İşte Şansal Büyüka'nın köşesindeki o açıklamaları;
Artık ligde “Banko” maç kalmadı. Dört büyüklere “garanti” gözüyle bakılıyordu, bugün kimse ne olacağını kestiremiyor. “Büyükler mi geriledi, Anadolu takımları olarak tabir edilen diğerleri mi güçlendi?” sorusu, “Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan” bilmecesiyle aynı zorluğa ulaştı.
İşte, son şampiyon Fenerbahçe... Akhisar Belediyespor gibi, kendi halinde bir takım karşısında çaresiz kaldı ve liderlik maçında koltuğu rakibine yakıştırdı. Şimdi ustamız Şansal Büyüka’dan bunun nedenlerini, neler yapılabileceğini dinleyelim.
Fenerbahçe’de düşüş sürüyor. Size göre bunun sebepleri ne olabilir?
- Bizde çok güzel atasözleri var, tam yerini bulan... Örneğin, “Ne ekersen onu biçersin”, “Etme- bulma dünyası” gibi... Bunu niye söylüyorum; Galatasaray, Fatih Terim’i gönderdi, o gün, bu gündür iki yakası bir araya gelmiyor. Fenerbahçe, sezon başladıktan sonra Ersun Yanal’ın görevine son verdi, göreceksiniz, bunun bir faturası çıkacak. Beşiktaş, Olimpiyat Stadı için inat etti, gördük; gelen giden puan aldı. Futbol hatayı affetmiyor.
Sevgili Bilal, Fenerbahçe maç kaybedebilir, bundan daha doğal ne olabilir ki... Ama Fenerbahçe, geçen sezona göre daha yavaş oynuyor, hatta yürüyerek oynuyor, baskı kuramıyor, tempo yapamıyor, pozisyon yaratamıyor. Açıkçası ben geçen yıla oranla bir gerileme bekliyordum ama bu beklediğimden de önce oldu.
Aralarında dünyalar var
Ersun Yanal ve İsmail Kartal arasındaki temel fark nedir?
- Daha önce de yazıp söyledim. Keşke Ersun Yanal’ın futbol anlayışı sürseydi. Ama o anlayışın sürmesi için daha çok çalışmak lazım, daha fazla tempo yapmak lazım, çok daha fazla sorumluluk almak lazım. Bunları Fenerbahçe’de göremiyoruz. Gökhan Gönül maç sonu, “Kötü oynarsın, kötü pas atarsın, ama kötü koşamazsın” diye sana mı, bana mı söyledi? Takım içindeki bazı oyunculara söyledi. Gökhan Gönül, “Kırgınlığı bırakalım” derken, bu ifadeyi sadece tribünler için mi kullandı? Gökhan Gönül’ün zarif ifadelerle kurduğu cümlelerinde, aslında Fenerbahçe gerçeği yatıyor.
Bana Yanal ile İsmail Hoca arasındaki farkı soruyorsun. Aralarında dünyalar var. Her şeyi yaparsın ama tecrübeyi bu kadar kısa sürede yakalayamazsın. Ersun Hoca bu ülkede 15-20 yıldır teknik direktörlük yapıyor. Milli takıma kadar çalıştırdı. İsmail Hoca daha 2-3 aylık teknik direktör... O tecrübe bakkalda, manavda satılmıyor, parayla alınmıyor. Kolay değil Bilal... Benim iddiam şu: Fenerbahçe bu yıl da şampiyon olabilir. Hatta şampiyonluğun en büyük adaylarından biri. Ancak bu şampiyonluğu yakalasa bile, öyle sanıyorum ki, geçen sezon yakaladığı galibiyet sayısını, attığı gol rakamını, en yakın rakibine yaptığı puan farkını bu sezon yapamaz. En önemlisi, geçen yıl ortaya koyduğu o keyif veren futbolu oynayamaz.
Diego bekleneni veremiyor. Yanlış yerde mi oynatılıyor?
- Diego’yu soruyorsun. Bizim lig kolay değil. Zokora bir yapıştı, adım atamadı. Yarın bir başkası yapışacak. Aykut Hoca en doğrusunu söyledi, Diego büyük oyuncu ama, yanında ciddi riskleri de taşıyor.
Her şeyi yürüyerek yapıyor
Fenerbahçe toparlanır mı? Nasıl?
- Fenerbahçe düzelir mi? Elbette... Ama İsmail Hoca’nın maç sonu açıklamaları beni şaşırttı. Hoca, Türkiye ölçülerinin üstünde oynadıklarını söylüyor. Doğru. Daha fazla pas yapıyorlar, daha fazla orta yapıyorlar, topla daha çok oynuyorlar. Ama bakıyorsun, takım bunları yürüyerek yapıyor. Bakıyorsun, o kadar pas yapmışsın, rakip savunmanın arkasına bıraktığı tek top yok. Golcünün kafasına, ayağına indirdiğin tek pas yok. “ Al gülüm, ver gülüm “ yaptıktan sonra Dünya rekoru kırsan nafile.
