Dünyanın ve Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline gelen koronavirüsüyle ilgili açıklamalarda bulunan Dr. Melike Yavuz, sigara kullananlar bireylerde hastalığın daha ağır seyrettiğini söyledi. Yavuz, “Sigara için güvenli bir düzey yoktur” dedi.
Henüz aşısı bulunmayan ve dünyada binlerce kişinin ölümüne neden olan koronavirüs, en çok kronik hastalıkları bulunan kişileri etkiliyor. Çin’deki salgın sırasında yürütülen bilimsel çalışmalar, insana virüsün nasıl geçtiğini henüz açıklanamazken, çalışmalar virüsün bir noktada mutasyon geçirdiği ve insandan insana bulaşacak bir zincir olduğunu ortaya koyuyor. Hayvanlardaki koronavirüslerin nadiren insanları infekte ettiğini söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Dr. Melike Yavuz, risk gruplarından doğru bilenen yanlışlara kadar birçok konuda uyarılarda bulundu.
Genç ve aktif bireyler taşıyıcı konumunda
Dr. Melike Yavuz, koronavirüslerin hem insanlarda hem de hayvanlarda yaygın olan bir virüs olduğunu ve yeni koronavirüsün ise asıl konakçısı olan yarasalardan bir ara konakçı aracılığıyla insana geçtiğini belirterek şunları söyledi; “koronavirüsler, develer, sığırlar, kediler ve yarasalar dahil olmak üzere birçok farklı hayvan türünde yaygın olan büyük virüs ailesidir. Bu virüslerin bazıları insanlarda soğuk algınlığı olarak adlandırdığımız hastalığa neden olmaktadır. Soğuk algınlığını hepimiz hayatımızın bir döneminde yaşamışızdır. Basit üst solunum yolu belirtileri ile tedavi gerekmeden kısa sürede iyileşir. SARS-CoV-2 olarak adlandırılan yeni koronavirüsün yaptığı hastalığın adı ise COVİD-19’dur. Hastalık çok hafif olgulardan çok ağır ve ölümcül olgulara kadar değişen geniş bir spektrumda seyretmektedir. 60 yaş üzerinde daha ağır seyreden hastalık yaş ilerledikçe daha da ağırlaşmaktadır. Kalp, tansiyon, şeker ve akciğer hastalığı olanlar ise hastalık açısından riskli gruptadır. Bu tür kronik durumu olanların ve yaşı ileri bireylerin daha dikkatli olmaları gerekir. Ancak riskli grupları korumak için genç ve aktif bireylere daha fazla sorumluluk düşmektedir. Çünkü kendileri hastalığı hafif belirtilerle atlatırken riskli bireylere bulaştırma riski taşırlar.”
“Sigarayı azaltmak riski azaltmaz”
Virüsün sigara içen bireyleri daha çok etkilediğini altını çizen Yavuz, “Koronavirüs solunum yollarını etkileyen bir hastalıktır. Ağır vakalarda solunum yetmezliği ve akciğer organ yetmezliği gelişir. Ölüme neden olan da daha çok bu durumlardır. Sigara bilindiği üzere en çok akciğerlerimizi etkiler. Sigara içenlerin akciğerlerinde içilen sigara miktarı ve süresine göre değişken olmakla birlikte hasar gelişir. Hastalığın sigara içenlerde daha ağır seyretmesinin temel nedeni budur. Sigarayı azaltmak bu riski azaltmaz. Bilimsel çalışmalar sigara bırakma ne kadar erken gerçekleşirse sigarayla ilişkili hastalık riskinin de o kadar azaldığını göstermektedir. 30 yaşından önce sigara bırakanların sigarayla ilişkili hastalık riski zaman içinde hiç sigara içmemişlerle aynı seviyeye inmektedir. Sigarayı azaltmayı değil bırakmayı öneriyorum. Çünkü sigara için güvenli bir düzey yoktur. Günlük bir sigaranın bile kalp damar hastalığı riskini artırdığına dair yayınlar vardır” şeklinde konuştu.
“Maske çoğunlukla bilinçsizce kullanılıyor”
Virüsle ilgili doğru bilinen yanlışlar hakkında da bilgi veren Dr. Melike Yavuz, “Bu konuda en önemlisi ve etkilisinin el yıkama olduğunu söyleyebiliriz. Çok basit ve klişe geldiği için pek itibar görmüyor. Onun yerine virüsten korunmada etkisi ispatlanmamış başka şeylere daha çok itibar ediliyor. Sarımsak, sirke, burnun tuzlu suyla yıkanması ve benzeri birçok şeyden bahsediliyor. Bilimsel olmayan hiçbir şeye itibar edilmemeli. Tüm virüs, bakteri ve mantarlara karşı etkisi kanıtlanmış en etkin korunma yöntemi el yıkamadır. Bol su ve sabunla sık sık ve en az 20 sn etkin el yıkamak. En önemli diğer bir yanlış ise herkesin bilinçsizce maske kullanması. Evet maske çok etkin bir yöntem. Ancak doğru kullanılırsa etkili olur. Oysa maske çoğunlukla bilinçsizce kullanılıyor. Maske takmadan önce ellerin iyice yıkanmış olması gerekir. Maskeyi düzeltmek için sık sık elimizi yüzümüze götürmememiz gerekir. Aksi durumda maskede biriken mikroplarla temas etmiş oluruz. Maskenin kullanıldıktan sonra hemen çöpe atılması ve sonra da ellerin yine etkin bir şekilde yıkanması gerekir. Oysa bu maskeler gün boyu tekrar tekrar kullanılıyor, sık sık düzeltmek ya da hava almak için elle temas ediliyor. Maske kullanımı öncesi ve sonrasında da el yıkama alışkanlığımız olduğunu pek düşünmüyorum. Bu şekilde yanlış kullanıldığında da bir korunma yöntemi, infeksiyonu yayan bir bulaşma kaynağı haline geliyor. Doğrusu maskeyi hasta olanların kullanması. Bu daha maliyet etkin bir çözüm olacaktır. Böylece daha az maske kullanımı ile daha etkin bir korunma sağlanacaktır.”