Memorial Antalya Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uzman Dr. Güneş Berk, sosyal fobinin mizaç ya da kişilik özelliği olduğu, asla değiştirilemeyeceği düşünülerek çoğunlukla destek istenmediğini belirterek, "Oysa hayatı bu kadar kısıtlamasına rağmen sosyal fobi; hem psikoterapiler hem de ilaç tedavileriyle, iyileşme oranları oldukça yüksek olan bir bozukluktur" dedi.
Memorial Antalya Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uzman Dr. Güneş Berk, hem sosyal yaşam hem de iş yaşamında hızla akıp giden günlük rutin içinde yeni insanlar ile tanışmak, grup etkinliklerinde bulunmak, toplantılara katılmak, yeni projeler ortaya koymak ve sunumların fazlasıyla yer tuttuğunu belirtti. Bu gibi durumlarda sosyal fobisi olan kişinin, kendi görünümünün ya da sunumunun diğer insanlar tarafından beğenilmeyeceğini, onların önünde rezil olacağını ve utanç duyacağını düşündüğünü anlatan Dr. Güneş Berk, "Bu düşünceler kaygıyı artırır ve sempatik sinir sistemi aktif hale gelerek kaygının vücutta oluşturduğu bedensel etkiler ortaya çıkar. Kalp atışı ve nefes alış verişinde hızlanma, ağız kuruluğu, seste titreme, ateş basması, kızarma, terleme şeklinde ortaya çıkan kaygı belirtileri görülür. Kişi; bu belirtilerin dışarıdan fark edileceğini, kendisini toplum önünde küçük düşüreceğini ve utandıracağını düşünerek, daha çok korkar ve bir kısır döngünün içine girer. Sonuçta, kendince tehdit olarak gördüğü durumlardan kaçınarak yaşamını sürdürmeye çalışır" dedi.
KALABALIK ORTAMLARI TEHDİT OLARAK ALGILAMA
Bir sosyal fobi hastası için, kendisine yönelik olumsuz yargı olasılığı taşıyan her ortam ya da durumun kaygı verici olduğunu belirten Dr. Güneş Berk, şunları kaydetti:
"Yeni insanlar ile tanışma, otorite olarak gördüğü önemli insanlar ile konuşma, kalabalık önünde sunum yapma gibi durumlar tehdit olarak algılanır. Toplulukta adının söylenmesi, söz hakkı verilmesi, fikrinin sorulması, telefon görüşmesi yapması ve sözlü sınavlara girmek de bir işkence haline gelebilir. Bunun yanında, toplum içinde yemek ya da içmek, bir şeyler yaparken başkalarınca izleniyor olmak, toplantı, düğün, parti gibi kalabalık ortamlara katılmak ve umumi tuvaletleri kullanmak gibi birçok durum da onlar için oldukça zorlayıcıdır."
KENDİNİ YALNIZLAŞTIRICI ÖNLEMLER ALMAK
Sosyal fobi hastalarının, çocukluklarından itibaren özellikle tehdit unsuru olarak gördükleri durumlarla baş etmek için bazı yöntemler geliştirdiğini, küçük yaşta sınıfta arka sıralarda oturmaya ve kendisine özellikle sorulmadıkça cevap vermemeye çalışmak bunlardan bazıları olduğunu vurgulayan Dr. Güneş Berk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hasta, sosyal ilişkilerden kaçındığı için çoğunlukla çekingen olarak görülür ve aşk ilişkilerinden uzak kalır. Yeni ve yabancı ortamlarda kaygısı artığı için, yalnız ya da tanıdığı kişiler ile kısıtlı aktivitelerde bulunur. Çok iyi yapmış olsa bile kaygısı nedeniyle ürettiği ödev ve projeleri sunmaktan çekinir. Göz önünde olacağı, insanlarla yoğun iletişim kuracağı ya da sık sık sunum yapmasını gerektirecek meslekleri tercih etmez. Eğer bu durumlara mecbur kalacak ise yatıştırıcı ilaçlar ya da alkol kullanmak gibi uygunsuz baş etme yolları da seçebilir."
PSİKOTERAPİ VE İLAÇ TEDAVİSİ İLE İYİLEŞME MÜMKÜN
Dr. Güneş Berk, çeşitli ortam ve durumlarda yaşanan bu korku ve bedensel belirtilerin, mizaç ya da kişilik özelliği olduğu, asla değiştirilemeyeceği düşünülerek çoğunlukla destek istenmediğini belirterek, "Oysa hayatı bu kadar kısıtlamasına rağmen sosyal fobi; hem psikoterapiler hem de ilaç tedavileriyle, iyileşme oranları oldukça yüksek olan bir bozukluktur" dedi.