Sneijder dükkanı açmadı!
Ben Sneijder’in forvet arkasında oynamasından yanayım. Ama nerede oynarsa oynasın, o yüksek kalitesini ortaya koyacak fizik gücüne ve motivasyona sahip olması gerekiyor. Dünya Kupası’ndan sonra dükkanı açmamış gibi...
Galatasaray, Sivas’ı yendi ama öldü öldü dirildi. Roberto Carlos’un, “Gözükara” oyun anlayışı az daha Cim-Bom’a büyük sıkıntı yaratacaktı. Ama dünyalar kaçtı. Ustamızdan şimdi de sarı-kırmızılıları değerlendirmesini isteyeceğiz.
Sivasspor maçındaki 3-5-2 sistemini nasıl buldunuz? Özellikle Melo ve Snejder’in yeni bölgesi çok konuşuldu.
- Sevgili Bilal, Sivas maçındaki Galatasaray’ın hırsını, isteğini ve coşkusunu beğendim. Buna rağmen Sivas takımına sayısız pozisyon verdiler. Sanki Galatasaray kazanmadı, Sivas mağlup oldu. Melo’yu stoper oynattın da ne değişti? Hem her maçtakinden daha fazla pozisyon verdin, hem de orta sahada Melo gibi büyük bir gücü kaybettin. Ben Sneijder’in forvet arkasında oynamasından yanayım. Ama nerede oynarsa oynasın, Sneijder’in o yüksek kalitesini ortaya koyacak fizik gücüne ve motivasyona sahip olması gerekiyor. Sanki Dünya Kupası’ndan sonra henüz dükkanı açmamış gibi...
Prandelli’nin “Devam edeceğim” dediği bu sistem, Londra için riskli değil mi?
- Bu savunma anlayışı Galatasaray‘ın başına dertler açabilir. Her şeye rağmen takımının yarısı sakat olan Arsenal‘e karşı savunma önlemlerinde daha titiz davranacağını düşünüyorum.
Galatasaray’da takım tartışılırken şimdi de kongre çıktı. Bu süreci geçen hafta da konuşmuştuk. Yeni gelişmeler ışığında nasıl değerlendireceksiniz?
- Bilal, kongre Galatasaray için bir başka sıkıntı... Madem Ünal Aysal’a bu kadar şiddetli muhalefet ettiniz, o zaman karşısına aslan gibi bir ekibi çıkarmalısınız. Hem beğenmiyorsun, hem istemiyorsun, hem de karşısında güçlü bir ekip oluşturamıyorsun. Burada Aysal karşıtlarına hak verdiğim bir durum var. O da Başkan’ın, “Baskın seçim” gibi çok erken bir tarihe kongre kararı alması... Bu kadar kısa sürede kimse toparlanamaz, kimse ekonomik yapıyı oluşturamaz. Aysal, “Yüzde bir ihtimal bile yok” diyor ama devam edeceği konusunda hâlâ ümidim var. Ali Dürüstlü, Abdurrahim Albayraklı bir kadro büyük tecrübesi ile iş yapar. Galatasaray camiası aday arayacağına, Ünal Aysal’ı ikna çalışmalarını sürdürmeli...
Zararın neresinden dönerseniz kârdır
Beşiktaş’ın Atatürk Olimpiyat Stadı’ndaki kayıplarına bir yenisi daha eklendi.
Atatürk Olimpiyat Stadı’nın zeminin kötü, iklim şartlarının ağır olduğu herkesçe malum. Bilic ve futbolcular haklı ama kötü futbolun sebebi sadece bu faktörler mi? Çünkü gelen rakipler kötü şartlara rağmen puan almasını biliyorlar.
- Sevgili Bilal, kim iyi de Beşiktaş kötü... Kötü dediğin Beşiktaş, şampiyon adayları arasında puan olarak gene de en iyi konumdaki takım. Deplasmanda ikide iki yaptı. İçeride iki maçı da kazanamadı. Aslında bu Olimpiyat Stadı varken, Beşiktaş’tan kimse iyi oyun beklemesin. Hatta şampiyonluk beklemesin. Olimpiyat inadı Beşiktaş’a pahalıya patladı. Aylardır “Olimpiyat olmaz “ diye söylüyoruz. Oynamakta inat ettiler. Ne oldu, “Keskin sirke küpüne zarar...” Başakşehir’de oynayabildiğim kadar oynarım. Olmazsa giderim Kocaeli’de oynarım, Sakarya’da oynarım. Ulaşım olarak Olimpiyat
Stadı’ndan daha kolay yerler. Kaldı ki, Sakarya kenti, Beşiktaş’ın ikinci kalesi gibidir.Yabancılık çekmez, kendi seyircisi çok rahat gider. Futbolcu o seyirci desteğini arkasında hisseder. Beşiktaş, Olimpiyat Stadı’nın soğuk betonları arasına mahkum edilemez, bu kadar “öksüz “ bırakılamaz.Yeter, zararın neresinden dönerseniz, kardır...
