adamlarımız aracılığıyla toplumu bilgilendirme. Bu anlamda din adamlarının bilgilendirilmesinde çok şükür ki sorunumuz yok. Ama din adamlarımızın toplumu daha iyi bilgilendirebilmesi adına duyarlılıklarımızı ve sorumluluklarımızı bu anlamda daha güçlü bir şekilde kitlelere iletebilmekteki sorumluluğumuzu bu süreçlerden sonra daha iyi noktaya taşımamız lazım. Çünkü biz infak medeniyetinin mensuplarıyız. Bize bahşedilenden bahşetme, bize verilenden verebilme ve bize verilmiş olanı bizim ona olan ihtiyacımızın bittiği süreçten sonra bir başkasının ihtiyacına destek verebilme organ bağışı” ifadelerini kullandı.
“ÜLKEMİZDEKİ EN TEMEL SORUN, KADAVRADAKİ BAĞIŞ ORANININ DÜŞÜK OLMASI"
“Ülkemizdeki en temel sorun kadavradaki bağış oranının düşük olması, yüzde 20’lerde” diyen Bakan Müezzinoğlu, “Halbuki kadavraya geldiğimiz zaman artık biz bir cenazeyiz. Bu dünyayla iletişimimizin bittiği süreçte bu dünyada ömür bekleyen ve onu bulduğunda annesine, babasına, ailesine, sevdiklerine, kendisine hayal kurabilecek bir alana bir ihtiyaca cevap verebilme herhalde bizim medeniyetimizin en duyarlı olması gereken alan. Benim karaciğerim ben kadavrayken bir başkasını yaşatabiliyorsa, beni kalbim ben bu dünyadan göç ederken bir başkasına hayat verebiliyorsa işte medeniyetimin esas ruhunun canlandığı ve yaşatılabileceği alanların en önemlisi olması gerekir” değerlendirmesinde bulundu.
“BİR İNSANA HAYAT VERMEK BÜTÜN İNSANLIĞA HAYAT VERMEK KADAR DEĞERLİDİR”
Diyanet İşleri Başkanı Görmez ise hastane köşelerinde, gözleri kapıda kulakları hayırlı bir seste bekleyen 25 bin vatandaşa derman olma yolunda başarılar nasip etmesini Allah’tan niyaz ederek sözlerine başlayarak, şunları kaydetti:
“Aslında yıllardır üzerinde durduğumuz, konuştuğumuz, tartıştığımız bu konunun dini boyutunun 1950’li 60’lı yıllardan bugüne kadar sadece ülkemizde değil, organ nakli ve organ bağışı konusunun bugüne kadar bilim adamları tarafından tartışılıyor olmasını dahi bugün hasbel kader bir ilim adamı olarak yadırgadığımı ifade etmek isterim. Dolayısıyla bu konu, doğrudan naslardan hareketle elde edilecek bir bilgi olmadığı için, içtihadi bir bilgi olduğu için dini metinlerin tamamından elde edilen prensiplerden ortaya çıkan kararlardan oluşur. Bu açıdan baktığımızda bütün peygamberlerin, bütün ilahi kitapların eğer hiyerarşik olarak bir değerler sistemi inşa edilecek ve topluma nakledilecekse şüphesiz bunlar içerisinde en önemli esaslardan bir tanesi insanın değeri ve insan hayatına vereceğimiz değerdir.”
Kur’an da insanları öldürmekle ilgili bir ayet olduğunu ve bunun 2 kısımdan oluştuğunu söyleyen Görmez, “Birinci kısımda ‘her kim bir insanı öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş olur.’ Bunu hepimiz görüyor anlıyoruz. Ayetin devamında bir ifade daha var. ‘Her kim bir insana hayat verirse bütün insanlığa hayat vermiş olur. Bir insana hayat vermek bütün insanlığa hayat vermek kadar değerlidir. Bu ilke elimizde iken ilim adamlarının bu konuda tereddüt etmesini kısmen yadırgadığımı ifade etmek isterim” dedi.
Sağlık Bakanlığı ile yapılan çalışmaları 3 kısma ayırdığını belirten Görmez, birinci kısımda Din İşleri Yüksek Kurulu’nun organ bağışıyla ilgili çalışmalar yaparak daima müspet mütalaalar verdiğini bildirdi.
Din İşleri Yüksek Kurulunun bütün mütalaalarını satır satır inceleme imkanı bulduğunu anlatan Görmez, “Bütün o çalışmalara dayanarak, bir cümle sarf ettim dedim ki, “Organ bağışı candan cana yapılacak en büyük sadakadır.” Birkaç ay önce organ bağışı yapan bir aileye mikrofon uzattıklarında ‘Sizi buna teşvik eden’ neydi diye sordular. ‘Beni buna teşvik eden Diyanet İşleri Başkanımızın bir cümlesidir’ dediğinde inanın ben ekran başında kendimi dünyanın en mutlu insanı hissettim ve Allah’a ham ettim. Bunu bir teşvik babında paylaşıyorum. Sadaka kelimesi Türkçe’de yanlış anlaşılan bir kelimedir. Sadaka sıdk kökünden gelir. Bizde var olan yaratıcıya karşı sadakatin davranışlara yansımasıdır. Onun için büyük bir cesaretle dedim ki organ bağışı candan cana yapılacak en büyük sadakadır. Bizim hem kendimize, hem topluma, hem de yaratıcımıza karşı sadakatimizi gösteren en önemli davranışlardan bir tanesidir. Onun için Sağlık Bakanlığımızın 3 aşamaya ayırıyorum”
Her il müftülüğünden toplantıya katılımın olduğunu kaydeden Görmez, toplantıya katılan din gönüllülerinin kendi iline gittikten sonra bilgileri paylaşacaklarını anlattı. Diyanet camiası olarak bir çağrıda bulunan Görmez, hocaların tavsiye ettiklerini hayatlarında yapmadıklarını ve önce camia olarak buna öncülük yapmaları gerektiğini söyledi.
"DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI HASTANELERDE BU GÖREVİ İLK DEFA HOLLANDA’DA YERİNE GETİRMEYE BAŞLADI"
Dünyadaki bütün Tabipler Birliği Odalarının Helsinki’de biraraya gelerek dünyaya ilan ettikleri Hasta Hakları Deklarasyonu içerisinde 9. maddeye değinen Görmez, "Hastanede yatan hastaların dini manevi destek almasının, hasta haklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu ilan ettikleri halde neden bugüne kadar yerine getirmediniz diye sorulması gerekiyordu. Diyanet İşleri Başkanlığı hastanelerde bu görevi ilk defa Hollanda’da yerine getirmeye başladı. Biz Hollanda’ya gönderdiğimiz din görevlilerine yıllar önce orada eğitimler verdik. Hollanda hastanelerinde yatan hastalarımıza manevi, dini bakım, destek hizmeti önce Avrupa ülkelerinde vermeye başladık. Kendi ülkemizde bunu konuşmayı dahi yapamadığımız zamanlarda biz bunu başka dünyalarda yaptık. Mutlaka üzerinde en çok durmamız gereken konulardan bir tanesi ve bugün İslam dünyasının da bütün Müslümanların üzerinde durması gereken en önemli husus can, insanın değeri, bir tek canın değeri, bir tek insanın değeri".