TRT Radyo 1’de yayımlanan Haftanın Ardından programına canlı telefon bağlantısıyla katılan Yılmaz Vural, gündem yaratacak açıklamalarda bulundu.
Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Bilic için “Çok iyi insan olmak, çok iyi antrenör olmak anlamına gelmez.” diyen Vural, Galatasaray Teknik Direktörü Cesare Prandelli için de “Bana göre Türkiye’ye gelmiş geçmiş en kötü antrenör.” ifadesini kullandı. Vural, Trabzonspor Teknik Direktörü Vahid Halilodzic içinse çok sert konuştu: “Vahid Halilodzic’in yaptıklarını bir Türk antrenör yapsa bırak kovmayı, bir de kovarken döverler.” dedi.
Beşiktaş, dinamik bir takım. Türkiye liginin en çabuk, en tempolu oynayan takımı. Çok genç, yetenekli oyuncuları var. Türk oyuncuları anlamında yeterli oyunculara sahip takımı. Yabancı oyuncuları fena değil. Beşiktaş takımı geçen yılda da böyle başladığı ligde Galatasaray maçında sonra darmadağın oldu. Yine bu tehlike Beşiktaş’ı bekliyordu. Yurt içinde ve dışında çok çok iyi maçlar çıkarırken. Acemiliği, deneyimsizliği ona çok pahalıya patlıyor. Olay karma karışık oluyor, Fikret Başkanı da sonradan dinledik bir kaosa giriyor. Bunun gerekçesi de beklenti büyük ama kadro çok deneyimli değil, kadro bu yükü taşıyamıyor. Psikolijik direnci, baskı içerisinde kalmayı beceremiyor. Sonuç olarak bakın Gökhan Töre’nin Erciyes maçında atılmasına saçma sapan. Takım çok iyi gidiyor. Maçı kazanması olası ve bir oyuncunuz atılıyor.
Fenerbahçe Beşiktaş kadar dinamik değil, Beşiktaş kadar çabuk değil ama çok deneyimli, topu kendisinde tutmasını bilen, ayağa oynayan pas yapabilen bir takım. Beşiktaş bu direncini, dinamizmini çok pas kaybıyla oynadığı için oyunun belli bir döneminde kaybediyor. Bu tarif içerisinde Beşiktaş çok iyi yaptığı iş, çok kötüye döndürebiliyor.
ÇOK İYİ OLMAK İYİ ANTRENÖR OLMAK ANLAMINA GELMEZ
Bilic, çok beyefendi, çok sevecen, oyuncusuyla diyalog kurabilen futbolcunun tam seveceği bir antrenör tipi ama bakıyorsunuz bunlar yeterli olmuyor maalesef. Çok iyi insan olmak, çok iyi antrenör olmak anlamına gelmiyor. Bu dönemeçleri, bu baskı altında oynamayı, oyuncuya psikolijik direnci verecek olan bir başkası değil. Bunu yapacak kişi başındaki teknik direktördür. İşin zor tarafı bu, insan boyutunu çözmek. Futbolun uzmanlık boyutu tamam, ama bir de yönetme boyutu var. İşin empati boyutu da tamam ama oyuncuya bu disiplini vermek lazım, atılmayacaksın, takımı 10 kişi bırakmayacaksın. Bu direncini kaybetmeyeceksin.
FENER BİREYSELLİKLE İŞİ ÇÖZÜYOR
Emre, Mehmet Topal, Meireles; bunlar uluslararası oyuncular. İngiltere’de, İtalya’da, İspanya’da top oynamış isimler. Fenerbahçe takımı, bireysel anlamda işini iyi bilen oyunculara sahip. Hem kaliteleri hem de oyunculuk kariyerleri anlamında. Fenerbahçe’deki sıkıntı da bireysellikle işi çözüyor, takım halindeki bir tepkiyle işi çözemiyor Fenerbahçe. Türk futbolundaki sıkıntı da bu.
TÜRK ANTRENÖR OLSA KOVARKEN DÖVERLER
Türk futbolu antenöre dayalı bir disiplinle oynayan takımlara sahip değil. Burada tabii antrenörün büyük ölçüde kabahati var. Şu hep söylenir, “yabancılar daha iyi.” İşte alın iki tanesi de yabancı. Prandelli bana göre Türkiye’ye gelmiş geçmiş en kötü antrenör. 8 maçlık deneyimiyle gösterdiği ortada. Vahid Halilodzic’in yaptıklarını bir Türk antrenör yapsa bırak kovmayı, bir de kovarken döverler.”
KATAR YA DA AZERBAYCAN
Türkiye’de şu anda her takımın antrenörü var. Dolayısıyla buradan bir takımla görüşmem hiç etik olmaz, öyle bir tavrım da olmaz. Böyle bir teklif olduğu zaman bunu ifade ediyorum yöneticilere. Yurtdışından bir teklif var. Sevgili Bülent Uygun’un Katar’daki başarısı ortada. Bülent’in Türk antrenörlüğünü temsil etmesi çok pozitif. Onun bu başarısından dolayı, orda çok önemli bir takımla bizimle ilgili bir gelişme oldu. Bülent bu konuda bana telefon etti, “Böyle bir durum var, ne dersin?” diye. Bülent’le bu konuyla ilgili konuştuk, yarın bu konuyla ilgili detaylı bir görüşme olacak. Şartlar uyarsa büyük ihtimalle bir Katar işi var. Azerbaycan Milli takımı ile ilgili de bir girişim var. Bu ülkede maalesef değerimizi bir türlü anlatamadık. Olursa ben de dışarı gitmeyi düşünüyorum."