Olcay Şahan dört lig maçında üç gol attı. Ciddi sakatlık yaşamayan tek oyuncu. Olcay’ın bu performansını neye bağlıyorsunuz?
- Olcay bu kadar istikrarlı oynuyorsa, sakatlık nedir bilmiyorsa, bunun nedeni çok basit; kendine iyi bakıyor, profesyonel gibi yaşıyor, çok iyi çalışıyor. Bir futbolcunun yapması gereken de bu değil mi? Olcay, gurbetten gelip, Türkiye’de pusulayı şaşırmayan, dağılmayan, dağıtmayan ender futbolculardan biri... Kaldı ki, her sezon durgun başlar, haftalar ilerledikçe verimi artardı. Bu sezon başında en azından gol konusunda takımın yükünü taşıyor. Keşke Pektemek bu kadar sakatlanmasa, Demba Ba kendini bulsa da, gol yükünü çeken Olcay’a ortak olabilse...
Beşiktaş, Avrupa’nın güçlü takımları karşısında çok daha iyi futbol ortaya koyuyor. Bu çerçeveden bakıldığında, Tottenham karşısında sürpriz bir sonuç alabilir mi?
- Beşiktaş, Avrupa’da ne kadar iyi oynarsa oynasın, Tottenham gerçek çizgisinin ne kadar altında olursa olsun, Beşiktaş için bu maç, kolay bir maç değil. Maçın favorisi net biçimde Tottenham. Ha, bu Beşiktaş’ın teslim olacağı anlamına gelir mi? Asla... Demba Ba, geldiği ülkede, geldiği şehirde kendini göstermek isteyecektir. Diğer oyuncular da öyle... Kim ne derse desin, Avrupa vitrinine çıktın mı, hevesin, coşkun bir başka oluyor.
Şapkadan tavşan mı çıkaracak?
Trabzonspor için ayrı bir sıkıntı da gol atamamak ve kazanamamak... Kasımpaşa karşısında takımını kurtaran yine kaptan Onur oldu. Trabzonspor’un rakibe bu kadar çok pozisyon vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Trabzonspor defansif anlayışta oynuyor diye Halilhodzic eleştiriliyor. Ama buna rağmen Kasımpaşa‘ya ciddi pozisyonlar verdi. Belkalem, Papadopoulos göbeği birbirini tamamlamadı gibi. Gözüm Mustafa Yumlu’yu arıyor. Ne zaman dönecek acaba? Costant sakat mı, ihtilaflı mı? Yatabare ‘nın savunma oynuyoruz diye dertlenmesi doğru mu? Sanki hoca ile futbolcular arasında bir kopukluk, bir soğukluk var gibi.
Bir de şunu hissediyorum. Halilhodzic, Dünya Kupası’nda büyük sükse yaptı, önemli teklifler aldığını düşünüyorum. “Niye geldim” diye pişmanlık duyarak çalışacaksa Trabzonspor’a faydası dokunmaz. Hoca, Trabzonspor’a dostluğunu, sevgisini, yakınlığını eylem ve söylemleriyle daha fazla belli etmeli. Bu takımı da, kenti de olumlu etkiler.
Cardozo, Trabzonspor tarihinin en pahalı transferi. Ancak bu oyun sisteminde gol atması ve beklentileri karşılaması zor görünüyor. Vahid Halilhodzic ona göre bir oyun kurgusu mu yapmalı, yoksa Uruguaylı yıldız kulübe de mi oturmalı?
- Bilal, Cardozo, Benfica‘da maç başına 13 pas ortalaması ile oynuyordu. Trabzonspor’da 3 pas ortalaması ile oynuyor. Bu durumda Cardozo ne yapacak, şapkadan tavşan mı çıkaracak? Önce vereceksin, sonra isteyeceksin. Cardozo’ya bir maçta kaç pas veriyorsunuz da ne istiyorsunuz? Üstelik Cardozo ile buluşan pasların kalitesi de tartışılır. Kabul edelim ki, Paraguaylı yıldız bir vuruş ustası. Onu beslemezsen, daha çok beklersin.